Finansal Sisteme Saldırı Var mı?
Bu som, hem Ankara’da hem de İstanbul’daki bankacılık sektöründe sıklıkla dile getiriliyor ve olasılıklar üzerinde tartışılıyor. Sorunun sorulmasına temel olan gelişmeler ise belli. Bunları sıralayalım ve sektördeki tartışmaları sizlere aktaralım.
Birincisi, Habertürk gazetesinde çıkan bir haber. Haber, FED’in altı Türk bankasına, İran’a uygulanan ambargonun ihlal edilmesinden ötürü ceza kestiğine ilişkindi. Haber, aslında geçmişte BBC ve Reuters’te yer almıştı. Gerek Merkez Bankası gerekse BDDK bu haberi doğrulamadı.
İkincisi, Almanya kaynaklı, Türk finans sistemine sağlanan kredi limitlerinin daraltılacağına ilişkin açıklamaydı. Tam doğrulanmasa da bu açıklamanın akşam saat 18.00’den sonra gelmesi garip karşılandı. Çünkü yurtdışından gelen fon akışı hem ekonomi hem de finansal sistem için hayati öneme sahip. Haberin yansımasına bakıldığında, döviz işlemlerinde hacmin düşük olduğu saatlerde gelen bu açıklamayla, döviz kurlarının yukarı gitmesi kaçınılmaz olacaktı. Nitekim öyle de oldu.
Üçüncüsü, JP Morgan tarafından açıklanan rapor oldu. Raporda özetle, “TL satıp Güney Afrika Rand’ı alacağız” deniyordu.
Açıklama yine akşam saat 18.00’den sonra geldi.
Dış kaynaklı her üç gelişme, bankacılar arasında ciddi bir rahatsızlık yaratmış durumda. Birincisinden başlayalım. Bir bankanın genel müdürü, “Böyle bir durum olursa FED yetkilileri gelir ve o banka veya bankalarla oturur, o işlemlerle büyüklük ve ceza katsayısıyla ilgili toplantılar yapar. Müzakereyle ortaya çıkan bir rakamdan bahsediyorum. Öyle bir durum yok” diyor. Diğer rapor ve açıklamaları da kattığımızda “Finansal sisteme bir saldırı var ve kasıtlı olarak bu gelişmeleri yaşıyoruz” değerlendirmesi yapılıyor.
Bankacılık sektörünü yakından ilgilendiren iç gelişmelere gelelim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her ortamda bankaların büyük kâr rakamlarına dikkat çekerek, kredi faizlerini düşürmeleri gerektiğini söylüyor. Geçen hafta CEO Club’m Bankacılar Zirvesi’nde konuşan Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın da iş insanlarına, “Her bir TL’lik kârımızın size 8 TL kredi olarak geri döndüğünü lütfen unutmayın” diyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta ortasında kamu bankalarının genel müdürleri, Hazine Müsteşarı ve Merkez Bankası Başkanı’yla toplantı yaptı. Toplantıda faizlerin nasıl indirileceği üzerine fikir tartışmaları yaşandığı söyleniyor. Bu toplantının ardından henüz piyasaya yansımış bir karar yok. Fakat olasılıklar üzerinde konuşuluyor.
Cuma akşamı itibariyle 32 günlük mevduata verilen faiz oranlarını sizlere aktaralım. Çok şubeli büyük özel bankaların yüzde 14 civarında oranlar verdiği, orta ölçeklilerde bu oranların yüzde 14,25 ile yüzde 14,50 arasında olduğu, küçük ölçeklilerde yüzde 15 civarını bulduğu söyleniyor. Orta ölçekli bir bankanın genel müdürü, bu tabloyu şöyle değerlendiriyor: “Yüzde 14,5 ile topladığımız bir mevduatın yükümlülükler, operasyonel maliyetlerle birlikte bize maliyeti kabaca yüzde 17 gibi. Biz yüzde kaç ile kredi verelim ki para kazanabilelim?”
Kamu bankaları düşük faizle mevduat toplayabilir mi? Bir bankacı, “Mevduat bu kadar kısıtlıyken çok zor” diyor. Ancak kamu bankalarının sistemde yüzde 35 civarında pay aldığı düşünüldüğünde, toplu hareketle bir miktar düşüş sağlanabileceğine dikkat çekiliyor.
Yarım veya 1 puanlık indirim için piyasayı zorlamanın maliyeti olur mu? Bir fon yöneticisi, “Her 100 liralık mevduata karşılık 125 liralık kredi hacmine sahibiz. Hazine daha önce itfa döneminde sisteme para bırakırdı, bu para da krediye dönerdi. Şimdi her 100 TL borçlanmasına karşılık 150 lira para çekiyor. Mevduat kıt ve yurtdışındaki parasal gelişmeler, merkez bankalarının kararları, politikaları, bize yardımcı olmaktan uzak. Bu ortamda faizleri nasıl indireceksiniz?” sorusunu yöneltiyor. Yanıtı ve önerisi olanlar lütfen bizimle paylaşsın.