Otelciler fırçayı hak etti mi ?
Geçenlerde Türkiye Otelciler Federasyonu’nun 3. Genel Kurulu’nda katılan Başbakan’ın yaptığı konuşma , “ Başbakan otelciler fırça attı” haber başlığı ile yazılı basında yer aldı .
Habere göre , otelciler , Başbakan dan temel iki istekte bulunmuşlar . Bir tanesi; meslek birliği, diğeri de alkollü içkilerdeki özel tüketim vergisinin indirilmesi.
Üstelik , otelcilere başbakandan önce kürsüye çıkan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da destek vermiş.
Başbakan Erdoğan, konuşmasına sitem ile başlayarak ; “Bakıyorum Muş’ta Bitlis’te bir tek otel yok. Neden buralarda böyle adım atmıyoruz. Türkiye’yi kalkındıracaksak hep beraber kalkındıralım” demiş. .Ve Başbakan otelcilerin isteklerinin yerine getirilmesini şarta bağlamış ve eklemiş “Önce otel yapın kanunu sonra görün” mesajını vermiş. .
*** **** ***
Ülkemizde otellerin sahil şeridine yığılması ve Doğu veya Batı Anadolu da ki kent merkezlerinde otel bulunmamasının elbet bir çok sebebi var. Doğu da Bitlis de otel yok ta ,Batı da örneğin Zonguldak’ta , Çankırı da,Burdur da otel mi var.? Oralarda da yok.
Doğu da ya da batıda , kent merkezlerin de otel yoksa bu durumun tek sorumlusu sadece turizm yatırımcıları değildir .Asıl sorumlu, geçmişte turizm teşviklerinin dağıtımında yanlış politikalar uygulayan hükümetlerdir.
Bu yanlışlığın başlangıcı 30 yıl öncesine dayanır. 1980 li yıllarda darbe sonrası hükümetler , ülkede var 50 bin olan yatak sayısını artırmak , batılının gözündeki darbe etkisini silmek ,inşaat sektörünün önünü açmak, dünya turizm pazarından pay almak amacıyla turizm yatırımcılarına bir dizi teşvikler uygulamaya başladılar.
Teşvikler, Akdeniz ve Ege sahil şeridinde yapılacak turistik tesislere verilmekteydi. Çok kısa sürede orman alanları turizm tesisleri yapmak isteyen yatırımcılara açıldı.O yıllarda Antalya bölgesinde görevli olan bir yetkili yıllar sonra bir sohbet esnasında bana “ bir hafta içinde müracaatları sonuçlandırıp izin vermek için talimat almıştık “diye anlatmıştı.
Teşviklerin bu sahil şeridine yapılacak tesislere yönlendirmesiyle, Türkiye, turizm hareketinde hedef turist grubunu da belirlemiş oldu. Bu hedef kitle; güneş- kum- deniz için seyahat eden alt ve orta seviyede gelir grubundaki turistlerdi. Oysa, gezme görmeci diye adlandırılan, tarihe ,geçmiş uygarlıklara ilgi duyan, sayısı az olmakla birlikte yüksek kültür ve gelir grubunda olan bir hedef daha vardı. Geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayanan uygarlıklara ev sahipliği yapan ülkemiz bu turist grubu için önemli bir ülkeydi.
Bu işi bilen, turizm konunda uzman olan bilim insanları yetkilileri uyararak, tek taraflı turizm çeşidine,güneş-kum -deniz için gelecek turist için bütün kaynakların harcanmasının doğru olmadığını, özellikle geri kalmış bölgelerde , Doğu ve Güneydoğu daki geçmiş çağlara ait uygarlıkların kalıntılarının korunarak, turizm açılmasını ve bu bölgedeki illerde yapılacak otellere de teşvik verilmesini önerdiler. Ama sözlerini dinletemediler
, Şimdilerde ülkemizdeki yatak kapasitesi bir milyonu aştı , sahil otelleri doluyor, ama kar marjları düşük.Çünkü Türkiye para harcamayan ,otelinden çıkmayan, kaldığı yöreyi merak edip gezmeyen , tur operatörlerinin yönlendirmesiyle kolayca fikir değiştirip Türkiye yerine aynı ürünü sunan başka bir ülkeye kolaylıkla gidebilecek –örneğin Yunanistan’a- , iki bomba patlasa rezervasyonunu iptal etmeye hazır bir turist grubuna mahkum edildi.
Bu gün . Bitlis te otel yok , olsa bile kalacak turist te yok, Alanya da kumsalda keyif çatan turist Urartuları merak edip te Bitlis’e zaten gitmiyor.. O fırsat yıllar önce kaçtı.Eğer akil adamların sözüne kulak verilseydi, bu gün Bitlis te ,Muş ta otel de olur, turist te gelir, başbakan otelcilere fırça atmak gereğini de duymazdı. O bölgelerde turizm hareketini geliştirecek önlemler zamanında alınmış olsaydı belki terör bile bu kadar kolay zemin bulamazdı..
**** ****
Bütün okurlarımızın yeni yılını kutlar , sağlıklı ve huzurlu bir yeni yıl dilerim..