Y Kuşağı ve yeni nesil liderlik
İçeriğe Ait Başlıklar
Y Kuşağı
Batı uygarlığı örnek alınıyorsa, hem değişen toplum algısını hem de geleceğin buluşsal tabanlı içeriğini anlamamız gerekiyor…
İNSANLIĞIN birikimini entelektüel platforma taşıyan her renkten ‘izm’ler yalnız politikaya değil, küresel düşünceye de egemen oluyor. Böylece ‘modern hukuk’, ‘evrensel kültür’ ve ‘denge ekonomisi’nden oluşan üçlü bileşim küresel planda toplumsal evrimleşmenin motoru haline geliyor.
HERKESİN DOĞRUSU KENDİNE
Zamanla toplumu yönlendiren tüm liderler ontolojik anlamda kendilerini yalnız ekonominin değil, hukuk ve kültür anlayışının da yücelttiğini görüyorlar. Tıpkı Fransızların son dönem filozoflarından Jean François Lyotard’ın söylediği gibi: “Sanatta nasıl tek doğrudan bahsedilemezse, sosyal yaşamda da bireye başkasının doğruları kabul ettirilemez. Bunu başardığımız an ortada ne ideolojik karmaşa kalır, ne siyasi anlaşmazlık, ne de ekonomik gelgitler!”
Toplumsal evrimleşme dikkate alındığında gelişen güncel olaylara nedense tek taraflı ekonomi gözlüğünden bakıyoruz. Ekonomi, çoğumuz için kendi disiplini, rakamsal verileri ve siyasete yön veren kurumlarıyla toplumsal evrimin tek barometresi gibi algılanıyor.
y KUŞAĞI’NIN LİDERLİK ŞANSI
Küresel ölçekte de durum böyle. 1980’lerden sonra her şeyin ekonomiye endekslendiği yapay bir gezegende yaşıyor insanlık âlemi. Genel gidiş birey ve toplum arasındaki paradoksal ilişkiden besleniyor. Birey ile toplum giderek birbirinden ayrışıyor! Tıpkı Alman sosyolog Max Weber’in yıllar önce söylediği kehanet gibi: “Birey koyu materyalist bir bencilliğe itilirken, toplum, yapaylaştırılan bir duygusallığın içine çekiliyor!”
Bir bakıma toplum sözde modernleşiyor, onun özünü temsil eden birey ise yeni ekonominin icat ettiği sentetik bir ambalajın içine hapsediliyor. En azından dünyanın geleceği adına eğri oturup doğru konuşmalıyız. Ortalama eğitim düzeyi gelişmemiş, hatta belli bir düzeyde kilitlenip kalmış; yıllarca sanattan, estetikten ve de özgür düşünceden mahrum bırakılmış herhangi bir toplumda kişi başına şu kadar doların düşmesi insanı mutlu etmiyor.
Küresel politikacıların tatlı mesajları ise şu gerçeği pek değiştirmiyor: Son yıllara bakıldığında başta Ortadoğu olmak üzere çoğu ülke kargaşa toplumu haline gelmiş durumda.
Bir tarafta ekonomik söylemle parlatılan yaldızlı bir dünya; diğer tarafta bireye gizlice enjekte edilen benmerkezci menfaatperestliğin ruh düşkünlüğü!
Bunlar gelecek beklentisinin tek boyuta indirgenmiş defolu tablosu gibi.
BİZ SADECE ORTADOĞU DEĞİLİZ
Bize gelince; bir toplumun evriminde salt ekonominin devinen rakamları ve yükselen borsanın gözbağcılığı yetmiyor. Eğer Batı’yı örnek alacaksak, hem teknolojiyi hem de geleceğin inovasyon bazlı içeriğini anlamamız gerekiyor.
Batı, Rönesans’la birlikte toplumun donmuş aklını bireysel yaratıcılıkla harekete geçirdi. Toplumun kaderini yerel geleneklerin değil, geleceğin akimın belirlediğini gördü. Böylece, bireyin özgürlüğüne odaklanan çağdaş demokrasi çıktı ortaya. Batı’nın toplumsal evrimi sanat ve estetiğin sağladığı özgür hayal gücüyle bugün de devam ediyor.
O halde çözüm belli: Çare, toplumsal evrimin bileşenlerini yeniden var etmek! Önce bireyin özgür düşüncesi harekete geçirilecek, sonra da tüm kısıtlar ortadan kaldırılacak!
Evrimleşmenin merkezine ise salt ekonomi değil, onun varlık nedeni olan evrensel hukuk da yerleştirilecek. Çünkü evrimleşme yalnız ekonomiyle değil hukukun varoluşuyla gerçekleşiyor dünyada.
Belli bir coğrafyaya aidiyeti olan yerel toplumlar evrensel toplum haline dönüşecek. Kırsal düşünce iklimi kentsel düşünceyle yer değiştirecek. Böylece yepyeni alt kültürler doğacak; insanlar kentli değil, ‘kentlileşmiş’ olacak.
JAPONYA’YI ÖRNEK ALALIM
Ulusal evrimleşme sürecinin canlı örneği ise Japonya. Katı geleneklere sahip Japonya, toplumsal evrimini son iki yüz yılda tamamladı.
Bugün hiper-teknoloji ve geleceğin bilim çağını yaşıyor.
Japon toplumunda geleneksel monarkların gücü değil, bireyin özgürleşmesiyle çoğulcu görüşün odaklandığı toplumsal demokrasi egemen.
Bu gelişme sınırları suyla çizilmiş dar bir coğrafyada geleneksel bir toplumun nasıl evrimleşebileceğini gösteriyor.
Bizim toplumsal evrimimizin turnusol kâğıdı ise şimdilik medya. Bugün her şeyi cetvelsiz ölçüp biçen medya, toplum dönüşmesini acaba ne kadar destekliyor?
Toplum algısını yalnız kendisinin biçimlendirdiğini sanan medyanın önemli bir bölümü hala kargaşa toplumunun başlıklarını manşete taşımakla meşgul. Bırakın toplumun evrimleşmesine yapacağı katkıyı; medya, haber ve yorumlarıyla hoşgörüye susamış bu toplumu yine 1980’lerin kaotik ortamına taşıyor.
Neyse ki çoğu yayın organı sorumlu tavrını koruyor da toplum ümidini yitirmiyor.
YENİ DEĞERLER KAVRAMINA DOĞRU
Toplumsal evrimleşmede son halka ise sivil toplum kuruluşları. Son yıllarda değişmeyen üslup ve tavırları esas alındığında STK’larm toplumun gerisinde kaldıkları belli oluyor. Onların bir bölümü toplumu değil, toplum onları eğitiyor!
Ümitsiz yaşanmaz! Kimi siyasi partilerimize, sivil toplum kuruluşlarına, ekonomi örgütlerine, sendikalara, egemen olan ‘koltuğunu kaptırmayan lider tipi’ tarihe karışacak, yeni neslin empati yüklü genç liderleri sahne alacak.
Toplumsal evrimin bu bileşiminden *Y Kuşağı’ içinde yeni değerler gelişecek. Eski nesil liderlerle özdeşleşen sonsuz değişmezlik fotoğrafı ise yok olup gidecek. Toplumla işbirliği yapan yeni nesil toplum liderlerinin yolu işte böyle açılacak.
Y Kuşağı liderliğinde bazı normlar
■ İnsanlarda rahatlatıcı etki yaratıp esinlendirmeleri
■ Ortaya çıkan engellerin başarma arzusunu körüklediğine inanmaları
■ Zor işleri mizah kalıbına dökerek çözmeleri
■ Yerel değil evrensel normlara göre düşünmeleri
■ Karmaşık konulan çözümlemede benzetim ve benzeşim tekniklerini kullanmaları
■ Yalnız bireylerin değil, grupların da bir ruhu olduğuna inanmaları
■ Sıkıntı veren duygular karşısında bulaşıcı bir iyimserlik iklimi yaratmaları
■ Fikirlerini yanal düşünceler ve aykırılıklarla süsleyerek sunmaları
■ Tartışmaların fizyolojisine daima mizahı katmaları
■ Muhataplarıyla duygusal bağlar oluşturacak bir öyküyle konuya girmeleri
■ Stres hormonlarının salgısını yok etmek için bol kahkaha atmaları
■ Motivasyonu kişi ya da toplulukların ruhsal hallerine göre şekillendirmeleri
■ Herkesin girişimci ve buluşçu gibi düşünmelerini sağlamaları
■ Vazgeçilmez lider, koltuğa yapışık CEO hastalığına karşı aşılı olmaları
■ İletişimde gözlerin beyinsel aktiviteyi yansıttığına inanmaları
Nur Demirok / Para Dergisi