Rusyaya Yaptırımlar ve Yatırım Savaşları
Yatırım Savaşı
Ukrayna olayları ve Kırım’ın ilhakıyla tırmanan gerginliğin ardından ABD ve AB ile Rusya arasında başlayan yaptırımlar, bir petrol ve doğal gaz savaşına dönüşebilir.
Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi sonrası Moskova ile Batılı güçler arasında artan gerginlik ve karşılıklı yaptırım ilanları; ticaret savaşının bir ekonomik soğuk savaşa dönüşme riskini artırıyor. Ancak Batı’nın Ukrayna politikasından, Rusya’nın Kırım’ı ilhakına ve ardından gelen yaptırım savaşma kadar tüm gelişmelerin ardında bir petrol ve doğalgaz çekişmesi de yatıyor. Rusya doğalgazmm en büyük müşterisi olan Avrupa Birliği, gündeminde olduğunu açıklamasına rağmen henüz enerji kaynakları konusunda yaptırım kararı almadı. Bunun Rusya’ya büyük bir mali yük getireceği kesin. Kuşkusuz Rusya’nın elinde de doğalgaz fiyatlarını artırmak gibi bir koz bulunuyor.
ABD Başkanı Barack Obama, durumun kötüleşmesi halinde yeni yaptırımlar uygulayacaklarını söylerken Almanya Başbakanı Angela Merkel, Rusya’nın yaptırım misillemesi yapması halinde ülkesinin ekonomik acılara katlanmaya hazır olduğunu vurguladı ve gelişmelere hazır olduğunu gösterdi. Bu açıklamalar ‘Ekonomik Soğuk Savaş’m şiddetleneceği öngörüsünü güçlendiriyor.
Bununla birlikte yaptırım savaşının tırmanması hem Rusya hem de Avrupa için bir ekonomik felaketi tetikle-yebilir. Radobank analisti Jane Foley, “Dünya bedelleri çok yüksek olacak yeni bir jeopolitik gerginliğe doğru ilerliyor” diye konuşuyor. Carleton Üniversitesi Avrupa, Rusya ve Avrasya Çalışmaları Müdürü Jeff Sahadeo ise AB’nin Rusya’nın enerji ihracatı vanalarını kapatmasının, Moskova’nın nakit döviz akışına büyük darbe vuracağını ancak bunun bedelinin Avrupalı tüketiciler için de çok ağır olacağını vurguluyor. ITG Investment Research’ün enerji ekonomisti Judith Dwarken de, doğalgaza uygulanacak yaptırımların Rusya’dan ziyade Rusya’nın müşterilerine daha çok zarar vereceğini düşünenlerden.
AB ve ABD yaptırım savaşının şimdilik ilk aşamasında. ABD, Moskova’nın Kırım’ı ilhakından sorumlu tutulan ve Rusya lideri Putin’in yakın çevresinde yer alan yaklaşık 30 kişiyi yaptırım listesine koydu. Bunların ABD’deki varlıkları donduruldu, ABD vatandaşlarının bu kişi ve ku-rumlarla ticareti yasaklandı. Listede Özel Kalem Müdürü Sergey İvanov ve “Putin’in bankeri” olarak bilinen Yuri Kovalçuk da bulunuyor. Ayrıca Rusya yönetimine maddi destek veren “Bank Rossiya” adlı banka da yaptırım listesine koyulurken yedi ülkenin kararıyla Rusya’nın G-8 üyeliği de askıya alındı.
AB ise 17 Mart’ta aldığı kararla 21 Rus ve Kırımlı’ya seyahat yasağı getirdi ve üye ülkelerdeki mal varlıklarını dondurdu. 20 Mart’ta Brüksel’de yapılan AB Zirvesi’nde de yaptırım kararları genişletildi, 12 kişiye daha yaptırım getirildi. Yaptırım uygulanan kişilerin de Batılı merkezlerde ve özellikle Londra’da büyük gayrimenkul ve servet sahibi olduğu biliniyor. Londra’daki lüks gayrimenkullerin yüzde 2’si Rus zenginlere ait… Kuşkusuz Rusya da boş durmadı. Üst düzey dokuz Amerikalı yetkili ve Kongre üyesine yaptırım uygulama kararı aldı.
Bazı uzmanlar, Batılı güçlerin imalat sanayi ve enerji sektörlerine kadar ilerleyecek geniş çaplı yaptırımlardan yana olmadığını, bu nedenle kişilere odaklandığını belirtiyor. AB’nin “üçüncü aşama” olarak adlandırılan ekonomik yaptırımlara şimdilik başvurmayacağı, bunu gerginliğin artması halinde kullanacağı ifade ediliyor.
Toronto Üniversitesi Öğretim Görevlisi Seva Gunitsky, AB’nin Rus gazına bağımlılığından dolayı Brüksel ile Washington arasında yaptırımlar konusunda önemli görüş ayrılıkları çıkabileceğini ve vize kısıtlaması, banka hesaplarının dondurulması gibi Putin’in milyarder dostlarının yaşam tarzlarına yönelik yaptırımların da Avrupa için doğalgaz yaptırımından daha etkili ve kolay olacağını savunuyor.
Renaissance Capital’in bilgilendirme notunda yüksek petrol fiyatları ve düşük rublenin makro iklimi desteklediği mevcut şartlarda, Rus petrol ve gaz şirketlerine yaptırım uygulanması ihtimalinin düşük olduğu ifade ediliyor ve Batılı enerji şirketlerinin yöneticilerinin yaptırımlar konusunda hiçbir kaygısının olmadığı da vurgulanıyor.
Yaptırım savaşının kilit noktasını Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz arzı oluşturuyor. Birçok ülke Rus doğalgazma bağımlı. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel’e göre AB’nin Rusya’dan ithal ettiği doğalga-zın tamamını düşük maliyetle ikame etmesi imkansız. Fakat AB’nin radikal bir adımla doğalgaz ithalini durdur-
ması halinde yıllık 70 milyar dolarlık gelirden mahrum kalacak Rusya’nın ciddi bir ekonomik darbe alacağı da muhakkak…
2007’de doğalgaz ithalatının yüzde 45’ini Rusya’dan karşılayan AB’de bu oran son üç yıldır yüzde 30 civarına gerilemiş olsa da üye ülkeler arasında büyük farklılıklar gösteriyor. Baltık ülkeleriyle Finlandiya, İsveç, Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan doğalgaz ithalatının tamamına yakınını Rusya’dan yaparken Moskova’ya bağımlılık oranı Polonya ve Yunanistan’da yüzde 70, Avusturya ve Macaristan’da yüzde 60, Almanya’da yüzde 35, İtalya’da yüzde 20 ve Fransa’da yüzde 18’e geriliyor.
Gazprom, 2013 yılında AB’ye 133 milyar metreküp doğalgaz sattı. Bu miktarın yarısı Ukrayna topraklarından geçen boru hatları aracılığıyla ulaştırıldı. Tahmin edileceği gibi Almanya, 40 milyar metreküp ile Gazprom’un en büyük müşterisi…
Yaptırım savaşının bir de şu boyutu var: AB, Rusya’nın en büyük, Rusya ise AB’nin üçüncü büyük ticaret ortağı. Ticaret ağırlıklı olarak Rusya’nın sattığı petrol ve doğalgaz ile AB’nin makine ve motorlu taşıt ihracatından oluşuyor.
Almanya’dan yaklaşık 6 bin 200 şirket Rusya’ya 36 milyar euro’luk ihracat yaparken Almanya, Rusya’dan 40 milyar euro ithalat yapıyor. Ekonomik yaptırımların gündeme geldiği günlerde Rusya ile iş yapan Volkswagen, Daimler Benz, Metro gibi Alman devlerinin hisselerinde önemli düşüşler yaşandı. Rusya’nın AB’ye 213 milyar euro olan ihracatının yüzde 76’sım fosil yakıtlar oluşturuyor.
ABD ve AB tarafından Rusya’ya uygulanacak ekonomik yaptırımların Rus ekonomisinde milyarlarca dolarlık zarara neden olacağı uzmanların birleştiği nokta. Çünkü Rusya yılda 160 milyar doları bulan petrol ve doğalgaz ihracatı yapıyor. Rusya küresel arzdaki yüzde 12,6 payıyla dünyanın ikinci büyük petrol üreticisi…
Rus ekonomist Sergei Guriev, petrol ve doğalgaz satışından nakit girişinin durmasının yanında, yabancı doğrudan yatırımlarda keskin bir düşüş olacağını vurguluyor. Rusya’ya geçen yıl 80 milyar dolar yabancı doğrudan yatırım yapılmıştı. Guriev, en önemli potansiyel zararın Rusya’da yatırım ikliminin kötüleşmesi olacağını ifade ediyor ve ekliyor; “Güven unsurunun sarsılması ve tahmin edilebilirliğin zedelenmesi sadece sermaye girişini etkilemeyecek, modern teknoloji ve yönetim becerilerinin de ülkeye girmesine engel olacaktır.”
ABD ise olası bir “enerji savaşının” en güvenli tarafı konumunda. Rusya’nın gaz politikasına karşılık petrol silahını kullanan, 1990’dan bu yana ilk kez stratejik petrol rezervlerinden 5 milyon varillik satış yapan ABD, bu yeni enerji diplomasisi döneminde bir yandan da Orta Avrupa bölgelerine doğalgaz ihraç etmenin yollarını arıyor ve Avrupalıları Rusya’ya bağımlılığı azaltmaya çağırıyor.
Societe Generale Küresel Petrol Araştırmaları Müdürü Mark Routt, ABD’nin satış yapmak için teknik bir nedeni olmadığını, zamanlamaya bakıldığında bunun Rusya’ya bir uyarı anlamında operasyonel bir karar olarak değerlendirilebileceğini söylüyor ve devam ediyor:
“Rusya’ya Batı’nın yaptırımları konusunda belirsizlik olsa dahi net olan bir şey var; o da düşük petrol fiyatları Rusya’ya en büyük zararı vereceği. Vladimir Putin’in yönetiminde son 13-14 yılda Rus ekonomisinin başarısının büyük bölümü yüksek petrol ve emtia fiyatlarına bağlıdır. Petrol fiyatları düşerse Rusya çok zorlanır.”
Enerji uzmanı Robet Bensh ise petrol fiyatlarının Rus ekonomisinin aşil topuğu olduğunu, 12 yıl önce Rusya bütçesinin petrolün varili 22 dolara göre dengelendiğini, bugün ise bu rakamın 110 dolar olduğunu söylüyor. “Eğer petrolün varili 80 dolar ve altına düşerse Rus ekonomisi derin bir resesyona girer. Bütçe ve cari işlemlerde büyük açıklar verir, sermaye kaçışı hızlanır, döviz rezervleri ve ruble inişe geçer” diyor.
Moskova Borsası’nda Rusya’nın Kırım’ı ilhakının ardından Rusya’nın önde gelen enerji şirketlerinin hisse senetleri keskin biçimde değer kaybetti. Gazprom yüzde 14, Lukoil yüzde 10, Rosneft yüzde 6 geriledi. Ancak ilerleyen günlerde havanın değişmesiyle hisseler kaybettiklerinin büyük bölümünü geri aldı. Borsanın toparlanmasıyla Rus rublesi de yeniden değer kazanmaya başladı.
ABD’nin bir başka önemli adımı da, Rusya’nın Avrupa’ya yönelik doğalgaz silahının etkilerini azaltmak için, doğalgaz ihracatında bürokratik engelleri kaldırmak ve bazı altyapı sorunlarını çözmek olacak.
ABD’de yaşanan kaya gazı devrimi nedeniyle bu ülke, dünyanın bir numaralı doğalgaz üreticisi haline geldi; Rusya ise ikinci oldu. Hızla enerjide kendi kendine yeterli bir ülke olma yolunda ilerleyen ABD, uzun vadeli bir ihracat programı ile gaz fazlasını ihraç etmeyi planlıyor.
Halen ABD, mevcut üretiminin yüzde 15’ine denk gelen günde 0,33 milyar metreküp gaz ihraç edebilir.
Bu rakamın önümüzdeki dönemde daha da artması beklenebilir ancak bazı sorunlar var. İlki ABD’nin sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatı için limanı bulunmaması. Halen LNG ihracat terminali sadece Alaska’da bulunuyor ve buradan Japonya’ya ihracat yapılıyor. Louisiana’da da bir LNG ihracat terminali inşa ediliyor.
Bir başka sorun ise yüklü miktarda enerji kullanan yerli büyük üreticilerin doğalgaz ihracatını engellemek için lobi yapmaları. Bu nedenle ihracatın hızlanıp Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığının azaltılması için birçok sorunun aşılması gerekiyor.
Ukrayna için esas tehdit ise Rusya’nın Ukrayna’ya ait olan Kırım’daki petrol ve doğalgaz varlıklarını kendi üzerine geçirmesi süreci olacak. Kırım Başbakan Yardımcısı, yönetiminin bu rezervleri devletleştirerek Rusya’ya satabileceği yönünde imada bulunmuştu. Bir Ukrayna kamu kuruluşu olan Chornomorneftegaz’m Gazprom’un mülkiyetine geçmesi krizin daha derinleşmesine neden olacak.
Petrol ve gaz savaşının bir başka cephesi ise Ukrayna’nın enerji konusundaki rüyasının yarım kalması oldu. Romanya sınırına yakın olan bölgede, “Skifska” adlı alanda çıkacak doğal gaz ile Ukrayna, Rusya’ya olan bağımsızlığını azaltmak istiyordu. Ukrayna, ExxonMobil liderliğindeki konsorsiyum ile Karadeniz’deki iki offshore gaz kuyusu için 735 milyon dolarlık yatırım anlaşmasını imzalamak üzereydi. Söz konusu gaz yatağında 200 – 250 milyar metreküp rezev bulunuyor ve ExxonMobil, yılda 5 milyar metreküp üretim ümit ediyordu. Exxon gelişmeler üzerine bu anlaşmayı askıya aldı.
LEVENT GÜRSES