2018 İhracat Stratejisi
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, ihracatta stratejik hedefleri Turkishtime’a anlattı: “Yeni pazarlara erişim için yürüttüğümüz çalışmalardan biri, üçüncü ülkelere yönelik izlenen aktif Serbest Ticaret Anlaşması (STA) politikası, Kültür coğrafyamız diyebileceğimiz Kuzey Afrika, Ortadoğu, Orta Asya, Balkanlar ve Kafkasya’daki geniş imkanların değerlendirilmesi noktasında lojistikten ihracat desteklerine kadar geniş bir alanda politikalar da tasarlıyoruz,. Sahraaltı Afrika, Doğu Asya ve Latin Amerika gibi önemli ve gelişen pazarlarda da ihracatçılarımızın daha başarılı olması için çalışmalar yürüteceğiz.”
EKONOMİ Bakanı Zeybekci, “Türkiye demografik ve ekonomik dengeleri ile Avrupa kıtasının doğal bir üretim üssüdür. Bu avantajlarımızın etkisiyle AB ile ihracatımız güçlü bir şekilde artmaya devam edecektir” diyor.
2018 ihracatı için öngörüleriniz neler? İhracat bu ytl nasıl bir performans sergileyecek?
Küresel ekonomi 2017 yılım önceki yıllara göre daha iyi bir noktada tamamladı. ABD ekonomisinden olumlu sinyaller gelmeye başladı. Japonya da genişletici para politikalarına devam ediyor. Çin’de büyüme oranında bir düşüş beklense de bu yavaşlamanın küresel ekonomiye etkisinin sınırlı olacağı değerlendirilmekte. Yükselen piyasalara baktığımızda, artacağı tahmin edilen petrol fiyatlarının etkisiyle Brezilya, Rusya gibi emtia ihracatçısı ülkelerin genel görünümünde önceki yıllara göre bir iyileşme görülüyor. Rusya ve Irak gibi ticaret ortaklarımızla olan ilişkilerimiz de bu durumdan olumlu etkilenmekte. Diğer taraftan, uluslararası kuruluşların, dünya ekonomisine ilişkin tahminleri de benzer yönde.
2018 yılında, küresel ekonomiyi en çok zorlayacak konunun jeopolitik gerginlikler olması beklenmekle birlikte, IMF 2018 yılında dünya ticaret hacminin yüzde 4,6 artacağı öngörüsünde bulunmuş durumda. 2018 yılında küresel büyümedeki, küresel ticaretteki ve emtia fiyatlarındaki olumlu seviyenin devam etmesinin şüphesiz ki ihracatımıza olumlu yansımaları olacaktır. Bu kapsamda, sağladığımız destekler ve olumlu iç ve dış etkenler ile 2018 yılı için ihracatımızı 169 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Nitekim bunun sinyallerini almaya şimdiden başladık. 2018 yılı Ocak ayma ilişkin ihracat verileri ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Şubat ayı verilerini birlikte değerlendirdiğimizde, Ocak-Şubat döneminde ihracatımızdaki artış yüzde 10 civarında oldu. 2018 yılında da, 2017 yılında olduğu gibi ihracat büyüme açısından önemli bir itici güç olacak.
İhracatta Türkiye>nin uzun vadeli perspektifini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin dünya ticaretinden aldığı payı artırmak için hangi çalışmaları yapacaksınız? Ekonomi Bakanlığı, bu yıl hangi çalışmalara ağırlık verecek?
Günümüzde küresel ticaret sisteminin önemli bir parçası olabilmek yalnızca ihracatınızı sayısal olarak ne kadar artırdığınıza bağlı değil. İhracatınızı sürdürülebilir bir hale getirmek için dünya standartlarında ne kadar katma değeri yüksek, teknolojisi yoğun, tasarım ve markaya dayalı yenilikçi ürünler ihraç ettiğinize bağlıdır. Bu bağlamda, değişen küresel konjonktürü yakalama yönünde ihracatçılarımızın talep ve ihtiyaçları doğrultusunda hem mevcut desteklerimizi geliştiriyor hem de farklı olmak adına yeni destek mekanizmaları üretiyoruz.
İhracatçımızın görüşlerini de dikkate alarak, 2017 yılında 60 ihracatçı birliğimizle bir bir görüşerek, Anadolu’da pek çok ilimizde doğrudan firmalarımızı ziyaret ederek yaptığımız istişareler çerçevesinde, ihracat desteklerimizi büyük ölçüde sadeleştirdik ve çağın gereklerine göre yeniden tasarladık. Örneğin dünyada bir e-ticaret devrimi yaşanıyorken, bu gelişmelere göre ihracat desteklerimizi yeniden şekillendirmemiz gerekiyordu. İhracatçımızla bağı güçlenen Eximbank aracılığıyla, ihracatçımıza yeni mekanizmalarla çok geniş ve etkili desteklerler sunuyoruz. İhracatın artması sadece destek ve kredi imkânlarıyla mümkün değildir. Bugünün yatırımları yarının ihracatı ve istihdamıdır. Bu kapsamda gerek teşvik sistemimizin etkinliğini artırdık gerekse de dünyanın en geniş vizyonlu ve en güçlü destek veren proje bazlı Yatırım Teşvik Sistemi’ni devreye soktuk. Tüm bu yenilikçi politikaların da etkisiyle 2017 yılında Bakanlığımızca düzenlenen teşvik belgeleri kapsamı yatırım hacminde yüzde 81 gibi dikkat çekici bir artış yaşandı. Üstelik bu rakama Proje Bazlı Teşvikler dahil değil. Önümüzdeki kısa vadede bu yatırımların üretime, büyümeye, istihdama ve ihracata dönüştüğünü hep beraber göreceğiz.
2018 yılında da Bakanlık olarak uyguladığımız mevcut desteklerimizin etkinliklerini artırmaya dönük çalışmalarımızı hızlandırırken, finansman, markalaşma, tasarım, tedarik zincirlerine yerleşme, e-ticaret gibi yükselen trendlere uyum sağlama ve inovasyonu yoğun bir ihracat portföyüne erişme yolunda politika ve uygulamalarımızı sürdüreceğiz. Temel hedefimiz daha rekabetçi, daha yüksek katma değer üreten ve Ar-Ge ile tasarımı ve markalaşmayı odak noktasına alan bir ekonomik yapıyı tesis etmektir.
AB’nin ihracattaki payının arttığı görülüyor. Önümüzdeki dönemde AB’nin bugünkü ağırlığının sürmesini öngörüyor musunuz? Hangi bölgeler öne çıkabilir? Türk ihracatçıları alternatif pazarlar olarak nerelere odaklanmalı?
AB toplam ihracatımızda sahip olduğu yüzde 47,1 pay ve 73,9 milyar dolar ihracat hacmi ile en önemli ihracat pazarımız olmaya devam etmektedir. 2018 yılının Ocak ayında AB’nin ihracatımız içindeki payı yüzde 52,3 oldu. Burada önemli olan husus Avrupa ekonomisinin artık Dünya Krizi’nin olumsuz etkilerini büyük ölçüde atlatması ve ithalat talebinin yükselmesidir. Avrupa önemli bir ekonomik bloktur ve bu bloğun ekonomisinin toparlanması Türkiye için önümüzdeki orta vadede önemli bir ihracat fırsat penceresi açmıştır. Bu noktada Gümrük Biıliği’nin güncellenmesi ile AB’ye ihracatımızı daha da arttırmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki 10 yıl boyunca Avrupa’nın en hızlı büyüyen, en hızlı gelişen ekonomisi Türk ekonomisi olacaktır.
Türkiye demografik ve ekonomik dengeleri ile Avrupa kıtasının doğal bir üretim üssüdür. Bu avantajlarımızın etkisiyle AB ile ihracatımız güçlü bir şekilde artmaya devam edecektir. Bununla birlikte, ihracatçılarımız için pazar çeşitliliği sağlanması Bakanlığımızın en önemli politika önceliklerinden biridir. Bu çerçevede, ihracatçılarımızın yeni pazarlara erişim sağlaması ve mevcut pazar olanaklarının geliştirilmesi amacıyla, Bakanlığımızca kapsamlı çalışmalar yürütülmektedir. Bunlardan bir tanesi, üçüncü ülkelere yönelik izlenen aktif Serbest Ticaret Anlaşması (STA) politikasıdır. AB’den ayrılma sürecinde olan İngiltere ile kısa vadede mevcut pazara giriş avantajların korunmasına, orta-uzun vadede ise geniş ve kapsamlı bir STA akdedilmesine yönelik görüşmeler sürdürülmektedir. Diğer taraftan ihracatçılarımız için kültür coğrafyamız diyebileceğimiz Kuzey Afrika, Ortadoğu, Orta Asya, Balkanlar ve Kafkasya’daki geniş imkanların değerlendirilmesi noktasında lojistikten ihracat desteklerine kadar geniş bir alanda politikalar tasarlıyoruz. Yine özel olarak Sahraaltı Afrika, Doğu Asya ve Latin Amerika gibi önemli ve gelişen pazarlarda ihracatçılarımızın daha başarılı olması için çalışmalar yürüteceğiz.
Hizmet ihracatında son yıllarda önemli bir artış yaşandı. Bu konudaki değerlendirmenizi öğrenebilir miyiz? Ekonomi Bakanlığı, hizmet ihracatını artırmak için nasıl bir çalışma yürütecek?
2000 yılında 1,5 trilyon dolar seviyesinde bulunan dünya hizmet ihracatı, 2016 yılına gelindiğinde 4,8 trilyon dolara ulaşmıştır. Hizmet sektörlerinin dünya genelinde artan önemine binaen ülkemizin önümüzdeki dönem dış ticaret politika ve stratejilerinde hizmet ticareti önemli bir rol oynamaya devam edecek ve Bakanlığımız bu alanda gerekli tüm tedbirleri en etkili şekilde hayata geçirmeyi sürdürecektir. Ülkemiz son yedi yıla baktığımızda, dünya hizmet ihracatından yaklaşık olarak yüzde 1 pay almaktadır.
2016 yılında, bölgesel ve küresel gelişmeler nedeniyle hizmet gelirlerimizde bir miktar düşüş yaşanmış olsa da 2017 yılında hızlı bir toparlanma yaşanmış ve yüzde 17 gibi önemli bir artış ile 43,9 milyar dolarlık hizmet ihracatı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de hizmet sektörleri Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)’ya önemli oranda katkı sağlamaktadır. 2016 yılında GSYİH’nin yüzde 62,3’ünü; 2017 yılının ilk üç çeyreği itibariyla ise yüzde 59,3’ünü hizmetler sektörü oluşturmuştur. Bu oranlar hizmet sektörlerinin ülkemiz için olan önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Ekonomi Bakanlığı olarak hizmet ihracatı hedefimize bütüncül bir strateji çerçevesinde ulaşılabilmesini teminen “2023 Türkiye Hizmet İhracatı Stratejisi” çalışmasını yürütmekteyiz. Bu çalışma kapsamında, hizmet ihracatımızın öncü ve potansiyeli yüksek sektörleri arasında yer alan kültür; eğitim; bilişim; yük, eşya taşımacılığı ve lojistik; yolcu taşımacılığı; sağlık hizmetleri ile müteahhitlik ve teknik müşavirlik hizmetleri için eylem planları hazırlanmıştır. Öte yandan, Bakanlık olarak ülkemizin döviz kazandırıcı hizmet sektörlerinin uluslararası rekabet gücünün geliştirilmesini, hizmet gelirlerinin arttırılmasını, dış pazarlara açılım sağlanmasını ve küresel/bölgesel hizmet markaları oluşturulmasını hedeflemekteyiz. Bu çerçevede, dünyadaki gelişmeler ve sektörel ihtiyaçlar takip edilerek hizmet sektörlerine özgü destek unsurlarını da içeren etkin devlet yardımı programları uygulamaya konulmuştur.
Söz konusu programlar hizmet ihracatımızın kilit sektörleri olan sağlık turizmi, bilişim, eğitim, film, yönetim danışmanlığı, lojistik, yolcu taşımacılığı, yayıncılık, perakende, gastronomi, konaklama ve teknik müşavirlik sektörlerinde ihracata hazırlık ve kurumsal kapasite kazandırılmasına yönelik çeşitli destekleri ihtiva etmektedir.
Bunun yanı sıra, 2017 yılında hizmet ihracatçılarımıza Hususi Damgalı Pasaport verilmesi için gerekli olan tüm yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiş olup mal sektörlerinde olduğu gibi, artık hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren ihracatçılarımız da ihracat tutarlarına göre “Yeşil Pasaport” alabilmektedir. Diğer taraftan, ülkemizce müzakeresi yürütülen STA’lar kapsamında da hizmet ticareti ve e-ticaret konuları müzakere edilmekte olup, bugüne kadar Güney Kore ve Singapur ile akdedilen STA’larda hizmet ticareti anlaşma paketinin birer parçası olmuştur. Sırbistan, EFTA, Bosna-Hersek ve Katar ile müzakereleri tamamlanan anlaşmalar imza sürecinin ardından yürürlüğe girecek olup, Ukrayna, Japonya, Gürcistan, Malezya, Moldova, Makedonya ve Karadağ ile hizmet ticaretini ihtiva eden müzakereler devam etmektedir.
İhracatın yanı sıra ithalatta da önemli bir artış oldu. Bu durum, ihracatta ithalatın payının önemli yer tuttuğunu mu gösteriyor? İhracatta yerli payının artırılması için neler yapmak gerekiyor? Ekonomi Bakanlığı’nın gündeminde ne gibi çalışmalar var?
Ülkemiz imalat sanayii üretim ve ihracatının ara malı ithalatına bağımlılık düzeyinin yüksek oranlarda olması, ekonomimizin en temel sorunlarından birini teşkil etmekte olup, söz konusu bağımlılığın azaltılmasına yönelik GİTES gibi Proje Bazlı Yatırım Teşvik Sistemi gibi çalışmalar, kamu ve özel sektörün öncelikli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Toplam ara malı ithalatı 2016 yılında 134,3 milyar dolar, 2017 yılında 171,5 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiş, ara malı ithalatı toplam ithalat içerisinde sırasıyla yüzde 67,6 ve yüzde 73,3 oranında paya sahip olmuştur. 2012 yılında yüzde 74 olarak gerçekleşen ara malı ithalatı payının aradan geçen dönemde, düzenli olarak gerilediği, bununla birlikte 2017 yılında tekrar yüzde 70’in üstüne çıktığı dikkati çekmektedir.
Söz konusu dönemde yaşanan düşüş, emtia fiyatlarındaki gerileme ve küresel talepteki yavaşlamaya bağlı olarak gelişmiş ancak toplam ithalatın önemli bölümünü ara malları oluşturmaya devam etmiştir. Yine bahse konu dönemde, Türkiye’nin ara malı ithalatında, demir-çelik ve madencilik gibi geleneksel sektörlerin payı azalırken, aksam-parça ve bileşenler dahil makine-elektronik ve otomotiv gibi sektörlerin önemi artmıştır. Kimyasal ürünler ile tarım ve tekstil de ara malı ithalatında etkili olmaya devam etmektedir. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ara malı kapasitesinde ve önümüzdeki on yılların teknolojilerinde üretimi artırmak; yani yapısal olarak Türkiye’nin üretim yapısını değiştirmek yine yapısal şekilde ithalat yapımızı da olumlu şekilde dönüştürecektir.
Bu kapsamda uygulamaya soktuğumuz Proje Bazlı Yatırım teşvik sistemi ile uzun dönemli çözümlerin üretildiğini çok yakında göreceğiz. Nisan’da ihracatçı birliklerinde seçimler gerçekleşecek. 2018’de ihracatçı birliklerinde yönetimler değişecek.
Bu sürece ilişkin ihracatçı dünyasına mesajlarınız nelerdir? Bilindiği üzere, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulları seçimi dört yılda bir Nisan ayı içerisinde yapılmaktadır.
En son 2014 yılı seçimli genel kurullarında ihracatçılarımızın tercihi ile oluşturulan ihracatçı birlikleri yönetim kurulları 2018 yılında yine ihracatçılarımızın iradeleri doğrultusunda belirlenecektir. İhracatçılarımızın genel kurullara katılarak oy verme hak ve iradelerini özgürce ortaya koymalarını diliyorum. Sonuçta da hakkaniyet çerçevesinde, yapılacak seçimlerin başta iş alemimiz ve ihracat dünyamız olmak üzere ülkemiz için hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.