Sıfır Sermayeyle Milyarder Olan Girişimci
Arun Pudur, henüz 13 yaşında Hindistan’da bir motosiklet tamirhanesiyle girişimciliğe adım attı. Girişimi öyle başarılı oldu . ki bayilik bile verdi. İkinci girişimi şampiyon köpek yetiştiriciliği de ona yüz binlerce dolar kazandırdı. Üniversite sonrası üçüncü girişimi Celframe ise onun önce milyoner, sonra milyarder olmasını sağladı. Asya’nın 40 yaş altı en zengin kişisi olan seri girişimcinin odağında nesnelerin interneti, blockchain ve yapay zeka var.
Arun Pudur, Asya’nın en başarılı girişimcilerinden biri. Henüz 40 yaşında olan Pudur, kurucusu olduğu Celframe ile ilk milyon dolarını 21, ilk milyar dolarını ise 26 yaşında kazandı. Bugün Celframe, ofis yazılımı ürünleri alanında Microsoft un en büyük rakiplerinden biri. Microsoft’un odaklanmadığı düşük gelirli ülkeler için daha uygun fiyatlarla ofis yazılımları üretmek için yola çıkan Pudur, kazandığı başarıyla Asya’nın 40 yaş altı en zengin girişimcisi olarak da tüm dünyada adından söz ettirdi. Artık Pudur, sadece girişimci değil, seri girişimci, yatırımcı ve bağışçı olarak girişimcilik ekosistcminde özel bir yere sahip. Teknolojiden madenciliğe, medyadan turizme kadar birçok alanda yatırımı var. Toplam 84 ülkede 19 bin çalışanla 87 milyar dolarlık bir varlığı yöneten Pudur, Uludağ Ekonomi Zirvesi için mart ayı sonunda Türkiye’deydi. Stars of Region Start Up Yarışması’nın da izleyicileri arasında yer aldı. Zirve’de bir araya geldiğimiz Pudur’la girişimcilik hikayesini, kısa zamanda kat ettiği yolu ve yeni hedeflerini konuştuk:
Girişimcilik hikayeniz nasıl başladı?
Hindistan’ın güneyinde Chennai’da üst-orta sınıfa ait bir ailede büyüdüm. Girişimcilik hikayem ise 1990 yılında 13 yaşındayken başladı. Evimizin yakınında bir adam motosiklet tamir ediyordu. Bu adamı izliyor, nasıl tamir ettiğine bakıyor, ona yardımcı oluyor ve gelen müşterilerle arkadaşlık kuruyordum. Bir süre sonra annemden 150 dolar borç alarak Honda scooter’ları tamir etmek için bir dükkan açtım. Bu para, depozitoya, aletlerin satın alınmasına yetmiyordu. 6 ay boyunca çok uğraştım. İşi yapacak birini de işe aldım. Ancak kısa süre sonra bu kişi acil memleketine dönmesi gerektiğini söyleyerek işten ayrıldı. Yerine birini de bulamadım. Burada girişimcilik hikayem başladı. Okuldan dönüp ödevlerimi yaptıktan sonra gelen bisildetleri kendim tamir etmeye çalıştım. Bir süre sonra da kendime yardımcı aldım. 1 yıl içinde benim küçük dükkanım, en büyük garajlardan biri haline geldi. Bir sürü bisiklet tamir edebiliyorduk, bir sürü müşterim olmuştu. Pazarlama, satış, müşteriyle ilişki, muhasebe gibi birçok konuyu burada öğrendim. İş bana yöneticilik hissini, girişimcilik ruhunu kazandırdı. Ben hem çalışan hem patron hem de herkestim. Reklam, pazarlama, müşteri hizmetleri, stok yönetimi gibi her detayla kendim ilgileniyordum. Yaşıtlarımın kız arkadaşları varken benim olmadı. Ben bir seçim yaptım. Hayatımla ilgili tutkularım vardı. Ardından başka dükkanlar da açtım, bayilikler verdim. Ancak Bangalore Üniversitesine başladıktan sonra zinciri sattım.
Ne kadarlık bir satıştı?
200 bin dolara sattım. O dönemde benim için çok büyük bir paraydı. Her bir sentini anneme verdim.
Sonra neler yaptınız?
Ardından daha az zamanımı alan şampiyon köpekleri besleme işine girdim. Rottvveiler gibi köpeklere evde bakıyordum. Bu köpekler çok pahalıydı ve onları yetiştirdikten sonra satmaya başladım. Buradan da birkaç yüz bin dolar kazandım. Hatta astronomik rakamlarla satış yaptığım için yerel gazetelere çıkmıştım.
Celframe’in hikayesinden bahseder misiniz?
Üniversiteyi bitirdikten sonra bir arkadaşımın arkadaşından onunla bilgisayar eğitim merkezinde çalışmak için teklif aldım. Çalışma koşulları çok zordu. Sabah 7’dc işe başlıyorduk, akşam 9’da çıktığımda “Bir problem mi var” diye soruyorlardı. Karşılığında çok düşük bir maaş veriyorlardı. İşin sahibi ofise hiç gelmiyordu. 9 ay sonunda ayrılmaya karar verdim. Şirketin inovasyon yapıp kendini dönüştürmesi gerekiyordu. Şirketlerin ortaklarından biri, 3 bin mil yol yaparak benim şirketten ayrılmamam konusunda beni ikna etmeye çalışıyordu. Burada tüm franchise ağı ve merkezden sorumlu olmamı istediler. Her bir franchise için para ödeyeceklerini belirttiler. Pazarlamayı biliyordum, bankadan borç almayı biliyordum. İstedikleri şey şirketi dönüştürmemdi. İşi kabul ettim. Bana ödemeyi vaat ettikleri çok yüksek bir rakam değildi zaten onu da ödemediler. O dönem kontrat yapmanın önemini anladım. Her şeyin yazılı olması gerektiğini öğrendim, işten ayrılıp kendi işimi yapmaya karar verdim. Celframe’i kurdum.
Celframe tam olarak ne iş yapıyor?
Celframe, ofis yazılımı hizmetleri veriyor. Tüm birikimimi bu şirkete yatırdım. 26 yaşıma geldiğimde şirket 1 milyar dolar ciroya ulaşmıştı. Bu olduğunda ben başka bir yüksek teknoloji şirketi kuracağıma inandım. Google, Microsoft, Oracle, Cisco ve Facebook gibi şirketlerin tümünün Hindistan bağlantısı var. Çünkü eğitim, bilgi, yetenek Hindistan’dan geliyor. Ülkede çok önemli bir iş gücü potansiyeli ve güçlü bir İngilizce eğitim sistemi var. Öte yandan Hindistan’daki sistem işçi olmana izin veriyor, girişimci olmana değil… Ben girişimci olmayı tercih ettim.
Celframe ile Microsoft’a rakip oldunuz…
Microsoft’tan nasıl farklılaştınız? Hedef pazarlarınızdan bahseder misiniz?
Aslında Microsoft’la aramızda rekabet yoktu. Microsoft başka bir pazardaydı. Asya Pasifik’e odaklanmamıştı. Açıkçası Avrupa ve Amerika dışında hiçbir ülkeye odaklanmamıştı. Bu ürünler, Amerika’daki insanların gelirlerine göre ucuzdu. Ama Somali’dekiler için ucuz değildi, insanlar satın alamıyordu öte yandan alternatifleri de yoktu. Ben işte tüm paramı bu projeye yatırmaya karar verdim. İlk hedefim, uygun fiyat stratej isiydi. Celframe Offıce’i kurarken amacım satın alınabilir fiyatta ama kaliteli bir ürün ortaya koymaktı. Ortaklarıma yüzde 40 hisse verdim. Başka şirkederde ortaklar yüzde 1-5 arasında pay alırken ben farklı davrandım. Yavaş yavaş büyüdük. Malezya’nın en büyük teknoloji şirketi olduk.
Şirketin bugünkü büyüklüğü nedir?
İlk günden itibaren kârlı bir şirketiz. Geçen yıl 7,2 milyar dolar ciro elde ettik. Bu sadece sattığımız ürünlerden elde ettiğimiz gelir. Şimdi yeni markalar kuruyoruz. Yeni markalarımızla ciromuzun en az 10 milyar dolara çıkmasını bekliyoruz. Blockchain ve sosyal medyaya da girmek istiyoruz. Aslında bu rakamdan çok daha fazla büyümeyi planlıyoruz.
Teknoloji dışında farklı sektörlerde de faaliyet gösteriyorsunuz. Kaç sektörde varsınız?
Celframe ana teknoloji şirketimiz. Farklı sektörlerde de şirketlerimiz var. Bu şirketlerimiz için de Pudur Corp’u kurduk. Tüm yeni markalarımız, bu yıl lanse edilecek. Pudur Corp ile 84 ülkede yer alıyoruz. Varlıklarımızın toplam değeri 87 milyar dolara ulaştı. 19 bin çalışanımız var. Teknoloji ve inovasyonda ön plana çıkıyoruz. Teknoloji, inovasyon, yatırım, danışmanlık, doğal kaynaldar, ticaret, petrol ve gaz, temiz enetji, tarım, emlak, turizm otelcilik, oyun, altyapı, akıllı şehirler, sağlık, telekomünikasyon, havacılık, siber, robot alanında varız. Uber stili bankacılık, sigortacılık, Uber stili lojistik, eğlence ve lüks sektörlerinde yer alıyoruz.
Bugün hangi konulara odaklanıyorsunuz?
Teknolojiye odaklanıyorum. Açıkçası bu aralar teknolojiyle ilgili yeni birtakım işlerin içine girdik. Örneğin bu teknolojilerle diş fırçanız ne zaman dişlerinizi fırçaladığınız, ne kadar fırçaladığınız gibi tüm verileri topluyor ve dişçinizle iletişime geçiyor, randevu alıyor. Bu bir örnek. Bunu her şeye uyarlamak mümkün. Dünyada 53 trilyon nesne internetle iletişime geçebiliyor. Bu nedenle odağımda nesnelerin interneti var. Blockchain ile de ilgileniyoruz. Güvenlik çok önemli hale gelecek. Güvenli internede ilgili çalışmalarımız olacak. Bulutla ilgili her şeyin çok daha güvenli bir ortamda sunulacağı platformlarla ilgileniyoruz. Yapay zeka ile ilgili bir konu üzerinde çalışıyoruz. Pazarlama, CRM, satış, e-ticaret ve IK gibi konularda şirketin datalarını toplayan bir sistem oluşturuyoruz. Bunun için şirketin SAP sistemlerine ihtiyaç yok, yani herkesin bunu yönetebileceği şekilde hazırladık.
Sıra dışı bir girişimci olarak nasıl bir şirket kültürü yarattınız?
Mesela Kuala Lumpur’da eskiden tek şirket merkezimiz varken bu merkezi şehrin 6 noktasına böldük. Böylelikle insanlar kolayca şirkete ulaşabiliyor. Karbon ayak izi nedeniyle tüm arabalarımı ve 10 özel jetimi sattım. Şirket olarak toplu taşıma kullanıyoruz, buna ben, eşim ve tüm yönetim de dahil… Bir beyin fırtınasında insanların neden evden çalışmalarına izin vermediğimizi sorguladık. Çalışanlarımızın yüzde 65’i kadın ve birçoğu da anne. Evden çalışmaya izin verdik. Bir süre sonra evden çalışmanın verimliliğimizi yüzde 28 oranında artırdığını gördük.
Grubunuzu gelecekte nereye taşımak istiyorsunuz?
Amacımız insanların her şeyi kendi kendilerine yapacakları bir dünya yaratmak. Bu ne demek? İnsanların evlerini kendilerinin yapmalarını sağlayacağız. B öylece emlak sektörü biraz daha ticari kalacak. Ev yapımıyla ilgilenmeyecek. Global ekonomiyi büyütecek işler yapmak istiyoruz. Örneğin bitcoin ile artık para kullanılmayacak.
YENİ YATIRIMLAR İÇİN ODAĞINIZDA NE VAR?
“Nesnelerin interneti odağımda. Blockchain ile de ilgileniyoruz. Güvenli internetle ilgili çalışmalanmız olacak. Yapay zeka ile ilgili bir konu üzerinde çalışıyoruz.”
“ÇOK ÇALIŞMAYIN AKILLI ÇALIŞIN”
“KENDİNİZE İNANMALISINIZ”
Çok çalışmayın, akıllı çalışın. Oysa okullarda hep çok çalışın derler. Tutku tabii ki çok önemli. Uber, Airbnb gibi şirketlere bakın. Hiçbir yatırım yok, otel yok, araba yok, taksi yok. Bu sadece bir uygulama. Tamamen insana yatırım. Bu girişimleri hayata geçirenler çok çalışmadı, akıllı çalıştı. Girişimci, tüm parasını iş kurmak için yatırır ve başarılı olacağından emindir. Kâr elde etmek istiyorsanız pazarın bir numarası olmalısınız. Eğer kârlı değilse o işte devam edemezsiniz. Borçlara dayanamazsınız ama kendinize inanmalısınız.
“NERELİ OLDUĞUNUZ ÖNEMLİ DEĞİL”
Ben her şeyi yapabileceğime inanıyorum. Bu benim yapmak istediğim iş, bu benim satmak istediğim ürün…
Bu düşünce kesinlikle başarıyı getirecektir. Eğer çalışanlarınıza güveniyorsanız ve onlar da size güveniyorsa, bu kişileri sizinle çalışmak için ikna edebilirsiniz. Doğru bilgiyi, doğru insanları, doğru işi çekebilmeniz sizi başarıya götürür.
Girişimcinin ülkesi olmaz. Eğer ürününüz güvenilir değilse kimse o ürünü almak istemez, nereli olduğunuza da bakmaz. Önemli olan nereli olduğunuz değil iyi ürünleri, güvenilir şekilde sunmak.
“SOSYAL ETKİSİ YÜKSEK İŞLER YAPILIYOR”
STARS OF REGION’I İZLEDİM
Türkiye’deki start up ekosistemini inceleyecek çok zamanım olmadı. Uludağ Zirvesi’ne katıldım. Stars of Region Yarışması’nı izledim. Orada duyduklarıma göre az paralı ama sosyal etkisi yüksek işler yapılıyor. Bu da benim çok hoşuma gitti. Bu açıdan Türkiye’yi çok sevdim.
“GİTMEK İSTEYECEĞİM ETKİNLİK”
Daha önce Türkiye’ye tatil için gelmiştik. Uludağ Türkiye’de katıldığım ilk iş zirvesi oldu. Herkes çok ilgili ve mutluydu. Davos gibi yerlere çok gittim ama sanırım Uludağ Ekonomi Zirvesi her zaman gitmek isteyeceğim bir etkinlik.
HERKES GİRİŞİMCİ OLABİLİR
“BENİ DUŞUNUN…”
Herkes girişimci olabilir. Beni düşünün… Ben ekonominin en kötü olduğu yerden, Hindistan’dan geliyorum. İş kurduğum dönemde bankalardan para alamıyorduk, hiçbir şey mümkün değildi. Sıfır borçlanmayla bir milyar dolarlık şirket yaratabildiysem herkes yapabilir.
“MÜŞTERİ SİZİN GİBİ”
İnanmak çok önemli. Karşınıza çıkan riskleri inançlarınızla yenebilirsiniz. Müşteriniz yerine düşünebilmek çok önemli. Ne yaptığınızı bilin, hedeflerinizi koyun, pazarı anlayın, ekosistemi anlayın, problemi anlayın. Ve unutmayın müşteri sizin gibi, benim gibi… Bir ürünü sunmadan önce ailenize sunun. Onlar inanırsa o zaman risk alabilirsiniz. Ben inandığım şey için her şeyimi ortaya koyarım.
“HATA YAPABİLİRİZ”
Başarılı insanların nasıl başardıklarına bakarsanız bir iş kurarken her şeylerini ortaya koyduklarını görebilirsiniz. Büyük ya da küçük olabilir, her gün hata yapabiliriz. Ben hatadan ders çıkarıp o hatadan kâr elde etmeye çalışırım. Artık o hata değil ders olur. Hatanın değerini anlarsanız mücadele gücünüz de artar.