Coğrafi İşaretli Cİ Tescili İle Yöresel Ürün İhracatı
Avrupa birliği’nde coğrafi işaretli (Cİ) yöresel ürünlerin yıllık cirosu 54,3 milyar euro.Türkiye ise henüz yolun başında.Oysa yöresel ürün zengiliğiyle AB’ye fark atabilir.Ama önce Cİ yasasını çıkarması gerekiyor.
EZİNE peyniri, Finike portakalı, Antep baklavası, Çorum leblebisi, Afyon kaymağı, Malatya kaysısı, Aydın inciri, Ege pamuğu, Ege sultani üzümü… Bu liste uzayıp gidiyor. Yöresel tatlar konusunda çok zenginiz ama yöresel ürünleri koruma altına alan ‘coğrafi işaret’ tescilinde ise çok fakir…
Türkiye bir yöresel ürünler cenneti. Çeşitli mikro klimaları sayesinde çok sayıda ve üstün kalitede tarımsal ürün üretebiliyor. Ayrıca gelişmiş mutfak kültürü, otantik üretim yöntem ve yöresel üretim becerileriyle de çok zengin bir ülke. Nitekim Türk Patent Enstitüsü anketlerine göre, ülkemizde coğrafi işaret (Cİ) alabilecek 2 bin 500 dolayında ürün bulunuyor. Bu, bugüne kadar tam olarak değerlendirilememiş olağanüstü bir potansiyel.
Türk Patent Enstitüsü’nden alınan tescil sayısı henüz 176 yani potansiyelin ancak yüzde 7’si tescile yansımış. Avrupa Birliği nezdinde coğrafi işaret alan ürünümüz ise geçen ay sonuna kadar hiç yoktu. 2013’ün son günlerinde Antep baklavası, Avrupa Birliği’nde dört yıldır devam eden tescil serüvenini tamamladı. Böylece Türkiye’nin Avrupa’da coğrafi işareti tescillenen ilk ürünü olma unvanına sahip oldu.
KARNEMİZ ÇOK ZAYIF
Türkiye’de tescilli 176 ürünün 118’i tarım ve gıda, 26’sı halı ve kilim, 15’i el sanatları, sekizi içki, beşi de canlı hayvan ve diğerlerinden oluşuyor. 201 adet ürünün Coğrafi işaret süreci ise halen devam ediyor. Türkiye bir peynir ve zeytin-zeytinyağı ülkesi olmasına rağmen bu ürünlerle ilgili sadece yedişer adet tescil bulunuyor. Türkiye’nin bu konudaki geçmiş karnesi de oldukça zayıf. Avrupa’da coğrafi işaret uygulamaları çok eskilere dayanırken, Türkiye’de ilk uygulama 1995 yılında başlamış. 1996 yılında 24 ürün tescillenmiş. Bu yılı takip eden dört yılda ise ancak 12 ürün tescil almış. Son üç yılda ise sadece sekiz ürün tescillenmiş. Bu alanda ciddi bir yavaşlama söz konusu. Bunun nedeni Türk Patent Enstitüsü’nün aşırı iş yükü ve personel yetersizliği.
Coğrafi işaretler konusunda Fransa dünyanın örnek ülkelerinden biri. Halen bu ülkede 560’ı şarap, 207’si tarım Ve gıda ürünü olmak üzere toplam 767 ürün koruma altında. Fransız mucizesinin mimarı olarak gösterilen “Köken ve Kalite Ulusal Enstitüsü” (INAO) sadece coğrafi işaretler alanında çalışıyor ve tüm Fransa’ya yayılmış sekiz bölgesel ünitesi, 24 şubesi ve tam 260 çalışanı ile hizmet veriyor.
Avrupa Birliği (AB) genelinde de rakamlar ciddi boyutlarda. AB’de halen bin 928’i şarap, bin 154’ü de tarım ve gıda ürünü olmak üzere toplam 3 bin 82 ürün korunuyor. 43 tane de geleneksel ürün adı koruması var. Korumada ilk beş sırayı Akdeniz ülkeleri alıyor. Sırasıyla İtalya (259), Fransa (207), Ispanya (169), Portekiz (123) ve Yunanistan (101) toplam 877 tescile sahip.
Bu, AB’deki toplam tescillerin yüzde 76’smı oluşturuyor.
Bu durum bir yandan Akdeniz ülkelerinin sahip olduğu zengin yöresel ürün potansiyelini, diğer yandan da ülkelerin bu ürünlere sahip çıkma konusundaki duyarlılıklarını gösteriyor. AB verilerine göre, coğrafi işaretli ürünler Birlik ekonomisinde önemli bir yere sahip. Yıllık cirolan 54.3 milyar euro’ya, ihracat gelirleri ise 11.5 milyar euro’ya ulaşıyor. Birlik gıda ve içecek sektörü üretim değerinin yüzde 5.7’sini ihracat gelirlerinin de yüzde 15’ini oluşturuyorlar. Coğrafi işaretin önemini ve ortaya çıkardığı ekonomik fırsatı en iyi bu rakamlar gösteriyor. Özetle, Türkiye’nin elinde bu anlamda paha biçilmez bir fırsat bulunuyor.
PAZAR AVANTAJLARI
Coğrafi işaret denince ilk akla gelen isim hiç kuşkusuz Akdeniz Üniversite-si’nin emekli profesörlerinden Yavuz Tekelioğlu. Yöresel ürünler ve coğrafi işaret konusundaki özverili çalışmaları nedeniyle kendisine “Bay Coğrafi İşaret” diyenler de var. Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapan Yavuz Tekelioğlu, son 15 yıldır bütün mesaisini coğrafi işaretler konusuna ayırmış durumda.
Kurucusu olduğu “Akdeniz Üniversitesi, Akdeniz Ülkeleri Ekonomik Araştırmalar Merkezi” bünyesinde, Aydın inciri, Ege sultani üzümü, Divle obruk peyniri, Mersin cezeryesi, Buldan bezi, Ezine peyniri ve Eskişehir lüle taşı ile Fransa’da Rokfor, İtalya’da da Parmesan peynirleri üzerinde ciddi araştırmaların yapılmasını sağlamış. Türkiye’de ideal bir coğrafi işaretler sisteminin kurulabilmesi, yöresel ürünlere değer kazandırılarak sürdürülebilir kırsal kalkınmanın desteklenmesi ve biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla kurulan, “Yöresel Ürünler ve Coğrafi işaretler Türkiye Araştırma Ağı”nın (YÜÇİTA) yürütücülüğünü yapıyor, işte bu önemli isim, Türkiye’nin coğrafi işaretler konusunda yeni bir yapılanmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyor.
Günümüzde coğrafi işaretlerin küresel bir olgu olduğunu vurgulayan Tekelioğlu, Türkiye’nin bu potansiyeli değerlendirmesi gerektiğini söylüyor. Tekelioğlu, coğrafi işaret (Cİ) tescilinin pazardaki avantajıyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: “Yöresel ürünlerin adeta hukuki zırhlarını oluşturan Cİ, Dünya Ticaret Örgütüne göre, “Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri yönünden kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge ya da ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işaretlerdir”. Bir coğrafi işaret genellikle ürünün elde edildiği yerin isminden oluşur. Coğrafi köken yer olarak bir köy, bir kasaba, bir kent, bir bölge ya da ülke olabilir.
Koruma coğrafi işaretin tescili ile gerçekleşir. Bir fikri mülkiyet hakkı ve resmi bir kalite işareti olan Cİ, ürünü taklitlerine karşı korur ve haksız rekabete maruz kalmasını engeller. Sözgelimi Antalya’da üretilen beyaz peynire Ezine peyniri adını veremezsiniz çünkü coğrafi işaretli bu peynirimiz tescil belgesinde de belirtildiği gibi Çanakkale ili Ezine-Bayramiç-Ayvacık ilçeleri üçgeni içinde, Kaz Dağları’nda otlayan hayvanların sütünden yapılır.
Coğrafi işaret tescili ile ürünün standart ve kalitesi ile geleneksel nitelikli üretim yöntemleri korunuyor, katma değer ve istihdam yaratılıyor, ürün benzerlerine göre daha yüksek fiyattan satıldığı için, üretici gelirleri artıyor. Cİ pazarlarda bilgi asimetrisinin giderilmesinde önemli rol oynar. Niş piyasalara ulaşmayı sağlar ve ticareti geliştirir. Kırsal nüfusu yerinde tutan, tarımsal üretimin çeşitliliğini teşvik eden ve özgün ve sağlıklı ürünlerin gelişmesini sağlayan Cİ aynı zamanda gerçek bir kırsal kalkınma aracıdır.
Cİ’ler ticari markalardan ayrılırlar. Cİ tescili kişisel mülkiyet hakkı vermez. Tek bir üreticiyi değil, belirli şartlara bağlı kalarak üretim yapan tüm üreticileri korur ve kolektif bir kullanım hakkı sağlar. Cİ’in amacı, ürünü tanımlamak ve üretimin bu tanımda yer alan kriterlere göre gerçekleşmesini sağlamaktır.”
19 YILDIR KANUN ÇIKMIYOR
Coğrafi İşaretle ilgili düzenleme 1995 yılında yürürlüğe giren 555 sayılı “Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK)” ve “KHK’nin Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmelik” ile gerçekleştiriliyor. Geçen sürede de temel yasa çıkarılamamış. Bu nedenle işin denetim ayakları yetersiz. Söz konusu kararname, Cİ’lerin korunması ile ilgili olarak Türk Patent Enstitüsü’nü (TPE) görevlendirmiş. Tescil almak için bu kuruluşa başvurmak gerekiyor.
Başvuru hakkına, söz konusu ürünün üreticisi olan gerçek veya tüzel kişiler, tüketici dernekleri, konu ve coğrafi yöre ile ilgili kamu kuruluşları sahip. Türkiye’de tescil talepleri daha çok ticaret ve sanayi odaları ile ticaret borsala-rmdan geliyor. Bunları vilayet, kaymakamlık ve belediyeler ile bazı birlik ve dernekler izliyor. Coğrafi İşaret tescil müracaatı da öyle maliyetli değil. Başvuru için 110 TL ödemeniz yeterli. Başvuru kabul edildikten sonraki aşamalarda yapılan ödemelerle rakam 810 TL’yi buluyor.
Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, coğrafi işaret konusunun Türkiye’de yeterince anlaşılmadığını vurguluyor. Devletin bu konuda üzerine düşeni yaparak “Coğrafi İşaretlerin ve Geleneksel Özellikli Ürün Adlarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısının bir an önce yasalaştırmasını istiyor. Tekelioğlu, yasal düzenleme olmadığı için taklit ürünlerin piyasada cirit attığını söylüyor.
Denetimsiz bir coğrafi işaret sisteminin hiçbir anlam ifade etmeyeceğini belirten profesör Tekelioğlu, şunları söylüyor: “Yasal boşluk nedeniyle köken adının korunması ve yönetimi konusunda ne ulusal ne de ürün düzeyinde etkin bir kurumsal yapılanma gerçekleştirilememiş, tescil almış ürünler üzerinde “Coğrafi İşaret” logolarının konulması uygulamasına da geçilememiş durumda. Bu da tüketicilerde bir farkındalık yaratmıyor, piyasalarda sahtecilik ve haksız rekabeti kolaylaştırıyor. Nitekim gıda piyasalarımızda coğrafi işaret tescili almış ürünlerimizin sahte ve taklitlerine sıklıkla rastlanıyor.
Ezine peyniri, Finike portakalı, Gemlik zeytini ve Ayvalık zeytinyağı, bu haksız rekabete en çok maruz kalan ürünlerimiz. Denetimsiz bir coğrafi işaret sistemi hiçbir » anlam ifade etmez. Ezine’de üretilen peynirin gerçekten tescil belgesinde belirtilen coğrafi bölge sütlerinden ve belirtilmiş üretim metoduna göre üretilip üretilmediği ancak sözünü ettiğimiz denetim süreçlerinden geçmesi ile anlaşılabilir. 19 yıllık uygulama süresinde denetimle de ilgili hiçbir mesafe alınamamış, Cİ’li ürünlerin tescil belgelerinde öngörülen kurallara göre üretilip üretilmediğini denetleyecek, AB standartlarına göre akredite olmuş hiç bir bağımsız ve tarafsız denetim kuruluşu yaşama geçirilemedi. Sonuç olarak ülkemizdeki coğrafi işaret uygulaması ‘tescil al-tescil ver’ şeklinde yürütülüyor.”
ETKİN DENETİM ŞART
Coğrafi işaret tescili, Cİ sisteminin ilk, belki de en kolay aşamasını oluşturuyor. Profesör Tekelioğlu’na göre, sonraki aşamalar çok daha önemli. “Coğrafi İşaret tescili yapılan ürünün Patent Enstitüsü tarafından verilen tescil belgesinde nasıl üretilmesi gerektiğini belirten çok ayrıntılı bir bölüm var. Buna Fransızlar “cahier des charges’ diyor, biz “üretim şartnamesi” diyebiliriz. Ürünün kesinlikle bu şartnameye uyularak üretilmesi gerekiyor. Bunu sağlamanın yolu da denetimlerden geçiyor. Denetim Cİ uygulamasının can alıcı noktası. Denetimin ilk aşamasını “öz denetim” oluşturuyor.
Bu, üreticinin üretim şartnamesine uygun üretim yaptığı konusunda kendi kendini kontrol etmesi anlamını taşıyor. İkinci aşamayı Cİ tescili alan kuruluşun gerçekleştirdiği denetim oluşturuyor. Kuruluş bunu tescil belgesinin kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak gerçekleştiriyor. Buna da ‘iç denetim’ adı veriliyor. Bu bakımdan tescili almış kuruluşun rolü çok önemli. “Koruma ve yönetim kurumu” olarak adlandırabileceğimiz bu kuruluşun (ticaret ve sanayi odası, dernek, üretici birliği vs.) denetimin dışında üretim zincirinin rasyonel çalışması ve ürünün korunmasına ve savunmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak gibi çok önemli misyonları da var. Bu çerçevede ürünle ilgili inceleme ve araştırmalar yapmak, üreticilere teknik hizmet sunmak, köken adının sahte ve hileli kullanımım takip etmek, köken adı tanıtım ve reklamını yapmak temel görevleri arasında yer alıyor. Denetimin üçüncü aşamasını da “dış denetim” oluşturuyor.
Bu aşamada tescil sahibi yani iç denetimi gerçekleştiren kuruluş, hem kendisi hem de ürün ayrı ayrı denetleniyor. Dış denetim AB standartlarına göre akredite olmuş, donanımlı bağımsız ve tarafsız kuruluşlar tarafından gerçekleştiriliyor. Bütün bu denetim süreçlerinin tepesinde de Cİ tescilini vermiş üst kuruluşun denetimi yer alıyor. Görüldüğü gibi denetim Ct sisteminin en karmaşık ve güç bölümünü oluşturuyor. Ancak bu sayede tüketeceği ürünü market rafından alan tüketiciye ürünle ilgili her türlü güvence sağlanmış oluyor.”
BAŞARILI MESLEK ÖRGÜTLERİ
Coğrafi işaret konusunda Türkiye’nin karnesi zayıf olsa da bu yola emek veren meslek örgütlerinden bahsetmemek olmaz. Bazı kurumlar, yörelerinin ürünlerine, yerel kültürlerine sahip çıkmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar.
Bu konuda İzmir, İstanbul, Bursa, Mersin, Erzurum, Manisa, Kayseri ve Mardin önde giden kentlerimiz. Ulusal sınırlarımızı aşarak AB’ne başvurusunu gerçekleştirmiş Gaziantep, Aydın ve Afyon gibi kentlerimiz de var. Bu arada merkezi Cenevre’de bulunan ve Cl’i uluslararası platformlarda savunan bir sivil toplum örgütü olan Ori-Gln’in (Uluslararası Coğrafi İşaretler Ağı) üyesi bulunan, Erzincan, Finike ve İzmir’i de unutmamak gerek. Önemli bir başarı öyküsü de Antalya Ticaret Borsa-sı’na ait. Bu kuruluş her yıl “Geleneksel ve Yöresel Ürünler Fuarı” düzenliyor.
Bilimsel çalışmalarda ise Akdeniz Üniversitesi ve YÜC1TA başı çekiyor. Coğrafi işaretin AB’den tescili konusunda ise neredeyse hiç varlık gösteremiyoruz. Bugüne kadar ülkemizden AB’ye tescil için yapılmış dört başvuru bulunuyor. Bunlar Antep baklavası (10 Temmuz 2009), Aydın inciri (24 Ağustos 2010), Afyon sucuğu (13 Ağustos 2012) ve Afyon pastırması (13 Ağustos 2012). Bunlardan Antep baklavasının tescili 21 Aralık’ta gerçekleşti. Böylece Antep baklavası AB’de tescili yapılan ilk Türk Coğrafi İşareti oldu. AB’ye en azından milli tatlımızla girmiş olduk.
COĞRAFİ İŞARET NASIL ALINIR?
Coğrafi işaret, Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından veriliyor. Buraya şirketler bazında müracaat yapılabildiği gibi meslek örgütleri, demekler veya mülki idareler tarafından da müracaat yapılabiliyor. Türkiye’de ağırlıklı olarak bu müracaatları meslek örgütleri yapıyor. TPE’ye müracaat yapıldıktan sonra ürünle ilgili ciddi analizler ve yöresinde incelemeler yapılıyor. Ürünün coğrafyasına göre tarifleri hazırlanıyor. Bütün bu süreçler dört beş yıl gibi bir zaman alabiliyor. TPE tarafından coğrafi işaret belgesi verilen ürün koruma altına alınmış oluyor. Örneğin, ‘Finike portakalı” diye satabilmeniz için sadece Finike’de yetişen portakal olması gerekiyor. Şu anda etkin denetim olmadığı için bu kural tam işletilemiyor.
Coğrafi işaret için başlangıçta TPE’ye ödenen bedel 810 TL. Ancak saha analizlerinin net bir maliyeti yok. Uluslararası alanda coğrafi işaret almanız için her ülkede ayrı ayrı aynı işlemleri tekrarlamanız gerekiyor. Bu nedenle sürecin uluslararası boyutu oldukça uzun sürebiliyor.
Salih ÇALI / Uludağ Yaş Sebze Meyve İhracatçıları Birliği Başkanı
Coğrafi işaretli ürünler pazarda avantaj sağlıyor
Bursa Siyah İnciri konusunda çalışıyoruz. Beş yıl önce ilk müracaatımızı Alara olarak yapmıştık. Süreçler uzun zaman alıyor. Bu müracaat kadük kaldı. Şimdi Uludağ Yaş Sebze Meyve Ürünleri İhracatçıları Birliği olarak müracaat edeceğiz. İçeride coğrafi işaret aldıktan sonra asıl mücadele yurtdışında devam edecek.
Çünkü her ülkede ayrı ayrı işlem yapmamız gerekiyor. Coğrafi işaret uluslararası ticarette çok öne çıkmaya başladı. Coğrafi işaretli ürünler tüketiciler tarafından aranır oldu. Uluslararası pazarlarda coğrafi işaretli ürünler büyük avantaj sağlıyor. Bu konuyu çok önemsemek lazım.
Prof. Dr. Yavuz TEKELİOĞLU
Devlet politikası haline gelmeli
Öz varlığımızı oluşturan yöresel ürünlerimize sahip çıkmak, onları coğrafi işaretlerle ulusal ve uluslararası platformlarda korumak ve geliştirmek konusunda öncelikle ulusal bir politika oluşturulmalı, bu bağlamda ivedi bir yeniden yapılanma gerçekleştirilmeli. Yeniden yapılanmanın ise yasal ve kurumsal boyutları bulunuyor.
Coğrafi İşaretlerin ve Geleneksel Özellikli Ürün Adlarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı mutlaka yasalaşmalı. Konunun Türkiye açısından arz ettiği önem ve Türkiye’nin coğrafi işaretler alanındaki yüksek potansiyeli nedeniyle, sadece Cİ konusunda çalışacak, Fransa örneğinde olduğu gibi ulusal bir enstitü kurulmalı. “Türkiye Coğrafi İşaretler Enstitüsü” adı verilebilecek bu enstitü, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlanmalı.
Coğrafi işaretlerimizin AB’de koruma altına alınabilmeleri için ise, kurumlarımızın Brüksel nezdindeki pahalı, bürokratik ve uzun zaman alan girişimlerinin yerine devletin bu misyonu yüklenmesi gerekir. Bunun somut örnekleri de var. Nitekim, Gürcistan ve AB, coğrafi işaretlerini karşılıklı olarak tanımayı öngördüler. Bunu daha sonra AB-Moldavya sözleşmesi izledi. Türkiye de coğrafi işaretlerinin karşılıklı olarak korunması için ivedilikle Avrupa Birliği’nin kapısını çalmalı.
Celal BÜLBÜL / Finike Meyve Üreticileri Tarımsal Birliği Başkanı
Sahtecilere ceza kesilecek
Finike Meyve Üreticileri Tarımsal Birliği 2008 yılında Finike Portakalı’na coğrafi işaret kazandırmış bir kurumdur. Türkiye’de yetişen portakalın sadece yüzde 10’u Finike’de yetişiyor ama neredeyse tamamı Finike adı altında satılıyor. Bu sahtekârlığın önüne geçebilmek için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Toptancı Hal Müdürlüğü ile bir çalışma planladık.
İlk olarak bu konuda bilgilendirme yapıldı, ikinci aşamada kasım ayında hal müdürlüğü tarafından denetlemelere başlandı. Üçüncü aşamada ise, uyarıları dikkate almayan ve Finike’de üretilmediği halde “Finike Portakalı” veya “Finike” ibaresiyle ürün paketleyen firmalara cezalar uygulanacak. Temennimiz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Toptancı Hal Müdürlüğü’nün göstermiş olduğu hassasiyeti diğer il müdürlüklerinden de görebilmek. Coğrafi işaretli ürünleri korumada yetersiz kalan 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye ilaven bir kanun çıkarılması ve denetlemelerin devlet tarafından yapılması gerekiyor.
Adil K0NUK06LU / Gaziantep Sanayi Odası Başkanı
“Antep Baklavasını AB’de tescilledik”
Baklava, Gaziantep ile özdeşleşmiş, şehrin önemli bir markasıdır. Ünü sınırlarımızı aşan, Türkiye’nin milli tatlısıdır. Gaziantep Sanayi Odası (GSO) olarak, başlattığımız markalaşma sürecimize baklavayı da ekleyerek marka yolculuğumuza devam ediyoruz. GSO, geleneksel tatlımız baklavanın “Antep Baklavası” olarak tescili için 10 Temmuz 2009 tarihinde Avrupa Birliği’ne başvurdu. AB Komisyonu, Antep Baklavası’nın tescili konusunda 19 Aralık 2013 tarihinde nihai onayını verdi.
Böylece AB tescilli olan Antep Baklavası, Türkiye’den tescil edilen ilk ve tek ürün olması, ayrıca AB dışından tescil edilen 16’ncı ürün olması açısından önem taşıyor. Antep Baklavası’nın, uluslararası tescilini almamız ülkemiz adına Avrupa’da elde ettiğimiz büyük bir başarıdır. Gaziantep olarak yine bir ilke imza attık. AB tescilini alarak, Antep Baklavası’nın Gaziantep’in ve Türkiye’nin olduğunu tüm dünyaya ispatladık. Coğrafi işaret, yöresel değerlerin korunması açısından çok önemli. Türkiye’de her şehrin mutlaka yöresel ürünlerine ve değerlerine sahip çıkması, bunların coğrafi işaretlerini alması gerekiyor.
Işınsu KESTELLİ / İzmir Ticaret Borsası Başkam
Birçok ürün için tescil başvurusu yaptık
Bölgemiz tarım sektörünün hizmetinde olan İzmir Ticaret Borsası, coğrafi işaretin geleneksel bilgi ile üretilen ürünlere sahip çıkması, bilginin ve üretiminin sürdürülebilirliğine destek vermesi, nitelikli bir tedarik zincirinin oluşması, daha yüksek katma değerli ve dengeli fiyatlandırma ve doğal kaynakların korunmasına katkı sağlaması vb. özellikleri göz önüne alarak, bu yöndeki çalışmalara 2002 yılında başladı.
İncelemeler sonucunda Ege’nin geleneksel ürünleri olarak adlandırılan, bölgenin yerel ekonomisi için büyük önem taşıyan, kalitesiyle yurtiçinde ve yurtdışında tanınan pamuk, çekirdeksiz sultaniye üzümü ve kurutmalık “sarı lop’ çeşidi incire coğrafi işaret tescil başvurusu yapıldı. Tescil isimleri bölgenin ismi olan “Ege” ibaresi ile, “Ege Pamuğu”, “Ege Sultani Üzümü” ve “Ege İnciri” olarak alındı. Ege Pamuğu üzerinde yoğun çalışmalarımız oldu. Ege Pamuğunu marka haline getirmek için çalışıyoruz.
Üretilen giysilerde “Ege pamuğu ile üretilmiştir” ibaresi için çalışıyoruz. Tescilini aldığımız ürünler için AB nezdinde de müracaatlarımız olacak.
İdriz Çokal
Coğrafi İşarette Avrupa’nın neresindeyiz hiç düşündünüz mü? Gittikçe küreselleşen üretim sistemleri, gıda mamulleri başta olmak üzere bir takım ürünleri tek tipleştirmektedir. Gerek iç gerek ise dış ticarette tüketiciler, gıda maddelerinin kökenine ve duyusal özelliklerine giderek daha çok önem vermekte, coğrafi kökeni belli olan, özgünlüğü sertifikalanmış ürünleri, giderek daha fazla talep etmektedir. Coğrafi işaret alan ürünler piyasadaki benzerlerine karşı diğer bir ifadeyle “haksız rekabete” karşı koruma altında olmaktadır. (Apelasyon E Dergi, http://www.apelasyon.com) http://apelasyon.com/Yazi/282-cografi-isarette-avrupanin-neresindeyiz