Sabun Üretimi Yapmak Para Kazandırıyor

Fazla riske girmeden küçük bir atölyede laboratuvar titizliğiyle üretim yapıp, bu işi hayata geçirmek mümkün. Marketlerde tanıtım stantları açın. Bu yeni trendi kaçırmayın…

Yaşlanma karşıtı organik sabun işi büyüyor

GEÇEN hafta ‘mikro besin’ konusuna değinmiş, bazı örnekler vermiştim. Yazımın son paragrafı iki değerli okurumuzun dikkatini çekmiş olmalı ki ‘mikro besin’ katkılı şampuan üretilebilir mi diye soruyorlar.

Hatırlayacaksınız özetle şunu yazmıştım geçen hafta: “Yalnız yaşlılarda değil, günümüzde hemen herkes oksijen stresinin (oksidatif stres) tehdidi altında. Yüzde ve vücutta daha orta yaşlarda beliren lekeler bunun tipik işareti. Serbest radikallerin vücuda ve cilde verdiği zararlar aynı zamanda kozmetik bir sorun. Çare, özel geliştirilmiş ürünlerde…”

Bu ifadelerim ‘mikro besin’ katkılı birçok ürünün üretim hattına girebileceğini gösteriyordu. Fakat bunu değişik bir şekilde tüketime sunma önerisini doğrusu pek düşünmemiştim. Fakat bu yaklaşım daha farklı bir ürün grubuna yatırım yapacaklara yepyeni bir esin kaynağı olabilirdi. Üstelik konuyu daha da ilginç hale getirmek her zaman mümkündü.

İşte, bu haftanın konusu yaşlanmayı (en azından orta yaşlardan itibaren cilt dokusunun yaşlanmasını) geciktirecek farklı ürünlere değinmek olacak. Bu tür ürünler gelişmiş ülkelerde şimdi hızla yayılıyor, büyük ilgi görüyor. Dahası, bunlar içerik olarak yalnız mikro besin öğelerini değil, yaşlanma karşıtı çok özel katkıları da içeriyor.

KOZMETİK SABUNLARIN DOĞUŞU

ilginç olan şey bu ürünlerin sadece şampuan formunda değil, bildiğimiz ‘bar tipi’ kalıp sabun şeklinde olması.

Ama önce ciltteki yaşlanmanın etiyolojik nedenlerine kısaca değinelim: Yaşlanma süreci başlangıçta ciltte kırışıklık ve kuruluk halinde görülüyor. Yüz cildi sürecin dramatik olarak yansıdığı tipik bir alan. Yaşlanan cilt yağ hücrelerini kaybediyor, nem azaldığı için kırışma başlıyor.

Böylece stres hormonları bu metabolik süreci daha da hızlandırıyor, serbest radikaller artıyor, demirin paslanması gibi cildimiz de oksidasyona uğruyor. Dahası, melatonin, büyüme ve cinsiyet hormonları yaşla birlikte görece azalıyor, vücudun savunma sistemine rağmen cilt önce lekeleniyor, sonra pörsüyüp sarkmalarla yaşlılığa giden yolu gözle görülür hale getiriyor.

Bugün çoğu ‘kostik soda’ içeren ve cildi kurutan sabunlar artık yüz temizliğinde kullanılmasa da bazı karışımlar şampuan ya da katı sabun formunda tekrar karşımıza çıkıyor. Tek farkla ki, baz madde yanında içerik katkıları oldukça değişik. Örneğin bilinen medikal sabunların tipik temsilcisi katranlı ve kükürtlü sabunlar… Nitelikli, içeriği zenginleştirilmiş kaliteli beyaz sabunlar da var. Fakat yüz temizliğinde hala markasız üretim yapan, yağ içeriği çok zararlı sabunlar da sahnede.

Tam burada bir anımı sizinle paylaşmak isterim. 1960 ve 70’lerde ünlü bir sabun fabrikası piyasada çok tutan banyo sabununun bir üst kategorisi olarak lanse ettiği ‘kremli tuvalet sabunlan’m çıkarmıştı.

O tarihlerde ‘kremli tuvalet’ sözcüğü bugünkü gibi eğriltilmediği için gerçekten makyajı ve taze yüzü çağrıştırıyordu. O tarihlerde şu slogan dillere düşüp yıllarca klasik hale gelmişti: “Yüzünüz çamaşır değildir! İpeksi bir cilt için bu sabunu kullanın!” Böylece yeni bir kategori doğmuş, ülkemizde kremli tuvalet sabunlarını kullanmak uzun bir dönem için epey moda olmuştu.

Şimdi çok daha değişik, tümüyle temizliği değil; cilt bakımını da üstlenen değişik sabunlar var. Bunların bir bölümü az bilinen doğal katkılar içeriyor. Hindistancevizi yağı, zeytinyağı, kakao yağı bu katkıların başlıcaları. Vitaminler ve bazı mikro besin maddeleri de formüle katılıyor. Genelde sodyum hidroksitle oluşturulan köpürterek temizleme işlemi (saponifikasyon) için daha değişik bazlar kullanılabiliyor. Bitkisel karışımlar, meyve püreleri, bal ve kimi tohum yağları ilgi çekenlerden bazıları. Böylece kozmetik nitelikli sabunlar giderek çoğalıyor.

ANTİ-AGİNG SABUNLARA DOĞRU

Anti-aging yaşlanma karşıtı sabunlar ise yeni bir dalga.

Birçok çeşidi var. Bazıları ünlü markaların etiketini taşıyor. Bizim burada bahsedeceğimiz yeni nesil sabunlar ise özel bir takdim şekline sahip. Örneğin ABD ve Kanada’da büyükçe üretilmiş sabun kitlesi müşterinin önünde dilimlenerek özel ambalajlara konuyor, sertifika ve üretim bilgilerini taşıyan paketlerde tüketiciye takdim ediliyor. Satılan yer ise her zaman olduğu gibi çoğunlukla sağlık mağazaları. Satış adetle değil gramla.

Bu takdim şekli büyük ilgi görmekle birlikte fabrikasyon ürünler de var. Ortak yanları hepsinin organik katkılar içermesi. O kadar ki, baz madde olarak kullanılan zeytinyağı bile ‘Organic Extra Virgin Olive OiT niteliğine sahip. Palm yağı ve tercih edilmeyen yağlar formüllerde yok. Fındık yağı ise en yeni karışımların içinde. Argan yağı, üzüm çekirdeği yağı, kamelya yağı ve esansiyel yağlar (lavanta, gül, ylang-ylang, kuşdili) en çok ilgi görenler arasında. Üretimde uçucu yağlar dışında aroma vericiler kullanılmıyor.

Mikro besin maddelerinin yanısıra doğal bazı katkılar da var: Keçi sütü ve badem sütü en başlarda. Anason, tarçın gibi kokulu tohum yağlarının yanısıra, karışım içine sonradan eklenmiş kakao parçaları hemen dikkat çekiyor.

Renklendiriciler ise yine doğal ve cilt dostu karışımlar. Pancar suyu, safran ve çay bunların başlıcaları. Isırgan ve aleo vera ise başlıca cilt dostu etken maddelerden.

ŞAMPUAN VE SABUN BİRLİKTELİĞİ

Satışa sunulan katı sabun formundaki ürünler aynı zamanda nitelikli şampuan özelliğine de sahip. Saç telinin özellikle dış tabakasına ve yüz cildine zarar vermeyen, besleyici diğer katkılar da devrede. Bu ürünlerde ‘wakame’ ve ‘kombu’ gibi yosunlar, yeşil ve kırmızı algler katkı olarak kullanılıyor.

Yeni gelişen bu endüstrinin bir başka özelliği de önce küçük işletmeler halinde hayata geçirilmesi. Güney Kore ve Japonya sentetik üretimden kaçınıyor, denetlenen üretim yerlerinde artizanal doğal imalata yöneliyor. Bu akım Avrupa’da da başladı.

Üretilen sabunlara ‘anti aging’ niteliğini kazandıran ana madde ise ‘alfaarbutin’ başta olmak üzere ‘glutathione’ ve ‘kolajen özütleri’nden oluşan özel bir kombinasyon.

Bunlar antioksidanların zirvesinde yer alan maddeler. Tüm cilt tiplerinde ‘hiperpigmentasyon’dan kaynaklanan renk farklılıklarını ve yaşlanma lekelerini hızla yok ediyor. Bu özel katkılar serbest radikallerin yol açtığı yıkım maddelerini elimine etmesiyle tanınıyor.

Başlangıçta fazla riske girmeden küçük bir işyerinde laboratuvar titizliğiyle üretim yapıp, büyük marketlerde stantlar açarak bu işi cazip hale getirmek mümkün. Dışarıda hayli büyüyen bazı markalarla teknik iş birliği de yapılabilir.

NUR DEMİROK