İnşaat ve Altyapı Sektörü Nereye Gidiyor?
Gelişen teknolojiler ve bakış açıları yepyeni bir yaşam alanı kavramını şekillendiriyor.
Ülkemizin lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat alanında son dönemde ciddi bir tartışma söz konusu. Acaba sektör gereğinden fazla mı dominant? Konut arzında ve talebinde bir dengesizlik mi mevcut? İnşaat şirketleri proje fonlamasmda nasıl bir dönemden geçiyor? Bu soruların sayısı onlarca olsa da ve bunları sormanın haklı nedenleri görülse de aslında inşaat sektörü içten içe çok daha yapısal ve devrimsel bir dönüşüm süreci yaşıyor. Belki olayın ekonomik boyutuna bu kadar odaklandığımız için bu değişimi yeterince hissedemiyoruz ancak şu katıksız bir gerçek ki inşaat, teknolojinin desteği ile alışılagelmiş dinamiklerinin kökten değiştiği, mevcut modellerin yetersiz kaldığı yepyeni bir ufka doğru ilerliyor. Hem de düşündüğümüzden çok daha hızlı adımlarla…
Öncelikle inşaat sektörü tabirinin kendisi kabuk değiştiriyor. Bugün büyük ölçekli inşaat projeleri ve diğer yapı taşları bir arada düşünüldüğünde bu sektöre Altyapı ve Şehirsel Gelişim endüstrisi desek yanlış olmaz. Benzer bir tanıma Dünya Ekonomik Forumu (WEF) raporlarında da rastlamak mümkün. Zaten bu yazının ilhamı da WEF’in İnşaat Sektörünün Geleceğini Şekillendirmek: Gelecek Senaryoları ve Sektöre Etkileri başlıklı raporundan geldi. Son derece güzel bir konsept ortaya koyan bu raporun özünde inşaat sektörünün teknoloji ve diğer kaldıraç sektörlerle kesişmesiyle birlikte nasıl yepyeni bir ruha ve havaya büründüğü ve nasıl açılımlara gebe olduğu detaylı bir biçimde aktarılıyor.
Söz konusu raporda geleceğe dair üç temel senaryo ortaya koyuluyor: Sanal bir dünya, dünyayı yöneten fabrikalar ve yeni ve yeşil bir başlangıç. Bu senaryolar aslında dünyamızı şekillendiren iklim değişikliği, verimlilik, enerji tasarrufu, insanların nüfus kompozisyonu gibi belli başlı makro trendlerin insanın yaşam ve hareket alanına nasıl etkiler yapacağı ve bu etkilere göre ihtiyaç duyulacak yeni alanların inşaat sektörü tarafından nasıl karşılanacağına dair bir bakış açısıyla ve tümdengelim yöntemle sektöre yeni bir çerçeve çiziyor. Şimdi geleceğe dair bu senaryolara bir göz atalım:
Sanal bir dünya: Bu senaryo gerçekleşirse dünyamız tam anlamıyla bir teknoloji gezegeni haline gelecek. Sanal gerçeklik ve artırılmış teknolojiler günlük hayatın bir parçası olacak. Akıllı sistemler, yapay zeka ve bunların kontrolündeki robotlar üretimin ana unsuru olacak ve inşaat sektörünün de belkemiği haline gelecekler. Eklemeli üretim ve robotik teknolojiler sayesinde inşaatın çehresi değişecek.
Dünyayı yöneten fabrikalar: Bu senaryoda merkez noktası şirketler ve kurumsal yapılar olacak. Verimlilik ve faydayı ön planda tutan şirketler inşaat sektörünün çok daha standardize, çok daha modüler bir yapıya bürünmesini sağlayacak. Yapılarda, sistemlerde ve yaşam alanlarında verimlilik ve maliyet arasındaki dengeyi optimumda kurmak esas olacak.
Yeni ve yeşil bir başlangıç: Bu senaryoda dünyanın önündeki iklim ve kaynak odaklı sorunlar esas noktayı oluşturacak ve inşaat sektörünün temel dinamiği, bu kaygıları azaltacak veya ortadan kaldıracak çevre dostu, yeşil ve doğal kurgular üzerine şekillenecek. Malzeme, teknoloji, tasarım ve uygulamada ekosistem ile uyumlu olmak esas olacak.
Elbette ki bu senaryolar bir-iki yıl içerisinde ana akım haline gelecek değil. Ancak şu da bir gerçek ki dünyamızın karşı karşıya olduğu en kötücül, en temel problemler ve bunlara acil çözüm bulma ihtiyacı, inşaat sektörünün yapısını çok daha doğrudan ve düşündüğümüzden çok daha fazla etkiliyor ve etkilemeye devam edecek. Bu noktada inşaat sektörünün ana oyuncularının geleceği nasıl gördükleri ve bu gördükleri gelecekte kendilerine nasıl bir rol biçtikleri çok önemli. Bu roller belirtilen üç senaryonun içerisinde düşünüldüğünde, kimi zaman iş modelinin temelden değişmesine, kimi zaman bir dikey veya yan alana genişleme ihtiyacına, kimi zaman ise yepyeni bir bakış açısıyla farklı bir konumlanmaya işaret ediyor olabilir.
Her ne kadar sektör şu an için ekonomik denklemin karmaşıklığından bulanmış gibi olsa da bunun da üzerinde yapısal bir denklem önümüzde duruyor ve bu denklemin çözümü daha zor olacak.
Serdar Turan