Dünyanın en borçlu adamının borcu silindi
Banka memuru Kerviel, yaptığı yanlış bir borsa işlemi nedeniyle bankasına 4.9 milyar euro kaybettirmişti. Banka “Bu parayı öde” dedi. Mahkeme borcunu sildi ama üç yıl hapis cezası verdi. Banka, “Son söz henüz söylenmedi”diyor…
O, bir iş adamı değil. Uluslararası yatırım şirketi ya da banka sahibi de değil.
O, maaşlı çalışan, sıradan bir borsacı.
Ama dünyada hiç kimsenin sahip olmadığı, olmak da istemeyeceği bir unvanı bulunuyordu: Dünyanın en borçlu adamıydı. Artık değil…
Jerome Kerviel, Fransız bankası Societe Generale’de çalışan bir borsacıydı.
Diğer çalışanlar gibi o da piyasalarda alım satım yapıyor, bankasına para kazandırmaya çalışıyordu. 2008’de ünlü hamlesini yapana kadar hiç kimse adını bile bilmiyordu. Daha çok prim kazanmak, patronlarının gözüne girmek gibi hırslarla 38 milyar euro’luk borsa işlemi gerçekleştirdi. Bu, Las Vegas kumarhanelerinde bile görülmemiş büyüklükte bir kumardı. Eğer kazansaydı hem 600 bin euro ikramiye alacak hem de terfi edecekti. Sonucu öğreneceği birkaç dakika onun için birkaç saat kadar uzun gelmiş olmalıydı.
Sonuç ise bir hayal kırıklığı değil, tam bir yıkımdı. İnsanlık tarihinde hiç kimse, bu kadar büyük çapta kişisel bir zarara neden olmamıştı.
Kerviel, 38 milyar euro’luk işlemden bankasını 4 milyar 900 milyon euro zarar ettirmişti. Kendisinden kaybedilen parayı geri koyması isteniyordu. Şaka gibi bir istekti bu. Kerviel’in, yıllık 76 bin euro maaşı vardı. Parayı yerine koyması için hiç harcamadan, vergi vermeden “66 bin 216 yıl, iki ay” daha çalışıp gelirini biriktirmesi gerekecekti.
TEMYİZE GİDİLDİ
2010’da Paris’te, iki yıldan daha uzun süren davada Kerviel, yetkisiz bilgisayar kullanımı, sahtekarlık ve güveni kötüye kullanma suçlarından beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu cezanın da iki yılı, şarta bağlı olarak askıya alındı. Bankanın kaybettiği paranın yerine konması talebi ise reddedildi. Bankanın avukatları hemen Versailles Yüksek Mahkemesi’nde temyize gittiler.
İşin ilginç yanı Kerviel de temyize gitmişti. Fakat üç yıllık hapis cezasına olan itirazı reddedilmişti.
Kerviel red cevabı almasından sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, “Parayı geri vermek zorunda olmadığım için sevinçliyim. Ama mücadelem sürecek” diye konuştu.37 yaşındaki Kerviel, Lyon ve Nantes üniversitelerinde finans alanında doktora yapmış deneyimli bir borsacıydı. Önce Lemaire Danışmanlık’ta çalıştı. Küçük bir kasabanın belediye meclis üyeliğine aday oldu ama seçilemedi. Daha sonra Societe Generale’e geçti. Üniversitede pek çok hocası kendisini hatırlamıyordu bile. Hakkında, “Diğerleri gibi sıradan bir öğrenciydi. Göze batacak bir özelliği yoktu” deniyordu.
DOLGUN MAAŞ
Bankada yıllık 74 bin euro maaşla işe başladı. Ayda eline 6 bin euro’dan fazla para geçiyordu ki bu oldukça iyi bir gelir idi. Ayrıca bankaya kazandırdığı paralardan her çalışan gibi yüzde de alıyordu.
2006’da 65 bin euro prim almıştı. Neredeyse maaşını ikiye katlamıştı. Fakat kariyerindeki bu parlak dönem, iki yılda kabusa dönüşecekti. Kerviel, yaptığı işlemin üst düzey yöneticiler tarafından bilindiğini, tek başına davranmadığını ileri sürüyor. Mahkeme kararını beklerken “L’engrenage: Memoires d’un Trader” (Dişli Çarklar: Bir Borsacının Hatıraları) adlı bir kitap da yazdı. Şubat ayında Roma’ya gidip Papa ile görüşerek manevi desteğini kazandı.
İlk tanınmış hilekar borsacı Nick Leeson’dı. 1995’te yaptığı usulsüz işlemler sonucu Barings Bank’ı 827 milyon sterlin (1.3 milyar dolar) zarara uğrattı ve batırdı. Barings Bank, Ingiltere’nin en eski ve en köklü bankasıydı. Fransız bankası Societe Generale ise bu kadar kayba rağmen iflas etmediği için şanslı sayılır. Leeson şu an ne mi yapıyor? Üç yıllık hapis cezasından sonra İrlanda’da bir futbol kulübünün başkanı oldu. Şirketlere risk yönetimiyle ilgili danışmanlık hizmeti de veriyor.
Bankaların kabusu
Bankalar, çalıştırdıkları borsacılarla her gün uluslararası piyasalarda alım satım yaparlar. Bu işlemlerle para kazanılır veya kaybedilir. Fakat anormal işlemlerde uyarıcı sistemler devreye girer. Sorun, bu uyarının ne kadar hızlı bir şekilde üst kademelere iletildiği ve yine ne kadar hızlı karar alınıp uygulamaya konduğu yönünde yoğunlaşır. Borsacılar, banka bünyesinde çalışan, müşterilerin direktifleri doğrultusunda alım satımlar yapan ancak patronları adına piyasalarda işlem yapmaya yetkili olmayan elemanlardır.
Bankaların kabusu olanlar ise “rogue traders” olarak bilinen hilekar borsacılardır. Bu kişiler, profesyonel olmalarına rağmen piyasalarda “kumar” oynamayı severler. Başardıkları takdirde hem kendileri büyük ikramiyeler kazanacaklarını hem de patronlarının gözünde itibarlarının artacağını düşünürler. Ancak bu işlemlerde büyük oynayıp “başaran” pek olmaz. Yine de hepsi zarar ettirmez. Nadiren olsa kâr ettireni de vardır. Ne var ki, başarsalar bile ceza almaktan kurtulamazlar. Ayrıca bağlı oldukları banka, gönülsüz de olsa bu elemanın işine son vermek zorunda kalır.
ALEVRİGEL