İş Dünyasında Sözleşmenin Anlamı
Sözleşmelerin anlamı
Tokalaşmanın tarihi şüphesiz epey eskilere uzanıyor. Ancak sözlü kültürden yazılı kültüre geçilmesiyle beraber yazılı anlaşmalar, özellikle iş dünyasının önde gelen araçlarından biri oldu. İnce bir roman kadar uzun ya da bir sayfa kadar yalın bir metni olabilse de, bir anlaşmanın ne anlama geldiği bir iş kültüründen diğerine daima farklılıklar gösterir.
Sözleşmelerin yorumlanmasına dair iki temel karşıt görüş söz konusu. Bir yanda “kuralcı”, diğer yanda “ilişki” yönelimli kültürler var. Kuralcı kültürler için sözleşmeler imzalandıktan sonra süreç artık tamamen kanun yoluyla yönetilir. Sözleşmeler titizlikle incelenir ve ilgili tarafların avukatlarınca muhtelif kereler değişikliğe uğrar. Bu arada avukatların karşı tarafın yazdıklarındaki gramer ve yazım hatalarım düzeltmesine bayılırım—sanırım bunu yalnızca kendilerini karşı tarafa daha üstün hissettirmek ve karşı tarafı biraz kızdırmak için yaparlar. Karşı argümanların olması demek, bir sürü toplantı, yeme&içme; kan ve gözyaşı demektir, ancak sözleşme bir kez imzalandı mı artık sanki taşa kazınmış muamelesi görür.
İlişki yönelimli kültürlerde ise sözleşmeler, tamamen başka türlü yorumlanabilir. Anlaşma, ilişki bir kez kuruldu mu yol üstünde değişikliğe uğrayabilecek olan bir enstrümandır. Dolayısıyla toplantılarda maddeler veya sözleşmelerin detaylarından çok kişilere odaklanılır. Nihayetinde ilerde sözleşmenin koşullarını değiştirmeniz gerektiğinde, karşınızda ilişkilerinizin iyi olduğu, taleplerinize saygı ve anlayış gösteren biri olmalıdır. Arada ortak bir tanıdığın olması (okul, geçmiş, hobi ve çocuklardan tutun her yerden olabilir) uzun vadede fazla sıkıntı çekmemenize yarayabilir. Bu yüzden, anlaşmayı imzalamadan önceki bu tür toplantılar kuralcı birine “inanılmayacak” derecede kolay gelebilir. Sadece bu kadar kişisel soru sorulduğunu veya niye bunca öğle ve akşam yemeği ayarlandığını ara sıra merak etse de, yine de anlaşma imzalandıktan sonra olabilecekler konusunda pek şüpheye düşmez. Anlaşma kolayca, arzu ettikleri şekilde hazırlanır.
Anlaşma bir kez imzalandıktan sonra ise kâbus başlar. Kuralcı profile sahip kişinin tatlı rüyası, ilişki yönelimli kişiden gelen, diyelim kâr payı oram konusuna dair temel değişiklik talebinde bulunan ilk e-postanın gelen kutusuna ulaşmasıyla sona erer. Buyurun bakalım! Kısa, ancak güçlü bir ifadeyle tarafların sözleşmeyi sadece altı ay önce imzaladıklarını, neden şimdi değiştirmeleri gerektiğim soran bir cevap yazar. Hatta o sırada kafasının arkasında, söz konusu maddeye uyulmadığı takdirde karşı tarafı dava edebileceğine dair düşünceler uçuşmaya başlar.
Unutmayın ki Türkiye ilişki yönelimli bir toplumdur. Her kültürel çatışmada olduğu gibi burada da uzlaşma için yapılması gereken ilk şey, belli bir yaklaşımın arkasında yatan sebepleri anlamaya çalışmaktır. Saygı ve anlayış söz konusu olduğunda çözümü bulabilmek gerçekten de daha kolaydır.