Patron Olmanın Sırları Değişiyor
İş adamı algısı eskisi gibi değil. Psikolojik gerçekler süreci etkiliyor. ‘Patron’ olmanın sırları hızla değişiyor. Yönetimden yönetişime doğru bilinen yanlışları bilmek yeni döneme hazırlanmak için çok önemli…
İçeriğe Ait Başlıklar
‘Devrimci liderler’ dönemine hazır olun…
İş adamları, girişimciler, yöneticiler ve liderler için aşağıda bazı değerlendirmeleri göreceksiniz. Bunlar ilk bakışta doğru gibi görünen,, işin derinliğine inildiğinde pek de gerçekçi olmayan önyargılar, istisnalar bir tarafa; ülkemizde adeta kalıplaşmış olan değer yargıları hızla değişen dünyada geçerliliğini yitiriyor, birer yanlış haline geliyor.
Şimdi yönetim adına geleceğin farkında olmak, değişen ekonomide her şeyi bir kez daha gözden geçirmek önem kazanıyor. Bu sayfalara sığdırmaya çalışacağımız yanlışlar sıkı bir araştırmanın ürünü olup, bazı tabuların yıkılmasına, yeni dinamiklerin ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır. Tarafsız gözle değerlendirmeniz halinde en yeni doğruların stratejik düşünce ufkunuza katkı sağlayacağına inanıyoruz.
EN ÖNEMLİ YANLIŞ HANGİSİ?
Geçmişte şöyle deniyordu: Büyük iş adamları lider niteliklerine sahip ayrıcalıklı kişilerdir. Onlar pazarın boşluklarını görmüş, sezgileriyle yeni stratejiler üreterek risk almışlardır. Önsezileri onlara yol gösterirken üstün zekalarına güvenmiş, rekabeti iyi analiz ederek benzersiz işlerini kurmuşlardır.
Onlar sadece üstün zekalarına değil, tecrübelerine, varsa aile geleneklerine güvenerek fırsatları büyük servetlere dönüştürmüşlerdir. Hedefe kilitlenmeleri, belli bir fikre odaklanmadaki buluşsal dehaları sadece yeni bir iş alanı yaratmamış, onları üstün meziyetlere sahip dokunulmaz liderler haline getirmiştir. Günümüzde dünyanın en zengin insanlarından Bili Gates, Warren Buffett, Mark Zuckerberg gibi kimi isimler bunların gelişkin örneklerdir. Geçmişte ise Henry Ford, Thomas Edison gibiler bu insanüstü zekâ inancını ulaşılamaz düzeylere taşımışlardır.
Temel inanç haline gelen bu görüşlerin yanlışlığı şimdi ortaya çıkmış bulunuyor. Girişimci iş adamları aslında bir takımın antrenörü gibidir. Takım olmadan oyun kuramazlar. Ünlü iş adamlarının sırrı insanüstü dehaları değil; doğru insanları bulup, doğru yerlerde çalıştırmalarıdır. Bireysel yaratıcılık bir ressam, bir besteci ya da bir edebiyatçı için geçerlidir ama gerçekçi iş adamı önce yetkin bir takıma ihtiyaç duyar. Girişim ve yatırım mucizesi böyle başlar. Muhteşem bir girişim takım ruhuyla bütünleşmedikçe hiçbir anlam ifade etmez. Gerçekçi iş adamları genellikle kendileri tek başına liderliğe soyunmazlar. Onların işi lider olmak değil; yeni liderler yaratıp onlardan yararlanmaktır.
LİDERLERİN LİDERİ OLMAK…
Biraz karışık gibi görünse de yeni anlayış şunu da ifade ediyor: Büyük girişimciler liderlerin lideridir; onlar sadece kendi liderlerini geliştirmek için liderlik yaparlar. Liderlerin lideri olmanın en büyük işareti girişimci ve iş kumcu kişi olmanın ötesinde bünyede kesintisiz heyecan üretmektir. Heyecan ve tutku ortamı altın yumurtlayan tavukları kuluçkaya oturtmak demektir. Takım olmadan heyecan üretmek ise körler diyarında ayna satmaktan öteye gitmez.
Bugün yatırım konusu ne olursa olsun ‘büyük patron’ olmanın sırrı geleceği yaratıp onu yönetmekten geçiyor. Bunun bizde tipik örnekleri var: Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Selçuk Yaşar, Şarık Tara, Nejat Eczacıbaşı ve daha niceleri böyle bir ‘altın kuşağın’ temsilcileridir. En büyük sırları ise çevrelerinde kendilerini aşabilecek insanları toplayıp onları vizyon dolu bir liderliğin aydınlık yoluna yöneltmeleridir.
Şunu da unutmamak lazım: Bizdeki efsane girişimciler sadece kendilerini aşan liderleri işe almakla kalmadılar, bugün yaşamakta olan en büyük markaları da yarattılar. Sıradanlığı asla kabul etmeyişleri markalarını güçlendirip bu günlere getirdi. Bundan böyle şirketlerini bir üst noktaya taşıyabilecek liderleri artık kendilerinin halefleri (ailesi-çocukları) değil, yaratılan markaların sineıjik gücü ortaya çıkarıyor. Üstelik bu kanlı canlı markalar bir şeyi daha başarıyor: Yönetimden yönetişime geçen yolu açıyor, yönetimsel geleneği iyice saydam hale getiriyor. Böylece şirketleri bireyler değil, markaların yarattığı yeni liderler yönetiyor. Bilgi toplumunun standartlarına göre yargılama yapan; tüketiciyi patron yerine koyan, ‘benchmarking’ (kıyaslama -karşılaştırma) yoluyla kendilerini baştan yaratan sıra dışı liderler…
BUNLARA DİKKAT EDİN!
Günümüz bilgi toplumunda şirket ve girişimciler çalışanlara yapmak zorunda oldukları şeyleri dayatarak değil, ortak sorumluluk bilincini hayata geçirerek yola devam etmek zorundalar.
Her şey dünden kalan sistemin eskiyip yıpranmasmda yatmaktadır. Ürünler yaşlanmış, yenilik fikirlerine giden yollar tıkanmış, yönetimde bürokrasi zirve yapmış, yüksek amaçlar yok olmuş olabilir. Çare, yönetimi yarınları kurgulayacak biçimde yeniden yapılandırmaktır.
Bilgiyi içselleştirmiş organizasyonlarda ‘performans’ denilen şey verimlilik, takım çalışması ve gerçek rakamlara dayanır. Fakat yine de dikkat!.. Rakamlar yalan söylemez ama yalancılar daima seçilmiş rakamlarla göz boyayabilir.
Bilgi toplumunun ön aldığı girişimlerde hayal dünyası küçülüyor gibi görünürken, bilgi öne geçmeye başlar. Neden sonuç ilişkilerine dayalı bilgiler hayal dünyasını her defasında yeniden yaratır. Bu döngü organizasyonu büyütür, bir dev haline getirir.
îlk girişimi yapan kurucu / kuruculardan sonra takımı takım yapan unutulmaz kuralları olan gerçek liderlerdir. Böylece yönetişim iklimi yalnız kan bağıyla değil, profesyonel yöneticilerle devamlı canlı kalır.
Büyük olmayı ve büyük olduğuna inanmayı ise zaman dediğimiz gerçek aşındırıp yok eder. Çünkü zaman en büyük devrimcidir. Yeni nesil yöneticiler bu yüzden ‘yönetişim’ ilkelerini içselleştirerek kendilerini devamlı yenilemek zorundadır. Hep aynı şeyleri yapanları ‘zaman kurdu? yavaş yavaş yiyip bitirir ve kimse kolay kolay farkına varamaz.
Son bir notla konuyu bağlayalım: En küçüğünden en büyüğüne tüm şirketler artık lider bellenen patron ya da koltuğunu korumayı hedefleyen kıdemli bir profesyonel tarafından yönetilmiyor. Klasik organizasyon şemaları yavaşça tarih oluyor. Genç liderler, yalnız güncel yenilikleri içselleştirmekle kalmıyor; yenilikleri de yönetiyor. Bu nedenle her departmanın başına birer ‘devrimci lider’ koyup yarışarak ilerlemek esas olmalı. Japonların söylediği gibi: Başarılı bir liderin arkasında çok daha başka başarılı liderlerin olması gerekir. Asıl sermeye para değil budur!
Nur Demirok