Stresli ortamlarda yönetici olmak kolay değil
Olağanüstü dönemlerde yönetici ya da patron olmak kolay değil. Ekonomik ve politik stresler vücudun enerji depolarını tüketiyor. Bu nedenle yöneticiler ruhsal ve fiziksel sağlıklarına çok dikkat etmeli…
Stresli ortamlarda yönetici olmak kolay değil
OLAĞANÜSTÜ olaylar, karşılıklı suçlamalar ve arkasından heyecan dolu yerel seçim… Çok sıcak geçen bir atmosferi nihayet geride bıraktık. Şimdi son olayların ekonomik etkileri üzerinde daha çok konuşmaya başlayacağız. Stres yoğun. Toplum sağlığının bozulması adına birkaç şey söylense de yetersiz. Böylesi bir ortamın üst düzey yöneticilerin yaşamına yönelttiği tehditlerden ise hiç bahsetmiyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki önemli olaylarda en fazla yıprananlar üst ve orta düzey yöneticiler. Grubun içinde yaşlı patronlar da var.
Acaba tüm yöneticiler bu olup bitenlerden nasıl etkileniyor? Önce bir ayrıntıya işaret edelim: Yönetici olarak vasıflandırılan insanların yaşlan Türkiye’de genellikle 40 ila 45 yaş civarında. Üst düzey yöneticiler ise 50’lerden sonra bir yerlere geliyor. Patronlarda ise yaş sınırı yok. Dağılım 40’lardan başlayıp 75 yaş civarına kadar çıkıyor.
DUAYENLERİN SAĞLIK SIRLARI
Tespitlerime göre 80’leri idrak edip 90’lı yaşlarına ulaşmak üzere olan birkaç kurucu patron var bugün Türkiye’de. Bunların çoğu ulusal sanayimize damgasını vurmuş tesisleri kurup yönetmiş ilk girişimciler. Orta ölçekli kurumlara gelince Anadolu’da bu yaşlara ulaşmış çok sayıda işadamı olduğunu düşünüyorum.
Duayen girişimciler bu yaşlara acaba nasıl erişiyor? Ekonomik streslere, politik badirelere dayanma gücünü nereden alıyorlar? İşin sırrı şu: Cumhuriyet kuşağı girişimcileri tarihsel gelişme içinde politik olaylara ve krizlere adeta şerbetlenmişler. En ağır kriz bile onları sarsmıyor. Çünkü Türkiye’nin fırtınalı yıllarında yaşanan ve de birbirine eklenen krizler sanki aşı etkisi yaratmış bünyelerinde. Bu yaşlara sağlıkla gelmelerinin sırrı bu!
Aynı tabloyu gelişmiş ülkelerde de görüyoruz. Örneğin Amerika ve Japonya’da… Çok yaşlı patronlar savaş yıllarım yaşamış birer bilge edasıyla hala ders veriyor, konferans düzenliyorlar. Hem ruhsal hem de fiziksel güçleri mükemmel.
Peki, yalnız irade gücü ve olaylarla kazanılan direnç yeterli mi? Değil elbette… Çevresel, genetik ve coğrafi faktörler de önemli. Örneğin birkaç yer var ki, bu topraklarda insanların hepten uzun yaşadığına inanılıyor.
OKİNAWALI İLE TOKYOLU ARASINDAKİ FARK
Amerika ve Asya’nın bazı bölgelerinde birçok uzun yaşam alanı var. Havası, toprağı, suyu mu etkili oluyor yaşam kalitesinde pek belli değil. Tüm mesele kalıtım gibi görünse de yaşanan coğrafyanın özellikleri giriyor devreye.
Japonya’da Okinowalı çiftçi, Tokyolu bir işadamına göre 30 yıl daha fazla yaşıyor. Uzmanlar yaşlanma sürecinde bugün genetik kalıtımın payını yüzde 25 olarak değerlendiriyor. Geriye kalanlar ise çevre faktörleri, ruhsal yapı ve yaşam tarzı.
Klasik tanımın fizyolojik açılımı ise ilginç bir tablo sunuyor bize: Sorumluluk ve rekabet baskısı arttıkça yöneticinin yaşam kalitesini etkileyen unsurlar ortaya çıkıyor. Büyük kentlerde yaşamak zorunluluğu ise fiziksel yıkımı hızlandıran en önemli süreç…
Olağanüstü olaylar karşısında ortalama 50 yaşlar civarında olan bir işadamı, olayların şiddetine göre karmaşık ruhsal ve bedensel yıkımlara uğruyor. Bunlar çok sayıda çevresel etki araştırmasıyla doğrulanmış. Örneğin Amerika’da stresin ruhsal ve fiziksel olarak vurduğu yöneticiler genellikle dört duvar arasında yaşayanlar.
Günümüz olayları her şeyden önce metabolizmanın hız dengesini alt üst ediyor. Bu ilk tespit… Günümüze özgü ani başlayan ve şok yaratan krizlerin yarattığı heyecan işadammda önce metabolizmayı bozuyor. Nedeni ‘adrenalin’, ‘kortizol’ ve ‘noradrenalin’ gibi stres hormonlarının vücuttaki enerji depolarını boşaltması.
Tabloya eklenen uyku bozuklukları ise ağır psikolojik sorunlara yol açıyor.
Araştırmalar metabolizmadaki bozunmalarm vücut direncini hızla düşürdüğünü göstermiş. Heyecan ve stres etkisiyle değişen metabolizma yalnız kalbi etkilemekle kalmıyor, hormonların ahenk içinde çalışmasını da önlüyor.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ BOZULUYOR
Stres etkisi altındaki işadamlarına yönelen temel sorun ise bağışıklık sistemlerinin önceki kuşaklara göre daha çok tehdit altında olması. Bağışıklık sistemi bozulanlarda yaşlanma etkileri belirgin biçimde artıyor. Bugün 80 yaşındaki bir işadamının bağışıklık sisteminin 50’li yaşlardaki yöneticiye göre daha sağlam olmasının nedeni temiz bir çevrede dünyaya gelmiş olması.
Yeni nesil yöneticiler sentetik yaşamın taarruzuna uğramış ve bunlardan çok daha fazla etkilenmiş durumda. Örneğin bugünün yöneticileri ofis ortamında en az beş misli daha fazla elektromanyetik ışımayla karşı karşıya kalıyor. Elektrosmog etkisi adı verilen bu süreç teknolojinin gelişmesiyle olağanüstü artmış durumda. Bilgisayarlar, cep telefonları ve yüzlerce elektronik teçhizat…
İşte tüm bu gelişmeler 1900’lerin başında Rus asıllı bilim adamı Metschikow’un temellerini attığı öğretiyi yeniden gündeme getiriyor. Amerika’da bazı üniversitelerin ‘gerontoloji’ (yaşlanma bilimi) bölümlerinde yöneticilerin neden daha fazla hastalığa yakalandıkları araştırılıyor, ilk tespit, krizlerin getirdiği sorunlarla boğuşmanın yarattığı müthiş fizyolojik tahribat…
Bugün bizim tıp camiasında sadece bu konulara odaklanan değerli hekimler var. Gerontoloji başlı başına bir uzmanlık alanına dönüşüyor. Eğer enerjiniz düşüyor, bazı şeyleri hatırlamakta zorlanıyorsanız büyük olasılıkla yaşlılık dairesine girmek üzeresiniz. Yaşınıza güvenmeyin; 40 yaşında ruhsal ve fizyolojik olarak yaşlanmış yöneticiler olduğuna inanın.
Önerim, böylesine önemli günlerde kendinizi ve altınızdaki yöneticileri iyi bir hekime emanet etmeniz. Elektrikli geçecek iş görüşmelerini bir süreliğine ertelemek geçici de olsa iyi bir çare. Rutin toplantılarınızı ise değişik mekânlara, tatil yörelerine taşımak yararlı olabilir.
Amerika’da Purdue Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre olağanüstü olaylarda yöneticilerin yalnız ruh sağlığı değil fizyolojik özellikleri de etkileniyor. İşte önemli beş tespitten kimi satırbaşları:
• Organizma ani endişe ve korku durumu karşısında gerekli önlemleri alıyor. Ancak hormon dengesinde meydana gelen bozukluklar en başta beyin metabolizmasını etkiliyor.
• Endokrin sistem (hormonlar) arasındaki balans bozuluyor. Melatonin azalması, tiroit ve diyabet sorunları ortaya çıkabiliyor. En önemli belirti ise sürekli yorgunluk, kilo alma eğiliminin artması, kronik ağrılar, unutkanlık ve uykusuzluk.
• Stres kortizol hormonunun aşırı salgılanmasına yol açıyor. Bellek fonksiyonlarında ani bozulmalar oluşuyor, bağışıklık sistemi zarar görüyor.
• Organizmada serbest radikaller yeterince baskılanamıyor, kalp ve damar sisteminde sorunlar görülüyor. Aşırı nabız artışı ve ritim bozuklukları da tabloya eklenenler arasında.
• Araştırmanın odak noktasında erken yaşlanma ve yöneticilik performansının kesintiye uğraması var. Çare, geniş açılımlı check-up yaptırıp arkasından bir psikiyatri hekimi ile endokrinoloji uzmanından yardım almak!
Nur Demirok