Şifalı Bitki Yetiştiriciliği Çok Popüler İşler Arasında
Doğadan topluyor, yetiştiriyor, ihraç ediyoruz. Tıbbi ve aromatik bitkiler endüstrisinde hammadde tedarikçisiyiz. İhracatımız 150, ithalatımız 30 milyon dolar. Ürünleri paketleyip ihraç edersek gelirimiz 20-30 kat artabilir…
GÜNÜMÜZ insanı hem ölümsüzlüğün sırrını çözmeye çalışırken hem de ufacık dertlerle başa çıkmaya çalışıyor. Modern tıbbın çare bulmakta yetersiz kaldığı birçok konuda ise doğaya dönüp, bitkilerde şifasını arıyor. Televizyon ekranları bitkilerle şifa bulmanın yolunu öğretenlerle dolu. Kanserden eklem romatizmasına, kellikten uykusuzluğa hemen tüm hastalıklar için ortada onlarca reçete ve ürün dolaşıyor. Lokman Hekim’den günümüze gelen bilgilerle insanlar tedavi olmaya çalışırken ‘ilaçsız yaşamı’ savunan fitoterapistler de bugünlerde oldukça popüler. “Bitkilerle tedavi’ anlamına gelen fitoterapinin yıldızı yükselirken halen insanlar birçok haztalık için aktarlara koşuyor. Kimi zaman çay, kimi zaman vücuda sürülen bir yağ olan şifalı bitkiler modern insanın artık daha çok ilgi alanında…
3 BİN BİTKİMİZ VAR
Türkiye’de 2000’li yılların başından itibaren şifalı bitkilerin adını duyup öğrenmeye başladık ama literatürde ‘tıbbi ve aromatik bitkiler’ olarak geçen şifalı bitkiler açısından Anadolu toprakları çok zengin. Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı tarafından hazırlanan “Tıbbi ve Aromatik Bitki İşletmelerinin Yapısal Analizi” raporuna göre, Türkiye florasında belirlenen 10 binin üzerindeki bitki çeşidinin 3 bine yakını tıbbi ve aromatik bitkiler. Bunlarm da 500’ünün ticareti yapılıyor.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada kullanılan tıbbi ve aromatik bitki sayısı 20 bin civarında. Bunlardan 4 bini ilaç olarak yaygın bir şekilde kullanılırken halen dünyada 2 bin, Batı Avrupa’da ise 500 kadar tıbbi bitkinin ticareti yapılıyor. Ticarete konu olan tıbbi ve aromatik bitkiler daha çok doğadan toplama yoluyla elde ediliyor. Ancak dünyada tarımsal üretimi yapılan bitkisel ürünler de yok değil. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte lavanta, nane, haşhaş, kekik, kimyon, rezene, papatya, maydanoz, sinemaki, sarı kantaron gibi bitkiler uzun yıllardır üretiliyor ve satışa sunuluyor. Dünyada bu yıl tıbbi ve aromatik bitkiler pazarının 110 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Türkiye’de bu pazardan halen 2.5 milyar dolar civarında bir pay alıyor.
300’Ü AKTARLARDA SATILIYOR
Türkiye’de kültüre alman ve tarlada yetiştirilen tıbbi ve aromatik bitkilerin sayısı iki elin parmaklanın geçmiyor. Ülkemizde yaygın olarak yetiştirilen şifalı bitkiler arasmda çay, gül, anason, nane, kimyon, kırmızı biber, rezene, keçiboynuzu, haşhaş, kekik başta geliyor. Aktarlarda satılan bitki sayısı 300 civarında olup yaklaşık 100 bitkinin ihracatı yapılıyor. Tıbbi ve aromatik bitkiler ilaç sanayinin yanında gıda ve meşrubat, parfüm ve kozmetik endüstrisi gibi pek çok alanda kullanılıyor. Bu endüstrilerin olmazsa olmaz hammaddelerini oluşturuyor.
İzmir Ticaret Borsası Ar-Ge Uzmanı ve Apelasyon E-Dergi Genel Yayın Yönetmeni, Ziraat Mühendisi Bilge Keykubat, Türkiye’nin bitki zengini bir ülke olduğunu belirterek sözlerine başlıyor. Keykubat kısa bir süre önce İzmir Ticaret Borsası için tıbbi aromatik bitkiler konusunda ve nasıl daha iyi pazarlanabileceği konusunda bir rapor da hazırlamış. Türkiye’nin yurtdışına sattığı bitki sayısının 100 civarında olduğunu belirten Keykubat, “Türkiye’de ticari amaçla doğadan toplanarak iç ve dış piyasada satılan bitki türlerinin sayısı uzmanlar tarafından 347 olarak belirtiliyor. Bunların içinde endemik olanlarının sayısı 35. Doğadan toplanıp yurt-dışına satılan doğal bitki türü sayısının ise 100 kadar olduğu saptanmış. Bununla birlikte ülkemizdeki türlerin en az bin kadarından çeşitli şekillerde yararlanıldığı ve 400 kadarının da ticaretinin yapıldığı tahmin ediliyor. Türkiye 2014 itibariyle baharatta 30 milyon dolarlık ithalat, 150 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmesine rağmen bu rakamlar olması gereken potansiyelin çok altında” diye konuşuyor.
İŞLEME YETERSİZ
Türkiye’deki tıbbi ve aromatik bitkilerin yüzde 75-80’inin doğadan toplandığı tahmin ediliyor. Endemik bitkiler belirli dağ ve dağ silsilelerinde yoğunlaşıyor. Türkiye’nin endemizm yönünden dikkat çekici yöreleri, Orta Toros-lar (Ermenek, Gülnar, Mut arası), Anti-To-roslar (Saimbeyli ve Kahramanmaraş çevreleri), Van-Siirt-Bitlis ve Hakkari illerini kapsayan bölge, Rize ve Artvin civarındaki yüksek dağlar, Gümüşhane-Erzincan arası ile Munzur ve İlgaz Dağları… Tuz Gölü çevresinin ise tuzcul endemiklerce zengin olduğu biliniyor.
Doğadan bitkileri kırsal kesimde yaşayan köylüler topluyor. Bunlardan ürünü alan tüccarlar, sanayiciler ve ihracatçılar kanalıyla ürünü dünya pazarlarına ve iç pazara ulaştırıyor. Türkiye zengin bir bitki kaynağına sahip olmasına rağmen halen “işlenmemiş bitki ihracatçısı” konumunda. Bu da bitkilerimizi yeterince katma değerli olarak ihraç edemediğimiz anlamına geliyor. Türkiye’de halen “orman tali ürünleri” olarak da ifade edilen bu bitkileri toplayıp ihraç eden sanayici-ihracatçı sayısı 15’i geçmiyor.
100 ÜLKEYE İHRACAT
İzmir Ticaret Borsası Ar-Ge Uzmanı, Ziraat Mühendisi Bilge Keykubat’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye tıbbi-aromatik bitki ihracatından yıllık yaklaşık 150 milyon dolar gelir sağlıyor. Dünya genelinde yaklaşık 100 ülkeye tıbbi aromatik bitki ihracatı yapıyoruz. Türkiye, dış satımın önemli bir kısmını Kuzey Amerika, Avrupa Birliği, Latin Amerika, Uzakdoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine gerçekleştiriyor. Bu ülkelerden ABD, Almanya, Vietnam, Hollanda, Polonya, Brezilya, Kanada, İtalya, Belçika, Yunanistan, Fransa ve Japonya listenin başında yer alıyor.
Türkiye, kekik, defne, kimyon, kebere, çay ve haşhaş tohumu ve alkaloitlerin de önemli tedarikçi ülkesi konumunda. Ayrıca morfin, gül yağı, kekik yağı, defne yağı, adaçayı yağı, ıtır çiçeği yağı, sığla yağı, kimyon yağı, reçine, terebentin, oleore-sin, sığla, kitre, sakız, zamk olarak ekstre ve ekstraktlarmı ihraç ediyor. Bilge Keykubat, “Son dönemlerdeki ihracat verilerine bakıldığında yıllar içerisinde dünya ihracat değerlerinde artış yaşanmasına rağmen ülkemiz ihracat değerleri yatay bir seyir izliyor” diyor.
Türkiye’nin yılda 30 milyon dolar civarında tıbbi ve aromatik bitki-baharat ithal ettiğini belirten Keykubat, bu alandaki ithalatla ilgili şu detayları veriyor: “Türkiye’nin tıbbi ve aromatik bitkilerdeki ithalat değeri az olsa da yükseliş trendinde. Tarçın, karabiber, karanfil, zencefil gibi ülkemizde yetişmeyen tıbbi aromatik bitkiler özellikle Uzak Do-ğu’dan ithal edilmekte. Bir de maliyetleri düşük olduğu için ürettiğimiz bazı tıbbi aromatik bitkileri de ithal ettiğimizi görmekteyiz. Bu ürünlerin birçoğu yurtiçinde işlenerek tekrar ihraç ediliyor. Örneğin kekiğin bizde yetişmeyen farklı tür ve çeşitlerini hem yeniden ihraç etmek hem de dünya kekik piyasasmda etkin olmak için ithal edildiğini biliyoruz. Ülkemiz doğal florasında bulunmayan tıbbi ada-çayının (salvia officinalis) ihraç edilmek üzere ithal edilmesi zorunlu. Keçiboynuzu ve ıhlamur da dış piyasadan gelen talepler doğrultusunda ithal edilerek tekrar ihracata sunulmakta.”
DEFNE VE KEKİK
Dünyada kekik ve defne ihracatında bir numarayız. Geçen yıl 17 bin 159 ton kekik ihracatı yapıp, 60 milyon 807 bin dolarlık gelir elde eden Türkiye, 14 bin 134 ton defne ihracatı karşılığında da 40 milyon 169 bin dolarlık gelir sağladı. İhraç ettiğimiz kekiğin ise yüzde 90’ına yakını artık tarlalarda yetiştiriliyor. Çıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre, 2015 yılında Türkiye’de 104 bin 863 dekarlık alanda 12 bin 992 ton kekik yetiştirildi. En az 5-6 bin ton kekiğin de doğadan toplandığı biliniyor. En büyük müşteri ABD olurken, Batı Avrupa ülkeleri ile Kanada, Japonya ve Avustralya da önemli alıcılar arasında.
Yıllara göre değişmekle birlikte tıbbi ve aromatik bitkiler arasında en fazla ihraç edilen kekiğin doğadan toplanan önemli kısmının Toroslar’dan toplandığı biliniyor.
Tarla üretimi ise daha çok İzmir, Manisa, Denizli, Antalya ve İsparta gibi illerde yoğunlaşıyor. Denizli bölgesinde yetiştirilen kekik miktarı yıllık 10 bin tona yaklaştı. Bir zamanlar tütün yetiştiriciliği yapan Denizlili köylü kurtuluşu kekikte buldu. Kekik yetiştiriciliğine niyetlenenler için 50 dekarın altı fizıbıl bulunmuyor. Bölgede yetiştirilen kekiğin 7-8 çeşidi var. Dekar başına 150-200 kilo ürün alınıyor. Kesimi haziranın ikinci yarısından sonra başlayıp temmuzun sonuna kadar sürüyor. Şu anda üretici kekiğin kilosunu 5 TL’den satıyor.
DEFNE YAPRAĞI ORMANDAN
Türkiye’nin ihraç ettiği defnenin yüzde 100’ü doğadan toplanıyor. Kekik gibi dünyanın dört bir köşesine defne satıyoruz. Uzakdoğu mutfağında yoğun kullanılan bir bitki olan defnede dünyanın ihtiyacının yüzde 80’ini Türkiye karşılıyor. Defnenin kesim zamanlarını Orman Bakanlığı belirliyor. Genellikle kuzey bölgelerde Temmuz ortasında kesim başlarken, güneyde eylül ayında defne kesimi başlıyor. Dallı olarak yaş defnenin tonu 700-800 TL’den alıcı buluyor. Ürünün bol olduğu bir bölgede bir kişinin günde 300 kilo defne dalı kesebileceği söyleniyor. Köylüden dallı ve yaş alınan defneyi genellikle sanayici ve ihracatçılar dallarından ayırıp kurutuyor. Eğer defne yaprağını kendiniz kurulabilirseniz kilosunu 4 ila 6 TL arasında satmanız mümkün. Muğla, Antalya gibi şehirlerde eskiden çok defne yaprağı toplanırken artık turizmdeki iş olanakları nedeniyle genç nesil bu işlere el atmak istemiyor.
KÜLTÜR YETİŞTİRİCİLİĞİ ŞART
Uzmanlar; tıbbi ve aromatik bitkilerde üretimi artırmak ve istenen kalitede ürünü elde edebilmek için kültüre alınarak üretim yapılması gerektiğini belirtiyorlar. Zaten bazı türlerde ekonomik olsa da doğadan toplanan bitkilerde kaliteli ve standart ürün elde etmek zor. Bu yolla floraya zarar vermeden sürdürülebilir bir üretim de yapmak mümkün olmuyor. Ayrıca tıbbi aromatik bitkilerin doğadan bilinçsizce ve aşırı miktarda toplanması bitki popülasyonunda azalmalara yol açıyor. Bu nedenle üretimin teşvik edilmesi, ürün bazlı destek verilmesi gerekiyor. Hatta devletin hasat sonrası ambalajlama, paketleme ve depolamayı sağlayacak tesislerin kurulmasının üretimde artış sağlayacağı kesin. Tıbbi aromatik bitkilerin teşvik kapsamına alınmasının da ihracatı artıracağı belirtiliyor.
Ege Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri İhracatçı Birliği Başkanı Nurettin Tarakçıoğlu, Türkiye’de yetiştiriciliği yapılmayan bitkilerin doğadan toplanıp ihracat yapıldığında organizasyonunun iyi yapılması gerektiğini söylüyor, ihracatçıları bu konuda yaşadıkları sıkıntıları Başkan Tarakçıoğlu şöyle anlatıyor:
YİNE ‘ARACI’ SORUNU
“Zamanında ve kaliteli ürüne ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz. Orman Kanunu, bu tür bitkilerin doğadan ve ormandan toplanması hakkını orman köylüsüne veriyor. Orman köylüsü bilinçli değil. Gözü açık bazı aracılar işi organize edip kendi çıkarları doğrultusunda sistem kuruyor. İhracatçı olarak bizim aracılarla değil direkt köylüyle çalışmamız gerekiyor. İşin sürdürülebilir olması için Orman Bakanhğı’nm bu sorunu çözmesi gerekiyor. Ormanlarımızda ne tür ürünlere sahip olduğumuzun tam bilgisine sahip değiliz. İhracatta genellikle kültür kekiği kullanıyoruz. Biberiye de yüzde 90 oranında genelde doğadan toplanıyor. Adaçayı ve ıhlamur gibi ihracatı yüksek ürünle-rimizin.de kültür yetiştiriciliğinin artık başlaması gerekiyor.”
YETİŞTİRİCİLİK ARTIYOR
Kekiğin yanı sıra Türkiye’de ‘baharat’ olarak nitelendirilen bitkilerden kırmızı biber, anason, kimyon, kekik, çörekotu, rezene, kişniş, kekik ve kaparinin de yetiştiriciliği yapılıyor. Bu ürünlerden, kimyon, anason ve nane üretimi ve ihracatında da önemli bir yere sahibiz. Ülkemizde 13 ilde tıbbi bitki olan haşhaş da yetiştiriliyor. 2015 yılında 616 bin dekarlık alanda 30 bin 730 ton haşhaş kapsülü üretildi. 2015 yılında ABD, Fransa, Norveç, İsviçre ve Slovakya başta olmak üzere 16 ülkeye 35.7 milyon dolarlık haşhaş tohumu ihracatı yapıldı. Anason, rezene, kişniş ve ardıç meyvelerinde 11.9 milyon dolarlık, kimyonda 11.1, kuru kırmızı biberde 5.4 milyon dolarlık ihracat var. Dünyada şerbetçiotu üreten sekizinci ülke konumuna geldik. 2015’te 3 bin 500 dekar alanda 1.189 ton şerbetçi otu ürettik. Halen dünyanm şerbetçiotu ihtiyacmın yüzde 25’ini ABD, yüzde 25’ini ise Almanya karşılıyor.
DEKAR BAŞINA 100 TL
Devlet tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimini son yıllarda teşvik ediyor. “İyi Tarım” Uygulamaları kapsamında tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimine dekar başına 100 TL ödeme yapılıyor. Ayrıca geçen yıl çok ses getiren “Genç Çiftçi” destekleri kapsamında da şifalı bitkilerin üretimi destekleniyor. Kendi köyüne dönen, 30 yaşına kadar olan genç çiftçiler, projelerini sunduklarında 30 bin TL’ye kadar hibe alabiliyor.
Bu yıl da genel olarak 2016 yılı ile aynı olan başvuru şartlarıyla genç çiftçiler; Genccift-ci.tarim.gov.tr internet sitesi üzerindeki hazır projelerden birini seçerek hibe başvurusunda bulunabilir. Her ilde oluşturulacak olan kontenjanlar dahilinde Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri yapılacak başvurular neticesinde yine kotalar dahilinde projelere ödeme yapıyor. Geçen yıl devlet Genç Çiftçi projesi kapsamında 450 milyon TL destek verdi. Bunların yüzde 30’unun bitkisel üretime yüzde 70’inin de hayvansal projelere gittiği biliniyor. Bitkisel üretim projeleri arasmda desteklenen alanlardan birinin de tıbbi ve aromatik bitkiler üretimi, işlenmesi, depolanması, yerli gen kaynaklarını kullanarak organik ve iyi tarım uygulamaları yapılması olduğunu da tekrar belirtelim.
DEMONSTRASYON ÇALIŞMASI
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen “Tıbbi, Aromatik ve Boya Bitkilerinin Üretiminin Yaygınlaştırılıp Geliştirilmesi” projesi de Türkiye’de şifalı bitkilerin yetiştiriciliğinin artırılması, ürünlerin çeşitlendirilmesi, kalitenin iyileştirilmesi, üretimin iç ve dış talebe uygun bir şekilde geliştirilmesi konularına odaklanıyor. Proje 2014 yılında Antalya, Konya, Eskişehir, Tokat, Denizli ve Muğla illerinde pilot proje çalışmaları olarak başlatıldı. 2015 yılında Ağrı, Antalya, Çankırı, Eskişehir, Konya, Tokat, Denizli, Muğla, Aydın, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Trabzon, Hatay, İsparta, İzmir, Karabük, Kahramanmaraş, Kayseri, Kütahya, Malatya ve Niğde illerinde de-monstrasyon (belirli teknik ve becerileri öğretmek amacıyla başkalarına örnek olarak yetiştirme) çalışmaları ile devam edildi.
2016 yılında Afyonkarahisar, Bursa, Tekirdağ, Tunceli, Kastamonu, Van, Bitlis, Hakkari, Kırklareli ve Çorum İllerinde de ekolojik yapısı ile doğal bitki örtüsünde mevcut uygun olan tür ve çeşitler ile üretim çalışmalarına devam edildi. 2016 yılında ise, 355 çiftçi, 33 ilde, 1007 dekar alanda 26 bitki ile de-monstrasyon işlemi yapıldı. 2017 yılında ise Uşak ve Samsun illeri projeye dahil edilirken, hedef 81 ilde projenin uygulanması.
İZMİR ÖNCÜ OLDU
Tıbbi ve aromatik bitkilerin yetiştiriciliğinde İzmir İl Tarım Müdürlüğü de Türkiye’de öncü çalışmalar yürütüyor. 2010 yılından bu yana Çeşme, Menderes, Karaburun, Urla, Seferihisar gibi ilçelerde şifalı bitki yetiştirilmesi için çiftçilere hem eğitim hem de fide desteği veriliyor. Halen bölgede 250’ye yakın çiftçi ekinezyadan adaçayma, şevketibostandan lavantaya birçok bitki yetiştiriyor.
İzmir’deki 5 ya da 10 dekarlık alanlarda kontrollü olarak yetiştirilen bitkiler bölge çiftçisinin yeni alternatifi olmaya başladı. İl Müdürlüğü’nün verdiği eğitimler sonunda fideler dağıtılıp dikime geçiliyor. Ardından da hasat günleri ile çıktılar tüm bölge ile paylaşılıyor. İzmir’de yetiştirilen şifalı bitkilerin Akdeniz Araştırma Enstitüsü’nde analizleri de yapıldı. Burada 4.48 gibi yüksek bir yağ oranı elde edildi. Bu oran da doğru bir iş yapıldığını ortaya koydu. İzmir 11 Tarım Müdürü Ahmet Güldal, “Özellikle kadın çiftçilerin ilgisiyle karşılaşıyoruz. Bu ürünler yetiştirilerek marjinal tarım arazilerinde dahi verim alınabiliyor. Üreticiler kendileri pazarlıyorlar. Daha yüksek gelir elde ediyorlar. Aile iş gücü ile yapılan üretimlerde ilave gelir elde ediyorlar” diye konuşuyor.
Eskiden çiftçilerin doğadan toplayıp sattıkları şevketi bostan artık tarlada yetişiyor. 2014 yılında Seferihisar Orhanlı Köyü’ne İl Müdürlüğü tohum dağıtarak başladığı şevketibostan artık İzmir genelinde 300 dekarlık alanda üretimi yapılan bir bitki haline geldi. Ürünün kilosu 15-20 liradan alıcı buluyor. İzmir’deki lokantalarda yemeği yapılan şevketibostanın pazar sıkıntısı yok.
EDİRNE’DEN İSPARTA’YA LAVANTA
Türkiye’nin birçok yerinde lavanta üretiminde denemeler sürerken, lavanta üretiminde son yıllarda Edirne’de önemli bir mesafe almdı. Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü ile Bulgaristan Gül Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Araştırma Enstitüsü arasında yapılan işbirliği ile Edirne’nin merkez, Uzunköprü ve Lalapaşa ilçelerinde 50 dekar alana altı farklı lavanta çeşidi ekildi. Lavanta ağır ve taban suyu yüksek topraklarda yetişebilen, makineli hasada uygun bir bitki. Zaten Türkiye’de geçen yıl destekler ve tanıtımla üretimi yüzde 87 oranında artmış durumda. Uçucu yağ olarak da yüksek gelir getiren lavanta bahçelerinden dekar başına 8-10 litre uçucu yağ elde etmek mümkün. Bitkinin 10 yıl ekonomik ömrü var. Haziran-Temmuz yıllarında çiçek açan lavanta bahçeleri ekoturizm açısmdan da büyük talep görüyor.
Türkiye’deki lavanta üretiminin yarısından fazlasını gerçekleştiren İsparta’nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak Köyü Muhtarı Mehmet Aydemir, köyünün yaklaşık 50 yıldır lavanta üretimi yaptığı bilgisini veriyor. Son 6-7 yılda köydeki lavanta ekim sahaları iki katma çıkmış. Köyünde lavanda üretimi sayesinde turizmin de canlandığını aktaran Aydemir, şöyle konuşuyor: “Turistik açıdan köyümüze ilgi çok arttı. Geçen yıl çok rağbet gördük ama altyapımız uygun olmadığı için turist sayısı 3 binde kaldı. Köyümüzde ‘Lavanta Kokulu Kadın Kooperatifi’ kurduk. 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle yazın turist sayımız çok azaldı. Buna rağmen geçen yıl turist sayısı 20 bini aştı. Bu yıl için hazırlıklarımızı yapıyoruz. Altyapımızın da iyileştirilmesiyle 30 bin turisti ağırlamayı hedefliyoruz.”
UÇUCU YAĞ ÇOK DEĞERLİ
Tıbbi ve aromatik bitkilerden yararlanmanın en önemli yöntemlerinden biri uçucu yağ yapmak. Esansiyel ve öz yağlar olarak da adlandırılan uçucu yağlar, ilaç, kozmetik ve gıda sanayinde kullanıldığı gibi aromaterapi masajlarının da olmazsa olmazı… Uçucu yağlar, milattan önce 3 bin yılından bu yana insan yaşamının bir parçası. Bitkilerin çiçek, meyve, kabuk, yaprak, reçine ve odun kısımlarından buhar distilasyonu yöntemiyle elde edilen tıbbi-aromatik bitki uçucu yağlarının bakteri, virüs, fungus, parazit ve böceklere karşı da etkili olduğu bilmiyor.
Ülkemizde son yıllarda Antalya, İsparta, Mersin, Manisa ve Hatay illerinde uçucu yağ üreten tesislerin sayısmda artış meydana geldi.
Bu tesislerde kekik, defne, biberiye, kimyon, mersin, limon yaprağı, anason ve oğulotu gibi aromatik bitkilerden uçucu yağ üretimi yapılıyor. Dünyada uçucu yağlar pazarının 150 milyar dolarlık bir hacme ulaştığı belirtiliyor. Ülkemizin bu alandaki varlığı göz önüne alındığında uzmanlar, bu pazardan yüzde 3 pay almamızı olası görüyorlar. Bu da yılda 5 milyar dolarlık bir potansiyel olduğunu gösteriyor.
Ancak Türkiye uçucu yağ pazarında gülyağı dışında neredeyse yok. Dünya gülyağı ihracatının yüzde 65’ini ülkemiz karşılıyor. Türkiye dünyadaki en büyük gülyağı üreticisi. Burdur, Afyon ve Denizli’de üretilen “rosa damascena mili” bitkisinden elde edilen gülyağı dünya piyasalarında “Türk gülyağı” olarak biliniyor. Türkiye’de ortalama 1.5 ton kadar gül yağı ve 7 ton kadar da konkret üretimi yapılıyor. Geçen yıl 30 milyon euro gelir sağlandı. Türkiye’nin uçucu yağ ithalatı ise 10 milyon doları aşıyor. Dünyanın sayılı, limon ve portakal üreticisi olan Türkiye’nin limon ve portakal yağı ithal etmesi, nane yağı için milyonlarca dolar ödemesi ise trajikomik bir durum.
İTHAL ÜRÜNLERE DİKKAT
Tıbbi ve aromatik bitkiler Türkiye’de sayıları 6 bin 500’ü bulan aktarlar, eczaneler ve internetteki online satış kanallarında satılıyor. Türkiye’deki 25 bin eczanenin yaklaşık 5 bininin dermokozmetik ürünler ile bitkisel kökenli ürün satışı yaptığı biliniyor. Bitkisel ürünler içinde zayıflamaya yö-nelık ve cmsel gücü artırıcı ürünler büyük ılgı goruyor. Özellikle internette bu alanda 1 milyar doları aşan bir ticaret oluştuğu tahmin ediliyor. Ancak bu bitkisel içerikli ürünlerin büyük bölümünün ithal olduğu ve genellikle Uzakdoğu’dan getirildiği dikkat çekiyor. Birçok üründe olduğu gibi internet bu konuda başıboş bir pazar. Güvenilmeyen kanallardan ve firmalardan alınan bitkisel içerikli ürünlerin yan etkilerinin olabileceği gibi öldürücü olabileceğini de özellikle vurgulayalım.
“DEVLET ÜRETİMİ TEŞVİK ETMELİ”
Gıda takviyesi pazarındaki beş yıldır Voonka markasıyla varlık gösteren Kampotu İlaç Gıda Sanayi Kurucu Ortağı ve CEO’su Hakan Keleş, “Bu sektörün en büyük sorunu güven. Yuıtdışından getirilen her ürün güvenilir, yurtiçinde üretilen her ürün güvenilmez değil. Biz yerli firmalar 2-0 mağlup başlıyoruz” diyerek görüşlerini paylaşıyor. Halen Eczacıbaşı Gru-bu’nun pazarlama ve dağıtım haklarını elinde bulundurduğu Voonka, vitamin, mineral, omega yağları ve bitkisel ürünleri üretiyor. Hakan Keleş, 4 bine yakın eczanede ürünlerinin satıldığını belirtiyor. Yaklaşık 3 milyar TL’yi bulduğu tahmin edilen gıda takviyesi pazarından tıbbi ve aromatik bitkilere dayalı ürünlerin ancak yüzde 20 pay aldığını vurgulayan Keleş, şu bilgileri veriyor:
“Voonka markalı 44 ürünümüzden ll’i bitkisel kökenli. Bunların cirodaki payı ise yüzde 10 civarında. Pazarda vitaminler, omegalar ve kolojenlerin ağırlığı var. Bitkisel ürünlerde ise dönemsel olarak farklı ürünler öne çıkıyor. Bu da yurtdışmdaki büyük firmaların pazarlama faaliyetleri sonucunda oluşuyor. Erkeklerde cinsel gücü artıran ginseng her dönem ilgi görürken, bu aralar çörekotu ve zerdeçal
i çok ilgi görüyor. Bizim de ürünlerimiz var. Ancak Türkiye’de zerdeçal yetiştirilmesine rağmen toz olarak es-tratmı bulamıyoruz; çünkü üreten tesis yok. Hindistan’dan ithal ediyoruz. Tıbbi ve aromatik bitkilerden daha çok katma değer elde etmek istiyorsak, önce üretileceği ekolojik alanlara ihtiyaç var. Bakanlığın bu konuyu teşvik etmesi şart. Belirli bir teknik donanımla üretilecek bu ürünlerin tabii fiyat olarak da rekabetçi olması gerekiyor. Gıda takviyesi pazarı özelinde tıbbi ve aromatik bitkilere hasta olduktan sonra kullanılacak ilaç olarak değil, hasta olmadan önce ‘koruyucu’, ‘önleyici’ işlevlerini ön planda tutarak bakmak gerekir. Gıda takviyesi ürünlerini kullanmak sağlığınız açısından bir sigorta olarak görülebilir.”
DERMOKOZMETİK HAMMADDESİ
Tıbbi ve aromatik bitkilerden bahsedince dermokozmetik pazarından bahsetmemek olmaz… Türkiye’de kozmetik pa-zarının büyüklüğü 3 milyar dolara ulaşırken yaklaşık 200 milyon dolarının da dermokozmetik ürünlerden oluştuğu tahmin ediliyor.
Tedavi edici özelliği olan bitkisel ve doğal içeriğe sahip dermokozmetik ürünler, Türkiye’de hammadde açısından sıkıntı yaşamıyor. 100’e yakın yerli ve yabancı markanm rekabet ettiği pazarın her yıl yüzde 10-15 büyüdüğü tahmin ediliyor.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin sınıflandırılması
- Kimyasal
- Uçucu yağ bitkileri: Anason, maydonoz, nane
- Acı madde içerenler: Vermutjjentiyan
- Glikozit içeren bitkiler: Digitalis, adasoğanı
- Saponin içeren bitkiler: Çöven, saponaria, hedera helix
- Alkaloit içeren bitkiler: Datura, atpora, haşhaş, nicotiana
- Flavonoit içeren bitkiler: Silybum, verbascum
- Tanen içeren bitkiler: Hammelis, quercus o tüketim ve kullanımlarına göre
- Meşrubat, bitki çayları ve uyarıcı bitkiler: Çay, kahve tütün
- Baharat bitkileri: Karabiber, hardal, kekik
- İlaç bitkileri: Digitalis, atropa
- Parfüm bitkileri: Lavanta, gül
- Zamk ve müsilaj bitkileri: Akasya, astragalus, plantago
- Reçine bitkileri: Sığla ağacı, feruia
- Tanen bitkileri: Sumak, meşe
- Boya bitkileri: Kök boya, bixa, alkana tinctorium
- Insektisit bitkileri: Phyretrum, anabasis, neem ağacı
- Mum bitkileri: Jojoba, myrica
Tıbbi ve aromatik bitkilerin kullanım alanları
- Gıda ve baharat
- Tıbbi, aromatik çay
- Koku ve tat (aroma)
- Bitkisel preperat
- Reçetesiz ilaç (OTC)
- Aromaterapi
- Kozmetik
Şemsi BAYRAKTAR / Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı
Türkiye, dünyada tıbbi aromatik bitki ihracatı yapan 110 ülke içinde, 18’inci sırada yer alıyor. Yıllık 25 milyar dolarlık pazardan sadece 158.4 milyon dolar pay alıyoruz. Potansiyelimiz bu rakamın çok üzerinde. Milyar dolarlık ihracat rakamlarına ulaşabiliriz. Tıbbi aromatik bitkilerde ‘İyi Tarım’ uygulaması yapanlara destek ödenmesi, haşhaşın da bu kapsama alınması, işletme büyüklüğü 5 dekarın altında küçük aile işletmeleri kapsamında tıbbi ve aromatik bitki yetiştiricilerine de dekar başına 100 TL destek ödenmesi memnuniyet verici. Türkiye, çok sayıda ülkeye ürün göndermekte. Bu kadar alıcının bulunduğu bir sektörde, böylesine geniş yelpazede ihracat teşvikleri, artarak sürdürülmeli. Tıbbi ve aromatik bitkiler alanında faaliyet gösteren üretici, toplayıcı, ihracatçı, sanayici, araştırmacı ve diğer tüm paydaşların koordinasyonunu sağlayacak sistem oluşturulmalı. Bilimsel çalışmalar teşvik edilmeli. Kekik, adaçayı ve benzeri bitkilerde genetik materyal sıkıntısı bulunuyor. Bu bitkiler bir kalite ve aroma bitkisi olduğundan yağ içerikleri de önemli. O nedenle resmi kuruluşların özel sektörle işbirliği yapması gerekir. Türkiye’de kekik ve adaçayı gibi tıbbi bitkiler için ruhsatlı hiçbir pestisit bulunmuyor. İvedilikle ruhsatlandırma çalışmaları başlatılmalı. Tağşişi önlemek için denetimler şıklaştırılmalı, üretici teşvik edilmeli, ürün bazlı destek verilmeli, hasat sonrası ambalajlama, paketleme ve depolamayı sağlayacak tesislerin kurulması sağlanmalı.
Nurettin TARAKÇIOGLU / Ege Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri İhracatçı Bir. Bşk.
Ürün gamımın çok yetersiz
Türkiye’nin tıbbi ve aromatik bitki ihracatı 150 milyon doları buluyor. En çok ihracatı yapılan bitkiler sırasıyla kekik, defne yaprağı adaçayı, biberiye ve ıhlamur. Türkiye üretimin ve doğadan topladığının yüzde 80’ini ihraç ediyor. İhracat pazarları ürüne göre değişmekle birlikte en büyük payı yine Avrupa alıyor. Uzakdoğu ve ABD’ye ihracatımız her yıl artıyor. Biz tıbbi ve aromatik bitki ihracatının ülke olarak daha çok gıda tarafındayız. Kozmetik ve ilaç sanayinin ihtiyacını daha çok Çin karşılıyor. En büyük üreticilerden biri ise Hindistan. Bizim sattığımız bitkilerin daha çok yağı çıkarılıyor; değişik ürünler için hammadde olarak kullanılıyor ya da direkt baharat olarak tüketiliyor. Perakende pazarına baktığınızda katma değerinin ne kadar arttığını görüyorsunuz. Nihai tüketiciye ulaşana kadar bitkinin fiyatı 25-30 kat artıyor. Biz ülke olarak işin perakende tarafında çok yokuz; çünkü ürün gamımız yetersiz. Pakete girmiş 3-5 kalemle bu iş olmuyor.
Ürün gamını tamamlamak için dünyanın her yerinden ithalat yapmamız lazım. Bu işin perakendesinde olan güçlü ülkeler ithal ettikleri ürünleri belli standartlarda işleyip piyasaya sunuyor.
Ahmet GÜLDAL / İzmir İl Tarım Müdürü
Marjinal tarım arazilerini değerlendirebiliriz
İzmir’in Çeşme, Menderes, Karaburun, Urla ve Seferihisar ilçelerinde 2010 yılında tıbbi ve aromatik bitkilerin yetiştirilmesi çalışmalarına başladık. Üreticilerimize önce eğitim verdik, ardından fide desteği sağladık. Ekinezyadan lavantaya birçok bitki yetiştirdik. Özellikle kadın çiftçilerimiz projeye katıldı. Şu ana kadar 250’ye yakın çiftçi, projemizde yer aldı. Tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili bir çok ilde üretim ve ticaret yapılıyor. Bu sektör büyük potansiyel taşıyan ve ülkemizin tarım arazilerinde çok daha büyük ve verimli bir şekilde üretimi ve ticareti yapılabilecek bir sektör. Milli tarım projesi içerisine katılması gereken bir sektör. Ülkemizin marjinal tarım arazilerine bu bitkiler ekilebilir. Çiftçinin marjinal arazilerde en rahat yetiştirebileceği bitkiler olduğundan sahada çok daha iyi karşılık bulabilir. Yurtiçinde ve dışında özellikle beslenmenin ve insan sağlığına olan faydalarının giderek daha çok bilinmesiyle bu bitkilerin pazarlaması ve ticaretinde sorun olmayacağına inanıyorum. Tıbbi ve aromatik bitkilerin dünya ticaretindeki yeri 60 milyar doları buluyor. Bizim bu alandaki dış ticaretimiz 180 milyon dolara ulaştı. Dünya ticaretindeki payımızı artırmamız gerekiyor. Bu konuda büyük potansiyelimiz var.
Şadumarı KARACA / Doğal tıp uzmanı, fitoterapist
Şifalı bitki turları düzenliyor
Almanya’da felsefe öğrenimi aldım. Sonrasında temel tıp eğitimi ve doğal tıp eğitimleri (fitoterapi, homeopati ve diğer doğal tedavi yöntemleri) aldım. Türkiye’de dört yıldır özel bir üniversitede tıbbi ve aromatik bitkiler bölümünde öğretim görevlisiyim. Tıbbi ve aromatik bitkiler fitoterapinin olmazsa olmazıdır, zira bitkilerle tedavi demektir. Türkiye, tıbbi ve aromatik bitkiler açısından zengin. Bu bitkilerin halkımızın hastalıklarına şifa olarak kullanılmasına yönelik farkındalık ve altyapı oluşturmak gerekir. İç piyasaya sunulan bitkilerin, bırakın şifa vermeyi, aksine hasta ettiği, zehirli olduğu araştırmalarla ispatlanmış durumda. Kendi gözlem ve araştırmalarımdan yola çıkarak, iç piyasada ya dış pazardan geri dönen ya da tamamen uygunsuz hazırlanmış bitkiler var. Biz şifalı bitkiler turları düzenliyoruz. Bu yılkı bitki gezilerimiz Mayıs ayında Antakya ve Muğla’da, 4 Haziran’da Bursa ve Aydın’da, Temmuz ayında Tunceli Ovacık ve Eylül ayında Peru’da gerçekleşecek. Ülkemizde yetişen ve benim değerli gördüğüm ilk 15 tıbbi bitki, tıbbi papatya, ısırganotu, oğulotu, adaçayı, nane, kekik, biberiye, karahindiba, lavanta, sarı kantaron, aynısefa, sinirliot, pelinotu, kırkkilitotu… Bu bitkilerin hepsinin sadece bir değil birçok faydası var, fakat öncelikle bu bitkilerin doğru zamanda toplanmış, doğru kurutulmuş, sağlıklı saklanmış olması gerekiyor.
Elmas Aksakal ÇULHA / Sinop Alternatif Şifa Evi’nin Kurucusu
Bölgemizdeki bitkilerin değerini bilmiyoruz
2013 yılında Sinop’un ilk ve tek ‘alternatif şifa evi’ni açtım. Eczacı teknikerliği eğitimi aldım. 1988 Samsun doğumluyum. 2010 yılında hacamat da denilen ‘kupa tedavisi’ ile tanışıp eğitimini aldım. Ardından farklı eğitimlerle doğal tedavi konusunda kendimi geliştirdim. Zaten bu konunun belli bir okulu yok. Merkezimiz halen akupunktur, sülük tedavisi, hacamat, kozmik beden temizliği, fitoterapi-bitkisel tedavi hizmetleri veriyor. Fitoterapi yani bitkisel tedaviler, hizmetlerimiz arasında önemli bir yer tutuyor. Kişinin rahatsızlığına göre önerilerimiz oluyor. İslam tıbbı da ibni Sina’dan beri bitkilerle tedaviye önem vermiştir. Günümüzde de bitkilerle tedavi konusunda bir uyanış var ama insanlar kendi bölgelerindeki bitkisel zenginliklerinin değerini bilmiyor. Örneğin Sinop bölgesinin havası nemli olduğu için eklemlerde kireçlenme sorunu çok görülüyor. Bölgemizde yetişen parçalı çınar yaprağı bu hastalığa bire bir. İnsanlar bunu toplayıp içebilirler. Örneğin, ısırgan kanı temizler, östrojen hormonunu artırır dolayısıyla emziren annelerde süt yapar. Sinir otu da denilen damar otu idrar yolları enfeksiyonları başta olmak üzere enfeksiyonlara çok iyi gelir.
İnsanlar dört mizaçta (ateş, su, toprak ve hava] yaratılır. Her bitki herkese iyi gelmez. Kuru mizaçlı birine nemli bitkileri önermek gerekir. Önerimizi yaparken bunlara da dikkat ediyoruz. Kimi zaman çay olarak belirli kürler öneriyoruz; kimi zaman lapa yapılarak tüketilmesini istediğimiz bitkiler oluyor. Örneğin, şahtera otunu kaşıntı ve egzama tedavisinde kullanıyoruz. Ancak bu otun banyolarda küvetlerin işine atılarak kullanılmasını tavsiye ediyoruz. Uçucu yağlara da çok önem veriyoruz. Zaten aromaterapide yağlar olmazsa olmaz. Koku beyni etkilerken, bitkinin yağı ile masaj yapılıyor.
Avram AJİ / Figsan Tarım Ürünleri ve Erıko Meyve Yönetim Kurulu Başkanı
Tıbbi bitki ihraç etmek zor
Tıbbi ve aromatik bitkiler alanında Türkiye’nin en deneyimli ihracatçılarından biriyim. Ege Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri İhracatçı Birliği’nin de başkanlığını yaptım. Türkiye daha çok kekik, defne yaprağı, adaçayı, biberiye gibi bitkilerin ihracatıyla öne çıkıyor. Bundan 10 yıl önce kekik ihracatımız bin ton civarındayken şimdilerde 10 bin tonu aşmış olması memnuniyet verici. Defne yaprağı ihracatımız 14 bin tona çıktı. Ancak ürün yetersiz. Ben yıllar önce defnenin yetersiz kalacağını öngörmüştüm. Biberiye ihracatımız bin 600 tona ulaştı. Bunun 400 tonu Mersin tarafından sağlanıyor. Firma olarak bu çok ihraç edilen bitkilerin yanı sıra sarmaşık yaprağı, meyankökü, tavşanmemesi kökü, çuha çiçeği gibi farklı bitkilerin de ihracatını yapıyoruz.
Bu bitkileri daha çok doğu ve güneydoğu bölgelerinden toplatıyoruz. Adapazarı ve Gediz’de iki kurutma tesisimiz bulunuyor. Baharat ihracatımız 4 milyon doları buluyor. Özellikle ilaç sektörü için bitki tedarik etmek çok zor. Endüstri çok hassas. Her bitki her dağda yetişmiyor. Her sene aynı miktarı bulmak mümkün değil. Örneğin ülkemize özgü bir bitki olan tavşanmemesi ağrı kesicilerde kullanılıyor. Kilosunu 3 euro’dan ihraç ediyoruz. İhraç ettiğimiz tavukotunun Polonya’da çayı yapılıyor.
Yılda 300-400 ton ihraç ediyoruz. Haziran-temmuzda Ege’de toplanıyor, kilosu 2 TL civarında…
Rahime Baş Uçar
Slm.ben iran türküyüm.İran’da “silybum marianum” ile yatırım yapıyorum, İran dışında ticaret yapmak istiyorum. Bana yardım edebilir misin
Rahime Hanım,
Tavuk Otu değil Pamuk Otu olarak düzeltmenizi rica ederim.