Casusluk Mesleği Halâ Çok Popüler
Soğuk Savaş döneminin Casusluk mesleği unutulmaya yüz tuttu diyenler yanıldı. Batı dünyası ile Rusya arasında artan gerilim dünyanın bu en eski mesleklerinden birisinin yeniden gündeme gelmesine yol açtı…
Casus oyunları yine başladı
CASUSLAR her zaman için kamuoyunun hayal gücünü geliştirdi. Kitaplar, filmler, hep gizli ajanların hayatlarından kesitler verip okuyucusunu/izleyicisini heyecanlandırdı. Hemen hemen tamama yakını gerçeklikten uzak olsa da. Fakat bazen gerçekler, hayalden daha garip ve karmaşık olabiliyor.
İngiltere’de eski Rus ajanı Sergey Skripal ve kızı Yulia’nın zehirlenmesi, Alman ajanlarının Kuzey Kore’nin elindeki nükleer füzelerin Avrupa’yı vuracak menzile sahip olduğunu ortaya çıkarmaları, geçen hafta tekrar seçilen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, bu mevkie KGB ajanlığından yükselmiş olması, casus oyunlarını tekrar gündeme getirdi.
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve internetin bütün dünyada gizli bir şey bırakmaması, casusluk mesleğinin pabucunun dama atılması anlamına geldiğini sanıyorduk. Oysa dünyanın en eski mesleklerinden biri olan casusluk her daim var olacağını bizlere kanıtladı. Size casusluk tarihindeki ilginç anekdotlardan bazılarını aktarıyoruz.
• Casuslar, kimliklerini sadece çevrelerinden değil, kendi ailelerinden bile saklar. Çocuklar, yakın akrabalar, anne-babaların gerçekte neler yaptıklarım bilmezler. ABD’de Massachusetts eyaletinin Camb-ridge kentinde yaşayan 20 yaşındaki Tim Foley ve 16 yaşındaki kardeşi Alex, 2010 yılında evlerini polis basınca, anne babalarının gerçekte Rus casusları olduklarını öğrendiler.
• Bazen kadınlar daha iyi casusluk yapar. Birinci Dünya Savaşı sırasında bir Hollanda vatandaşı olan Bayan Margaretha Zelle Macleod, Fransa’nın askeri sırlarını Alınanlara iletmişti. Biz onu, Mata Hari olarak tanıyoruz. Fransızlara yaranmak için de Almanların sırlarını Fransa’ya aktarıyordu. Elbette ki “sahte” sırlarını. Yıllarca casusluk yaptıktan sonra foyası ortaya çıktı ve idama mahkum edildi. Onu mahkum eden mahkeme bile Mata Hari’nin “yüzyılın en büyük casusu” olduğunu kabul etti.
• Sadece büyükler casus olmaz. Çocuklar da olur. Bazı ülkelerde 15-18 yaş arası çocukların, “gönüllü” olmak kaydıyla casusluk yapmalarına izin verilir. Çocuklar, büyüklerden daha çok bilgi toplayabilirler. Okulda yüzlerce öğrenci tanırlar, çevrelerindeki komşularla, yaşlarından dolayı daha samimi olabilirler.
• Filmlerde gördüğümüz, casusun zehir hapı içerek intihar etmesi, casusların hep akıllarının bir köşesinde duran ihtimaldir. 1987’de Güney Kore yolcu uçağının bir bomba ile düşürülüp 115 kişinin ölümüne neden olmasından sonra iki Kuzey Koreli ajan, Bahreyn’de sorguya çekilmişti. Biri, sigarasına sakladığı siyanür hapını yutarak intihar etti. Diğeri de idama mahkum oldu ama daha sonra Kuzey Kore tarafından beyninin yıkandığı gerekçesiyle affedildi. Ne adalet!
• Fransa, ikinci Dünya Savaşı’nda da ünlü bir casus gördü: Amerikalı şarkıcı Josephine Baker. Kendisi Paris’e yerleşip, soyadının İngilizce “beykır” değil, Fransızca “baker” olarak okunması gerektiğini söyleyecek kadar Fransızlaşmıştı. Fransız direniş güçlerine, Almanlardan bilgi aktarıyordu. Bunları nota kağıtlarına görünmez mürekkeple yazıyordu.
• Hayvanlar da casus olabiliyordu. Güvercinler, mesaj taşıyor, yunuslar, denizlerdeki mayınların bulunmasını sağlıyordu. Kediler ise dinleme cihazları taşıyor, bir ortamdaki konuşmaları anında bağlı olduğu merkeze iletiyordu.
• Casuslar iki şekilde çalışır. Ya kendileri enformasyon toplarlar, ya da başkalarını enformasyon toplaması için eğitirler. Bu işi para, vatanseverlik ya da heyecan için yaparlar. Barlara gidip, partilere katılıp mümkün olduğu kadar çok insanla konuşurlar. Çift taraflı çalışan ajanlar da vardır ki bunlara “köstebek” denir; bir tarafları gerçek, diğer tarafları sahtedir. Ama geceleri rahat uyuyamazlar. Ne kadar usta olsalar da hiçbir casus, emekli de olsa, “eceliyle” ölmez.
• Gerçek casuslar, James Bond gibi değildir. Bond, otomobil takip sahnelerinde görülür, tehlikeli durumlardan kaçınmaya çalışır, etrafındakileri öldürürken, gerçek casuslar, bırakın adam öldürmeyi, silah bile taşımazlar. Los Angeles Times gazetesine itiraflarda bulunan eski bir ajan, “James Bond, casusluk için çok kötü bir karakter. Gerçek casus; yüksek öğrenim görmüş, iyi bir yazar, okuduğunu iyi anlayıp önemli bölümünü ezberleyebilen, şiddete ve silaha başvurmayan casustur” demişti.
• Casusluk filmlerinde gördüğümüz, hedefi ucunda zehirli iğne bulunan baston ya da şemsiye ile öldürme sahnesi, gerçek hayattan alınmadır. 1978’de Bulgar muhalif Georgi Markov, Londra’da bu yöntemle öldürülmüştü.
• ABD casusluk tarihinin şüphesiz en önemli olayı, “Rosenberg”ler vakasıdır. Karı koca Julius ve Ethel Ro-senberg, Soğuk Savaş döneminde Sov-yetler Birliği adına casusluk yapmakla suçlanmışlardı. 1953’te atom bombasıyla ilgili bilgileri Ruslara satmaktan dolayı mahkemeye çıkarıldılar. İşbirliğine yanaşmayınca da elektrikli sandalyede idam edildiler.
• Sovyetler Birliği’nin gizli istihbarat birimi KGB’nin en zarif yöntemlerinden biri “Romeo yöntemi” idi. Yakışıklı Rusları, casus olarak Batı’ya gönderirlerdi. Onlar da sekreterleri etkileyip ağızlarından laf alırdı. “Juliet yöntemi” de etkiliydi. Güzel kızlar, casus olarak yetiştirilirdi. Onlar da erkeklerden bilgi toplamayı iyi biliyordu. (KGB, 1954’ten, dağıtıldığı 1991’e kadar görev yaptı).
• Casuslar bazen, hiç akıllarına gelmeyen basit izlerle kendilerini belli ederler. Örneğin ABD’de şüpheli bir Rus casusu sorguya alınmışsa, yanındaki dokümanlara bakılır, paslanmış zımba teli olan kağıtlar gördükleri zaman o şahsın casus olduğu kesinlik kazanırdı. Amerikan casuslarının dokümanlarında zımba telleri paslanmıyordu.
• Casuslar bazen görünmez mürekkep kullanır. Bu yöntem, çok eskidir. Bazı kağıtlar ısıtıldığında, bazıları kimyasal işlem gördüğünde, bu mesajlar görünür hale gelir. En basit yöntemi, sütle ya da limon suyuyla yazı yazıp daha sonra bunu karartarak ortaya çıkarmaktır. Günümüzde kağıda lazerle görünmez mesaj yazmak da mümkündür. Bu mesaj, güçlü bir büyüteçle okunabilir.
• İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar, çok gizli yazışmalarını Enigma (Bilmece) Makinesiyle kodlayıp gönderirdi. Karşı tarafın bu kodları çözmesi için 200 trilyonda bir ihtimali bulunuyordu. İngilizler, bu kodları çözmeyi başardılar. İngilizlerin şansı, Alan Turing gibi bir matematikçi, kriptolog ve bilgisayar bilimcisine sahip olmasıydı. Turing, bugünkü bilgisayar biliminin kurucusu sayılır.
• 2000’lere doğru casusluk yöntemleri modernleşti. ABD, Sovyetler Birliği’ne bilgisayar yazılımı satmıştı. Aslında bu, sabotaj bir yazılımdı. 1982’de yazılımı kullanan Sibirya Doğal Gaz Şirketi’nin boru hattı sisteminde bir patlama oldu. Öyle büyük patlamaydı ki, dünya çevresinde dönmekte olan uydular bile tespit etti. Yazılımın, Sovyet ekonomisini ve teknolojisini sabote etmek için satıldığı, 2000’lerin başında ortaya çıktı. ABD Hava Kuvvetleri’nin eski subaylarından Thomas Reed, “At the Abyss: An Insider’s Story of the Cold War” (Uçurumun Kenarında: Soğuk Savaşın Bilinmeyen Hikayesi) adlı kitabında bu sabotajı doğruladı. Bugün öyle yazılımlar kullanılıyor ki, bir saatte beş milyar konuşmayı veya e-postayı takip edebilecek kapasitedeler.
• En zarif dinleme yöntemi, hedef kişiye içki ısmarlamaktır, içkinin içine toz metal dökülür. Toz metal, midede birleşerek, konuşmaları bir alıcıya aktaracak iletken haline gelir. Bir müddet sonra yine dağılır ve vücuttan atılır, içkiyi içen, hiç bir şeyin farkında olmaz.
• Amerikan istihbarat Teşkilatı CLA, nano-teknolo-jiyi kullanarak mikroskobik bir motorla çalışan çok küçük bir böceği uzaktan kumanda ile uçurarak, dinlenmek istenen odanın penceresine yapıştırıyordu. Fakat rüzgarlı havalarda pencereyi tutturamadığı için bu yöntemden vazgeçti. Siz bile küçük bir çanak, uygun bir elektronik devreyle bir odayı uzaktan dinleyebilirsiniz. Çünkü konuşmalar, ses dalgaları üretir, bunlar da camları titreştirir.
• Casusluk denince akla, gizli kameralar gelir. Onlar her yerdedir. Gömlek düğmesinde, çakmakta, bastonda, kolyede, saatte, kitaplarda, kravat iğnesinde, gözlüklerde. Gizli kamerasız casusluk olmaz. Siz bunun 20-30 yıllık bir teknoloji olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Gömlek düğmelerine iliştirilen kameraların tarihi 1900’lere kadar uzanıyor. O zamanlar çok iyi çalışmıyorlardı ama yine de bazen iyi iş görüyorlardı. Mikrofilm çeken bu kameralar o kadar özeldi ki, casus, filmi iki dişinin arasında saklayabiliyordu. Casus kameraların ustası, Alman Minox şirketiydi. Bir anahtarlığa sığdırılan kamera, 44 poz çekebiliyordu. Hem de 1940’lı yıllarda.
• Dinleme cihazları, casusluğun en önemli parçası sayılır. 1950’lerde Moskova’ya giden Batılılar, kaldıkları otel için popüler bir espri yaparlardı: “Otel odasındaki çiçeklere su veremiyoruz, çünkü mikrofonlar paslanıyor.” Fakat Ruslar öyle bir kurnazlık yaptı ki herkesin ağzı açık kaldı. Savaş sonrası Moskova’daki ABD Büyükelçiliği’ne atanan elçiye, değerli metalden yapılmış resmi bir ABD mührü hediye ettiler. Bozuk para büyüklüğündeki bu mühür aslında bir dinleme cihazıydı. Mikrofonu da, bataryası da yoktu. Amerikalılar yedi yıl sonra bu mühürden şüphelendi. Bin bir parçaya ayırdılar ama nasıl çalıştığını çözemediler.
• CIA, 1940’lı yıllarda akıllara durgunluk verecek bir tabanca geliştirdi. Teşkilatın efsanevi kurucusu William Donovan, silahı tanıtmak için Beyaz Saray’a götürdü. O zamanlar başkan, Franklin – J Roosevelt’ti. Başkan bir telefon görüşmesi yaparken Donovan, bir yastığa on kez ateş etti. Arkası dönük başkan, hiçbir şey duymamış, neler olduğunu anlamamıştı bile. Silahta susturucu olsaydı bile, yine de tok bir ses duyulurdu.
• Uçaklar da casusluk için son derece uygun araçlardır. Bu uçaklar özel olarak yapılır ve yaklaşık 70 bin feet (21 bin metre) irtifada uçarlar. Bunun sebebi, bu yüksekliğe uçaksavar füzesi gönderilememesidir. Yine de çok tehlikeli bir iştir. 1950-1970 yılları arasında 252 casus uçuşunda sadece 90 pilot hayatta kalabilmiştir. Bu uçuşların en ünlüsü 1960’ta Amerikalı pilot Gary Powers’ın uçuşuydu. U-2 casus uçağıyla Sovyetler Birliği üzerinde uçarken füzeyle düşürüldü. Pilot da esir alındı. Powers, Rusya’da on yıl hapis, yedi yıl da çalışma kampı cezası aldı, iki yıl sonra ABD’nin elindeki bir Rus casusla takas edildi.
• Dünyanın en büyük sanayi casusluğu, 1960’lı yıllarda sesten hızlı yolcu uçağı Concorde’un yapımı sırasında görüldü. Ingiliz-Fransız ortak yapımı olan uçak, Rusların ilgisini çekmişti. Böyle bir uçağı herkesten önce Ruslar yapmak istiyordu. O yıllarda Londra’da Londralı’dan, Paris’te de Parisli’den daha çok Rus casusu vardı adeta. Concorde’un 90 bin Tupolev 144 sayfalık teknik çiziminin Rusların eline geçtiği tahmin ediliyordu. Rusların uçağı Tupolev 144’tü. Avrupalılar ona “Konkordski” diyordu. Her iki uçak da neredeyse tıpa tıp aynıydı. Ruslar, 1971’de Tu-144’le Paris Havacılık Fuarı’nda gövde gösterisi yaptı. Ne var ki Rus pilotlar, uçağa tehlikeli dik bir tırmanış yaptırırken motorları durdu ve düştü.
• Casusluk için en uygun araç, uydulardır. 1960’lardan beri kullanılmaktadır. Bugün o kadar gelişmiş uydular kullanılır ki, dünyanın 80 km ötesinde, binlerce km hızla dönerken bir otomobilin plakasını okuyabilirler.
• Bugün casusların bazıları insanlığın hizmetindedir. CIA ve KGB’nin eski casusları, kafa kafaya vererek, insanlardaki kanserli hücreleri çok erken görebilen mikro kameralar yapımı için uğraşıyorlar.
ALEV RIGEL