Girişimcilere Çin’de Ticaret ve İş Fırsatları
Çin’de gıda için büyük fırsat var
Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin, gıda ve tarım ürünleri ihracatçıları için büyük fırsatlar barındırıyor. Türkiye’nin geleneksel gıda ve tarım ihracatı sektörleri bu devasa potansiyeli değerlendirmek için atak içinde. Bu büyük pazarda stratejik hareket eden, erken davranan kazanacak…
ÇİN 1.5 milyar nüfusu, 9 trilyon dolara ulaşan gayrisafi milli hasılası ile dünyanın en büyük ekonomilerinden biri. Bu kadar kalabalık nüfusun haliyle ihtiyaçları da büyük oluyor. Ülke sadece ihracat yapmıyor. Aynı zamanda ciddi bir ithalatçı. Geçen yıl 1.8 trilyon dolarlık ithalat gerçekleştirdi. Bu rakamın 91 milyar dolarını tarım ve gıda ürünleri oluşturdu. Çin’e tarım ürünleri ihracatı yapan ülkelerin başında ABD, Brezilya, Japonya, Tayland, Avustralya, Endonezya, Kanada, Malezya ve Rusya geliyor. Türkiye’nin Çin’le olan gıda ve tarım dış ticaret hacmi 231 milyon dolar düzeyinde. Çin’e gıda ürünleri ihracatımız ise 57 milyon dolarla sınırlı. Bu rakamlar Çin’in Türk tarım ve gıda şirketleri açısından devasa bir potansiyele sahip olduğunu gösteriyor.
Bugün Çin’in GSYİH’nın yaklaşık yüzde 1’ini tarımsal üretim oluşturuyor ve ülke istihdamının yaklaşık yüzde 36.7’si tarımla iştigal ediyor. Aynı zamanda ciddi bir tarım ülkesi. Çin nüfusu ile dünya gıda tüketimi ve dolayısıyla gıda endüstrisi açısından büyük bir öneme sahip. 2012 yılı verilerine göre, gıda endüstrisinin çapı tahmini olarak 1.5 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Önemli gıda ithalatçıları arasında yer alan Çin ağırlıklı olarak yağlar, çikolatalı ve şekerli mamuller, konserve meyve ve sebzeler ile unlu mamuller ithal ediyor. Çin’de büyüyen ekonomi ile yükselen gelir düzeyi ve yaygınlaşan Batı tarzı tüketim alışkanlıkları sonucu gıda ithalatının yıldan yıla artması bekleniyor.
İHRACATIMIZ DEVEDE KULAK
1999-2010 yılları boyunca Türkiye ile Çin arasındaki genel dış ticaret hacmi 2009 yılı (kriz dönemi) hariç hep artış gösterdi. Aynı şekilde dış ticaret açığımız da geçen yıllar içerisinde sürekli yükseldi. 2012 yılında da benzer bir artış gözlendi. 2012 yılında 2011’e göre, genel ve tarımsal ihracatımız artarken, ithalatımız azalma gösterdi. Toplamda iki ülke arasındaki genel ve tarımsal dış ticaret hacmi azaldı. 2012 yılında Çin ile dış ticaret hacmimiz yaklaşık 24 milyar dolar iken tarımsal ticaret hacmimiz sadece 231 milyon dolar oldu. Aynı yıl genel ihracatımız 2.8 milyar dolar olarak gerçekleşirken, tarımsal ihracatımız 74 milyon dolar, gıda ürünleri ihracatımız ise 57 milyon dolarda kaldı.
Çin’in muazzam düzeylere ulaşan tarım ve gıda ürünleri ihracatı rakamlarının yanında Türkiye’nin ihracat rakamlarının küçüklüğü dikkat çekiyor. Bu nedenle Türk gıda sektörü için Çin’deki fırsatları araştırdık. Hangi ürünlerde ne gibi fırsatlar olduğunu sorduk, soruşturduk. Çin’e ihracat yapan işadamlarımızla konuştuk.
Türkiye’den Çin’e, kuru incir, kuru üzüm, kuru kayısı, konserve, ekmek, pasta, kek, bisküvi, unlu mamuller, çikolata, şekerleme, tütün, makarna, salça, yumuşakçalar, kavun, karpuz, papaya, elma, armut, ayva ve diğer meyveler, alkolsüz içecekler, meyve suları ihracatı yapılıyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkililerinin 21 Nisan 2013 tarihinde Çin’e yaptığı ziyarette önemli anlaşmalara imza atıldı. “Gıda Güvenliği Mutabakat Zaptı” ile gıda ürünlerinin iki ülke açısından güvenilirliğinin teyidi sağlandı. Bu anlaşmaların ardından bürokratik engeller de kalktığında iki ülke arasındaki gıda ticaretinin bambaşka bir boyuta ulaşacağını söyleyebiliriz.
“PAZARI İYİ ETÜT EDİN”
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bürokratları Çin pazarına girecek işadamlarına şu tavsiyelerde bulunuyor: “Çin’e ihracat yapacak firmaların bu ülke ile ilgili yeterli bilgiyi baştan edinmelerinde fayda var. İhracatçı firmaların ürünlerin içeriklerine, muhafaza koşullarına ve etiketine ilişkin ulusal standartlara uymaları ürünlerinin gümrükten sorunsuz geçişi için büyük önem arz ediyor. Çin gıda sektörü uluslararası tüm yatırımcı ve üreticiler için olduğu gibi Türk üreticiler için de cazip ve gelecek vaat eden bir sektör. Nüfus artış hızı düşmesine rağmen yüksek olan nüfus bu sektörü canlı tutuyor. Çin’de yeni gelişmekte olan hazır gıda tüketim alışkanlıkları da göz önüne alınmalı. Köylerden kente artan göç ile oluşan yeni damak tatlarına uygun ürünleri belirlemek için pazar araştırmaları yapılmalı. Ardından, idari otoriteler ile yatırımcı ve üreticilerle ilişkiler geliştirilirse Çin gıda pazarı Türk üreticiler için önemli bir fırsat oluştu racaktır.”
İşadamı Ayhan Bermek, uzun yıllardır Japonya’ya gıda ihracatı yapan bir işadamı. TÜÇİAD (Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti İşadamları Derneği) Başkan Yardımcılığı da yapan Bermek, geçen yıl Shangay’da ofis açarak Çin pazarına da girdi. Bermek, Japonya’ya olduğu gibi Çin’e de zeytinyağı, ayçiçeği yağı, salça, makarna, kuru incir ve kayısı gibi gıda ürünleri ihraç ediyor. Uzakdoğu pazarlarında ciddi bir deneyime sahip olan Bermek, geleneksel gıda ürünlerimizin Çin pazarında rahatlıkla pazar bulacağına inanıyor. Fuarlara katılarak ürünlerini tanıttıklarını söyleyen Bermek, “Çinliler ürünleri tanıdıkça talepleri artıyor. Gıda alanında devasa bir potansiyel var. Ancak pazara girerken dersimizi iyi çalışmalıyız” diyor. Bermek Çin pazarıyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“2023 yılında Türkiye 500 milyar dolarlık ihracat hedefliyorsa Çin mutlaka bizim ilgi alanımızda olmalı. Devasa bir pazar. Hep oradan ucuz mal getirmeye odaklanmışız. 20 milyar dolar ithalat yaparken ihracatımız 3 milyar dolara yaklaşmış. Bu ülkenin nüfusu 1.5 milyara dayandı. Orta sınıf giderek büyüyor. Özellikle okyanus kıyısında 900 milyona yakın insan yaşıyor. Bu bölgede kişi başı milli gelirin 14 bin doların üzerinde olduğu şehirler var. Bu gelir düzeyine sahip 120 milyonun üzerinde insan var. Çin pazarına bu gözle bakılmalı ve doğru stratejiler belirlenmeli. Çin Amerika’dan, Brezilya’dan gıda ürünleri ithal ediyor. Çin’i doyuran ülkeler arasına bizim de girmemiz lazım. Ülkenin ölçekleri çok büyük. Hazırlıklarımızı buna göre yapmalıyız. Deneme için verdikleri ön sipariş bile altı konteyner. Zeytinyağı yaşamlarına yeni giriyor. Bu ürünü iyi anlatırsak ciddi fırsat var. Çinliler uzun ömre inanır. Fındık, ceviz, badem gibi ürünler fırsat olabilir.”
Bermek, Çin pazarında devletin teşvik yerine ikili anlaşmalarla özel sektörün önünü açması gerektiğini söylüyor. İhracatın artmasında bu yöntemin daha etkili ve masrafsız olduğunu söyleyen Bermek, bunun yapılması halinde süt ve süt ürünleri, yaş meyve sebze gibi bir çok ürün ihracatında sıçramaların olacağını iddia ediyor. Çin’e ihracat yapacak olan firmalara TÜÇİAD olarak rehberlik desteği verdiklerini söyleyen Bermek, Çin’in çok farklı bir pazar olduğunu, bu nedenle danışmanlık hizmeti almadan iş yapmanın akıllıca olmayacağını belirtiyor.
“GİRİŞİMCİ SABIRLI OLMALI”
Pasifik Okyanusu kıyısında yer alan 23 ülkede ofisleri bulunan PASİAD (Pasifik Ülkeleri Sosyal ve İktisadi Yardımlaşma Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi Ferhan Merter de Çin’de gıda sektörü açısından ciddi fırsatlar olduğuna dikkat çekiyor. Bazı konularda girişimcileri uyaran Merter, Çin ile ilgili ilginç bir deneyimini pavlaşıyor: “Biz zeytinyağını tuzlu severiz. Fuarda tanıtım yapılırken tadımlık zeytinyağlıların içine tuz koydular. Standı ziyaret eden Çinliler hiç beğenmedi. Ertesi gün aynı zeytinyağının içine şeker koydular, bir tadan bir daha tatmaya başladı. Onları kendimiz gibi düşünmeyelim. Araştırma yapıp damak tatlarına uygun ürünler gönderelim. Bu şekilde başarılı oluruz.”
Yeme içme sektörünün bu ülkede iş yapabileceğine inanan Merter, yine de en azından bir süre dayanacak sermaye gücü olması gerektiğini ifade ediyor. Çin’de döner ve simit işine giren işadam-larımız olduğunu belirten Merter, bu işlerin “tutacak gibi göründüğünü” söylüyor. Merter uyarılarını şöyle sürdürüyor:
“Restoran açacaklar bir süre deneme yapmalı ve sabırlı olmalı. Malatya Pazarı tarzı kuruyemiş mağazaları iyi iş yapar. Kuruyemişi seviyorlar. Kumpir, köfteci zincirleri mantıklı görünüyor.
Kuru fasulye restoranı zaman içinde fırsat olabilir. Çin’de deneme yapabilecek, bu gücü kendinde gören cesaretli girişimciler için büyük fırsatlar var. PASÎAD olarak biz girişimcilere danışmanlık hizmeti veriyoruz. Kapımız fırsat kovalayanlara açık.”
“DENGESİZLİK GİDERİLEBİLİR”
Türkiye’nin Çin ile olan dış ticareti, ithalat ağırlıklı. Ticaret dengesi Türkiye aleyhine işliyor. Oysa bu dengesizliği tarım ve gıda ürünleri ihracatı ile bir ölçüde gidermek mümkün. Bu görüşümüzü Çinli yetkililer de doğruluyor. Geçtiğimiz haftalarda Çin İthalat Kurumu Satın Alma İşlemleri Başkanı Nhe Zhen ile İstanbul’da bir araya gelme fırsatı bulduk. PASİAD ve TÜÇİAD’m davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Zhen, gıda konusunda açıklamalarda bulundu. Zhen, şu an Türkiye’den Çin’e ihracatı yapılamayan süt ve et ürünlerine özellikle büyük oranda ihtiyaç duyduklarım belirtiyor. Zhen, “İkili ticaretteki dengesizlik gıda ile çözülür. Sizden birçok gıda ürününü alabiliriz” diyor.
AMBALAJLI GIDA AVANTAJLI
Yapılan araştırmalar 2012 yılında Çin’deki ambalajlı gıda pazarının büyüklüğünün 180 milyar doları aştığını gösteriyor. Bu rakam daha birkaç yıl önce, 2008’de 67.7 milyar dolar düzeyinde idi. Bu hızlı büyüme pazardaki muazzam potansiyeli göstermesi açısından önemli. 2017 yılına kadar Çin ambalajlı gıda pazarının en kötümser tahminlerle yüzde 51.2’lik büyüme ile 278.7 milyar dolar düzeyine çıkacağı tahmin ediliyor.
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, bu noktada özellikle atıştırmalık ürünler, bebek besinleri, dondurulmuş ürünler ve süt ürünleri kategorilerinde ciddi fırsatlar olacağını söylüyor.
Kopuz, Çin’in Türkiye’den yağlar, şekerli ve çikolatalı mamuller, konserve meyve ve sebzeler ile unlu mamuller talep ettiğini söylüyor. Kopuz, “Çin’de birçok gıda ürününün üretilmesi ve uluslararası pazarlarda bazı sektörlerde zaman zaman Türkiye’nin rakibi konumunda bulunmasına karşın, iç pazarda özellikle yüksek gelir düzeyine sahip tüketiciler ithal edilmiş ürünleri daha güvenli ve kaliteli buluyor. Bu ülkede ‘Avrupalı’ imajı nedeniyle Türk ürünlerinin pazarda şansı yüksek” diyor.
Kopuz, Çin’de pazar bulabilecek ürünleri şöyle sıralıyor: Kabuklu yemişler, kurutulmuş meyve, deniz ürünleri, et ve et ürünleri, taze meyve ve sebze, bebek besinleri, süt ürünleri, tahıllar ve kahvaltılık gevrekler, kiraz, armut gibi taze meyveler, kurutulmuş dut türü meyveler, hazır gıdalar, doğal ve organik gıdalar, fonksiyonel gıdalar, atıştırmalık ürünler, bebek besinleri, dondurulmuş ürünler ve süt ürünleri.
Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında imzalanan, Gıda Güvenliğine ilişkin Mutabakat Zaptı’nın iki ülke arasında gıda ve tarım ürünleri ticaretinin gelişmesi açısından önemli bir adım olduğunu söyleyen Kopuz, 16 Ağustos tarihinde yürürlüğe giren mutabakat zaptı ile iki ülke arasında gıda güvenliğinin sağlanmasının ve ikili işbirliklerinin tesis edilmesinin kolaylaşacağını söylüyor. Kopuz sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu aşamada iki ülkenin gıda güvenliğini sağlamak üzere yürürlükte bulunan yasa, ilgili mevzuat, kontrol sistemleri, sertifika düzenlemelerinin açıkça anlaşılmasını sağlamak amacıyla gerekli bilgiler üyelerimizle paylaşılacak. Mutabakat zaptından sonra özellikle hayvansal ürünler ihracatı için hayvan sağlığı anlaşmalarının yapılması gerekiyor. Çin gıda sektörü için büyük bir ihracat potansiyeli içeriyor. Bu devasa pazarda güçlü olmak gerekiyor.”
Şemsi Kopuz. Çin pazarına giriş yapacak yeni girişimciler için de önemli uyarılarda bulunuyor. Çin’e ihracat yapacak olan firmaların pazarı iyi araştırarak buna göre bir giriş stratejisi oluşturmaları gcrcktiğini belirten Kopuz, Çin’de rekabetin yoğun olduğunu bu nedenle pazar etüdü ve partnerin büyük önem taşıdığını belirtiyor.
GELENEKSEL ÜRÜNLER ŞANSLI
İstanbul Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Zekeriya Mete de Çin pazarına özel önem veren isimlerden. Şekerli ve Şekerli Mamuller Tanıtım Grubu başkanlığı da yapan Mete, pazar için özel çalışmalar yaptıklarını söylüyor. Lokum ve helva gibi geleneksel ürünlerin Çin’de çok şansı olduğunu belirten Mete, 10-12 Mayıs 2013 tarihleri arasında Guangzhou’da düzenlenen Çin Uluslararası Gıda Ekipmanları Fuarı’na Şekerleme ve Şekerli Mamuller Tanıtım Grubu olarak katıldıklarını ve çikolata, bisküvi ve şekerli mamul ürün portföylerini ziyaretçilerin beğenisine sunduklarını belirtiyor. Özellikle helva ve lokuma ilginin yüksek olduğunu söyleyen Mete, yapılan tanıtımların ardından özellikle lokum ihracatında önemli artışlar yaşandığına dikkat çekiyor. Turkish Delight markası üzerinde yoğunlaştıklarını söyleyen Mete, Çin pazarının potansiyeli ile ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Günümüzde Batı merkezli dünya ekonomisinin çok aktörlü ve çok merkezliliğe sürüklenmesine benzer bir biçimde Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan’ın başını çektiği gelişmekte olan ülkeler dünya ticaretinin yapısını değiştirdi. Asya’nın yükselişine şahit olduk. Bu dönemde ekonomik entegrasyonlar arttı. Bu nedenle, KOBİ’lerimizin kendi pazarlarını çeşitlendirmelerini, geleneksel pazarlarımız dışında var olan fırsatları değerlendirmelerini tavsiye ediyorum.” Hububat, bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü olarak geçen yıl toplam 6 milyar dolar ihracat yaptıklarım hatırlatan Mete, bu yıl ve önümüzdeki yıl ihracatta yapılacak düzenlenmelerle artış oranının yüzde 10-15 civarında olmasını öngördüklerini belirtiyor. 2023 yılında sektör olarak 13.7 milyar dolar, şekerli mamuller olarak ise 6 milyar dolar ihracat hedeflediklerini söyleyen Mete, Çin’in büyüme hızı, dünya ile entegrasyonu ve tüketim alışkanlıklarındaki hızlı değişim nedeniyle, bu iddialı hedeflere ulaşmanın mümkün olduğunu belirtiyor.
SU ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ HAZIR
Su ürünleri sektörü ağırlıklı olarak Avrupa, Rusya, Japonya pazarına ihracat yapıyor. Geçen yıl 1 milyar 665 milyon dolarlık ihracat yapan sektör, bu yıl 1 milyar 840 milyon dolarlık ihracat hedefliyor. Sektör Çin pazarını da radarına dahil etmiş durumda. İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkam Tuncay Sagun, “Çin’i çok önem verdiğimiz Avrupa, Rusya, Japonya pazarı gibi klasik ihracat pazarlarımızın yanına eklemeye çalışıyoruz. Çin, sektörümüz açısından geleceği olan bir pazar. Söz konusu pazarda rahatlıkla yer bulabiliriz. 10 milyon dolarlık ihracatımızı rahatlıkla katlayabiliriz” diyor. Tuncay Sagun, Çin pazarına sattıkları ürünler ve geleceğe dönük stratejileriyle ilgili şunları söylüyor:
“Sektör olarak Çin’e ağırlıklı ihracatımız 0307 GTIP No’lu su ürünleri yumuşakçalar ile hayvansal mamuller sektörü bünyesinde yer alan tavuk ürünleri grubunda tavuk ayağı ihracatı önemli bir yer tutuyor. Bürokratik süreçlerin tam olarak bitmemesi nedeniyle pazara girişte yaşanan güçlükler sebebi ile Çin pazarına yeterince ürün arz edemiyoruz. Gıda Güvenliğine İlişkin Mutabakat Zaptının imzalanması ve karşılıklı olarak iç onay süreç-lerinin tamamlanması neticesinde su ürünleri sektörü olarak markalı ve yüksek katma değerli ürünlerimizle Çin pazarına çok daha geniş yelpazede ürün sunabilme imkanına kavuşacağız.”
Çin’de Türkiye algısının Avrupalı bir ülke algısı ile aynı olduğunu belirten Sagun, sektör olarak Çin pazarına yönelik ihracat stratejisini, “Yüksek katma değerli, markalı Türk ürünlerini arz ederek, tüketici tercihleri açısından pazarda aranan, tercih edilen bir konumda bulunmak” olarak özetliyor. Diğer taraftan Sagun, Türk su ürünleri sektörünün yıllardır Japonya gibi hijyen ve sağlık standartları açısından dünyanın en zorlu pazarına ihracat gerçekleştirdiğinin dikkate alınması halinde, Çin pazarında rahatlıkla çok iyi bir noktaya gelinebile-
ceğini savunuyor.
Beyaz Et Sanayicileri Derneği Başkanı Sait Koca ise, kanatlı et sektörünün Çin’e doğrudan ihracat yapamadığını söylüyor. Koca, tavuk ayağı ihracatım ise komşu ülkeler üzerinden dolaylı yaptıklarını belirtiyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın doğrudan ihracat için görüşmeler yürüttüğünü söyleyen Koca, “Çin çok ciddi bir tavuk ayağı alıcısı. 40 bin ton civarında ihracatımız var. Tonunu ortalama 900 dolardan ihraç ediyoruz. Yıllık 36 milyon dolar ayak ihracatı yapıyoruz. Çin bizim için alternatif bir pazar. Eğer doğrudan ihracat kapısı açılırsa pazar daha da büyür. But Türkiye’de pahalı, yurtdışında ucuz. Bu nedenle de but olarak ihracat zor. içeride daha pahalı alıcısı var. Bizim ihracatta tavuğun but dışındaki kısımlarına odaklanmamız lazım” diyor.
“SÜTTE BEKLENTİLER YÜKSEK”
Süt ve süt ürünleri sektörü Türkiye’de güçlü bir konumda. Uzun uğraşlardan sonra Avrupa Birliği ülkelerine ihracat izni alan sektör benzer bir atılımı Çin için de yapma hazırlığında. Çin ile imzalanan Gıda Güvenliği Mutabakat Zaptı bu noktada büyük önem arz ediyor.
Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, mutabakat zaptının alt anlaşmalarının bir an önce yapılması gerektiğini belirterek, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bürokratlarının Çin’de görüşmeler yaptığını, anlaşmalar yürürlüğe girdikten sonra bu ülkeye süt ürünleri ihracatının başlayacağını söylüyor. Çin’in çok büyük bir pazar olduğunu belirten Çallı, ihracat kapısının aralanması halinde ihracatta sıçrama yapmanın çok zor olmadığını söylüyor. Çin’de kalıcı olmak istediklerini belirten Çallı, bu nedenle Çin süt ürünleri pazar etüdü yaptıracaklarını ifade ediyor. Çallı, mesafe nedeniyle en şanslı ürünlerin ise peynir, süt tozu ve peynir altı tozu olduğunu söylüyor. Çal-lı’nın pazara dönük olarak şu yorumu yapıyor:
“Çin’in nüfus artış hızı azalarak da olsa artmaya devam ediyor. Ülkede hane halkının azalması, kadınların iş hayatına girmesi, yalnız yaşayan insanların sayısının çoğalması ve tek ebeveynli ailelerin artması, geleneksel yemek alışkanlıklarının değişmesine neden oluyor. Yaşam tarzında gözlemlenen bu değişiklik özellikle hazırlaması kolay gıdalara olan talebi artırıyor.
Bu noktada güvenli hammadde tedariki konusunda Türk ürünlerinin önemli bir potansiyeli bulunuyor. Yüksek gelir düzeyine sahip tüketicilerin ithal edilmiş ürünleri daha güvenli ve kaliteli bulması ve Türkiye’nin bu ülkedeki Avrupalı imajı nedeniyle pazarda şansının ol duğu görülüyor. Bu nedenle özellikle süt ürünleri kategorilerinde büyüme beklentileri yüksek.”
“KURU MEYVECİ DİKKATLİ OLMALI”
Çin’e yapılan 56 milyon dolarlık ihracatın içinde en önemli payı yaklaşık 10 milyon dolarla kuru meyveler alıyor. Kuru incir, kuru kayısı, çekirdeksiz kuru üzüm, fındık gibi ürünler ilk sıralarda bulunuyor. Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatında önemli bir yere sahip olan bu klasik ürünlerin Çin’e yönelik ihracatta şansları hayli yüksek. Yapılan çalışmalar da meyvesini vermiş ve Çinli tüketicilerin klasik ürünlere yönelik tepkileri olumlu olmuş. Bu durum ihracat tablolarına da yansıyor. 2009 yılında 1.7 milyon dolar olan kuru meyveler ihracatı 2012’de 10 milyon dolara çıktı.
Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkam Osman Öz, Çin pazarı için Kuru Meyve Mamulleri Tanıtım Grubu olarak çok emek verdiklerini söylüyor. Çin’de ilk tanıtımları kuru incir için yaptıklarını ve çok olumlu sonuçlar aldıklarını belirten Öz, Antepfıstığı ve kuru kayısı için de çalışma yaptıklarını söylüyor. Çin pazarının kalıntı konusunda çok titiz davrandığını hatırlatan Öz, “Avrupa’ya kayısı gönderiyoruz. www.myfikirler.com Kükürt oranı 2000 ppm. Çinliler 1000 pm altında istiyor. Şimdi bunun görüşmelerini yapıyoruz. Yakında sonuç almayı bekliyoruz” diyor. Çin’in kuru üzüm üreticisi olmasına rağmen kuru üzüm ithalatı da yaptığını belirten Öz, klasik ürünlerin şansının yüksek olduğunu, fuarlara katılıp tanıtım yaptıklarını, kuru erik, ceviz, badem, Antepfıstığı, kum incir, kuru kayısı gibi ürünlerde ciddi fırsatlar olduğunu söylüyor. Bu ürünleri özellikle yüksek gelir düzeyine sahip insanların talep ettiğini ifade eden Öz, titizliğin de buradan kaynaklandığını belirtiyor. Öz, “Avrupa’dan daha titiz oldular. Kuru meyve mamulleri ihracatı yapacak girişimciler rastgele ürün göndermesinler. Pazara girmeleri zor olur. Tüketici gelen ürünleri sorguluyor. Pazardaki fırsatı kaçırmamak için çok dikkatli olmak lazım.”
FINDIKÇI PAZARA ERKEN GİRDİ
Çin pazarına ilk giren sektörlerin başında fındık ihracatçıları geliyor. Fındık Tanıtım Grubu tarafından 2000’li yılların başında hazırlanan fındık reklamının ilginç sloganı halen hafızalarımızda. Bu dönemde hem yurtiçinde hem yurtdışmda ciddi bir tanıtım yapan fındık sektörü, Çin’de yaptığı tanıtımların meyvelerini toplamaya başlamış durumda. 1997-98 sezonunda Çin’e 32 ton fındık ihracatına karşılık 158 bin dolar döviz girdisi sağlayan ihracatçılar, 2012’de 1.720 ton fındığa karşılık 11 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaştı. 1.7 milyar dolarlık toplam ihracat içinde küçük gibi görünse de her yıl katlanarak artan bir rakamdan bahsediyoruz.
Karadeniz Fındık ve Fındık Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Dursun Oğuz Gürsoy, Çin pazarının her geçen gün büyüdüğünü söylüyor. Gürsoy, Çinlilerin başlangıçta atıştırmalık olarak fındığı tanıdıklarına, şimdilerde ise hem çikolata hem de kek pasta yapımlarında tercih eder hale geldiklerine, hatta dondurmalarda bile fındık kullanmaya başladıklarına dikkat çekiyor. Fındık ihracatçısı için Çin’in önemli bir pazar olmaya aday olduğunu söyleyen Gürsoy, şunları söylüyor: “Çin’de Batılı tarz tüketim hızla artıyor. Tanıtım faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz. Fuarlara katılıp fındığı anlatıyoruz. Kuruyemiş ve çerez alışkanlıkları artıyor. Yıllardır Çin’e fındık, kavrulmuş kabuklu fındık, kavrulmuş iç fındık, tuzlanmış kabuklu ve iç fındik, fındık püresi, fındık unu, kırılmış fındık satıyoruz. 11 milyon dolarlık rakamlar çok rahat yukarılara taşınabilir. Çin’de böyle bir potansiyel var.”
KİRAZ, GREYFURT VE LİMON
Yaş meyve sebze konusunda Türkiye hem üretici hem de ihracatçı olarak iddialı bir ülke. Kiraz, elma, narenciye, üzüm, incir gibi bir çok ürün grubunda ya lider ya da liderliğe en yakın aday. 2012 yılında yaş meyve sebze ihracatımız 2.1 milyar dolar oldu. Ancak bu alanda Çin’e henüz ihracatımız yok. Yaş Meyve Sebze Tanıtım Grubu ve ihracatçı birlikleri Uzakdoğu ülkelerine dönük özel bir çalışma yapıyor. Japonya’ya yaş meyve sebze ihracatı için iki yıldır yapılan görüşmelerde sona gelinmiş vaziyette. İstenilen analizler olumlu sonuç verdi ve önümüzdeki yıldan itibaren Japonya’ya ihracatın başlaması bekleniyor. Aynı çalışma iki ülke arasında imzalanan mutabakat zaptı sonrasında Çin’de de başlatılmış. Çin ile yapılan görüşmelerin daha kısa süreceği tahmin ediliyor. Uludağ Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Salih Çalı, mesafenin uzak olması nedeniyle yaş meyve sebzede her ürünün şansının bulunmadığını vurguluyor. Çalı, Uzakdoğu ülkelerine dönük yaptıkları çalışmaları ve fırsatlar hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Gıda güvenliği ile ilgili imzalanan mutabakat zaptı geç kalınmış bir anlaşma. Olmazsa olmaz yeni pazarlara geç kaldık. Bu açığı kapatmalıyız. Yaş meyve sebze için Çin başta olmak üzere Uzakdoğu ülkeleri ayrı bir öneme sahip. Bu pazarlarda bir an önce olmalıyız. Uzakdoğu Meyve ihracatı Komitesi’ni kurduk. Japonya için 10 yıldır çalışıyoruz. Onlar meyvelerde Akdeniz sineği ve elma kurdu istemiyor. Japon uzmanlarla yapılan ortak çalışmalar sonrasında greyfurt ihracatına sonunda izin çıktı. Şimdi limon ve kiraz için izin bekliyoruz. Benzer çalışmayı da yeni mutabakat zaptı ile birlikte Çin ile başlattık. Buradaki süreçlerin daha kısa süreceğini tahmin ediyoruz. Çünkü alt yapımız hazır.
Çin’e her ürünün gönderilmemesi gerektiği uyarısını yapan Çalı, fiyat tutturulabilecek ürünlerle pazara girmenin önemine dikkat çekiyor. Domates ve biberin şansım zayıf gören, ancak kiraz, greyfurt, portakal gibi ürünlerin şanslı olduğunu söyleyen Çalı, kirazın 20-30 dolar arasında satıldığını, bu nedenle fiyatın ihracat yapmaya değer olduğunu ifade ediyor. Birlik olarak şimdilik kiraz, nar, portakal, greyfurt, limon, mandalina ve Bursa siyah incirini belirlediklerini ve bu ürünlere odaklanacaklarını söyleyen Çalı, bu ürünlerde şanslarını yüksek görüyor.
ZEYTİNYAĞINA TALEP ARTTI
Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçı Birlikleri ile Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi de Çin’i yeni hedef pazar olarak belirleyen birliklerden. Çin’in en büyük gıda fuarına çıkartma yapacak olan zeytinyağcılar ülkede özel tanıtım etkinlikleri de düzenleyecek. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli, yalnızca son 10 yıldır kullanıldığı halde artan gelir düzeyi ve insanların sağlıklı ürün tüketimine merakı sonucu zeytinyağı talebinin artmaya devam ettiğini belirtiyor. Öncelikle uluslararası otel zincirleri ve hipermarketler tarafından tercih edilen zeytinyağının artık yüksek gelir düzeyine sahip Çinli tüketiciler tarafından da kullanılmaya başlandığını söyleyen Güreli, pazarın ciddi fırsatları barındırdığını ifade ediyor.
Zeytinyağı ihracatçılarının yurtdışı pazarlarda ortak hareket edebilmek için kurduğu, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi (ZZTK) halen hedef pazarlarda tanıtım faaliyetleri yürütüyor. Pazarlarda özellikle “Türk zeytin ve zeytinyağı” markası ve imajı oluşturulmaya çalışılıyor. ZZTK Başkanı Metin Olken, Çin’e dönük özel çalışmalar yaptıklarını belirterek, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Komitenin belirlediği hedef ülkeler arasında yer alan Çin Halk Cumhuriye-ti’ne yönelik olarak 2009 yılından beri farklı tanıtım çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Çin’in en önemli gıda fuarları arasında yer alan Food Hospitality China Gıda Fuarı’na katılarak Türk zeytin ve zeytinyağının tanıtımını yapıyoruz. Fuarda standımız-da Çin’in tanınan şefleri tarafından Türk zeytini ve zeytinyağlarının kullanıldığı Çin mutfağı yemekleri ile zeytin ezmesi ve zeytinyağlı Türk yemekleri ziyaretçilere sunuluyor. Sektördeki profesyonellere yönelik, Türk zeytin ve zeytinyağını ve sektörü anlatan seminerler düzenleniyor ve seminerlerin ardından katılımcılara tadım etkinlikleri gerçekleştiriliyor.” ZZTK olarak 23-25 Ekim 2012 tarihlerinde düzenlenen International Edible Oil Expo Fuarı’nda Beijing Ticaret Müşavirliği tarafından komiteye tahsis edilen bilgi standı ile katılım sağladıklarını söyleyen Olken, ayrıca 15-17 Temmuz 2012 tarihleri arasmda Pekin’de “China Int’l Oil & Oilseeds Industry Summit 2012” etkinliğine katıldıklarım belirtiyor. 13-15 Kasım 2013 tarihleri arasmda 13’üncüsü düzenlenecek olan FHC fuarında da bir stant açacaklarım söyleyen Olken, bu yıl özellikle Çin pazarına özel önem verdiklerini vurguluyor. Seminerler dışında Türkiye’nin çeşitli yörelerinden götürülen zeytin ve zeytinyağları ile yemek pişirme ve tadım etkinlikleri yapacaklarını belirten Başkan, Çin’e zeytinyağı ihracatında geçen sezon yüzde 84 artış yakalandığını ve bu artışı 2013 yılında da tekrarlamak istediklerini belirtiyor.
Fuara katılana yüzde 70 destek var
Çin pazarı için fuarlar önemli bir işlev görüyor. Bu nedenle Türk firmaları da Çin’de düzenlenen gıda fuarlarına katılmaya çalışıyor. TO İstanbul Ticaret Odası Gıda Fuarı’na katılımı organize ediyor. Fuarın geçen yıl onur konuğu olan Türkiye etkinlikteki alanını her geçen sene artırıyor. 100 bin metrekarelik alanda 2 bin 400 firmanın katıldığı SIAL China’ya bu yıl 800 metrekare ile katılan Türkiye 13-15 Mayıs 2014 tarihleri arasında Shangay’da düzenlenecek fuarda alanını bin metrekareye çıkardı. Türk firmaları başta kuru meyve, makarna, bakliyat ve yağ olmak üzere yöresel ürünleri ve gıda üretim makineleri ile fuarda yer alacak. Asya’nın en büyük gıda fuarlarından biri olan SIAL China fuarına katılacak olan firmalar Ekonomi Bakanlığı’nın yüzde 70’lik desteğinden yararlanıyor. Söz konusu fuarda metrekare iştirak bedeli 550 euro.
Cahit ÇETİN / Tariş Zeytinyağı Birlik Başkanı
“Sekiz yıldır Çin’deyiz”
Tariş Zeytinyağı markasıyla yaklaşık sekiz senedir Çin’de varız. Çin bizim için her zaman önemli bir pazar oldu. Tariş ürünleri pazara ilk kez Tesco market zincirleri ile girdi.
Hedef olarak daha küçük ölçekteki SogoShop, Cityshop vb. mağaza zincirleri ile Babaiban gibi çok katlı mağazaları seçtik. Tariş Zeytinyağı ağırlıklı olarak Şangay bölgesinde satılırken internet aracılığıyla diğer bölgelere de ulaştırılıyor.
Müşterilerimiz ağırlıklı olarak Çin’de yaşayan yabancılar ve yüksek gelir grubuna ait tüketicilerden oluşuyor.
Özellikle yeni yıl kutlamalarında kurumsal şirketlerin ürünlerimizi hediyelik olarak değerlendirmesi pazarda bizi ayrıcalıklı kılıyor. Gelişen bu pazarda fiyat rekabetinden çok kaliteli ürünlerle yer almak markaları kalıcı kılacaktır. Ancak İtalya ve İspanya örneğinde olduğu gibi, Türkiye’nin ülke olarak daha etkin çalışmalar yürütmesi gerekiyor. Çin, küresel krizde bile büyüyen bir ekonomi ve nüfusu ile gıda üreticileri açısından çok önemli bir pazar. Özellikle yeni oluşmakta olan alım gücü yüksek sınıf, zeytinyağı gibi fiyatı yüksek ama sağlık yönünden dikkatini çeken bu değerli ürünü artan miktarlarda talep edecektir. Dolayısıyla bu pazarda Türk zeytinyağı markalarının daha etkin olabilmesi için ülke düzeyinde çalışmalar yürütülmeli. Özellikle gümrük yönetmelikleri ve uygulamalarının çok sık değişmesi nedeniyle ciddi sorunlar yaşanıyor. Bu sorunlar iki ülke arasında yürütülecek görüşmelerle en aza indirilmeli.
Orkide, Şangay’da ofis açtı
Orkide markasıyla tüm Türkiye çapında tanınan Küçükbay Yağ Sanayi, Çin konusunda önemli çalışmalar yapan şirketlerden biri.
2013 yılında zeytinyağı konusunda atağa kalkan ve yatırımlarını artırarak tanıtım faaliyetlerine hız veren Orkide Yağ, Uzakdoğu’da Japonya, Singapur, Endonezya, Myanmar, Tayland, Macau gibi ülkelerden sonra Çin pazarına da yöneldi. Küçükbay A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Küçükbay, yeni hedef pazarlarıyla ilgili olarak şunları söylüyor: “En büyük rakip ülkeleri geride bırakarak ülkemizi temsil etmenin ve kalitesi onaylı ürünlerimizin ihracatını yükseltmenin gayreti içindeyiz. Ayçiçeği ve mısır yağı konusunda yakaladığımız başarıyı şimdi de zeytinyağı ile tekrarlamak için çalışmalar yapıyoruz. Son yıllarda Çinliler zeytinyağına ilgi gösteriyor. Biz de Çin’de düzenlenen FHC (Food Hotel China) Fuarı’na katılarak ürünlerimizi tanıttık. Çinliler son 10 yıldır zeytinyağının faydaları konusunda oldukça bilinçlendi. Yılda 30 bin tonun üzerinde zeytinyağı alımı gerçekleştiriyorlar. Orkide Yağ olarak yoğun talepleri karşılayabilmek için Çin’de yerleşik bir ofis ve depo yapılanmasına gitmemiz gerekiyordu. Bu anlamda biz de start verdik. Baharu Corporation Şangay ofisimiz faaliyete geçti ve ticari bağlantılar kurmaya başladı. Japonya’da edindiğimiz tecrübelerle Çin’de de büyük başarılara imza atacağımıza inanıyoruz.”
Akram BİKHAZİ / Yıldız Holding Uluslararası Operasyonlar Başkanı
Çin’de fırsat da zorluklar da büyük
Çin’e ihracatı ağırlıklı olarak Ülker markamızla yapıyoruz, ihracat portföyümüz genellikle çikolata kaplamalı ürünleri içeriyor. Çin 1.3 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi. Ayrıca ekonomisiyle de dünyada ikinci sırada yer alıyor. Bu iki özelliğinin yanı sıra, Çin’de ortalama geliri artış gösteren ve büyüyen bir orta sınıf bulunuyor. Bu da her geçen gün daha fazla isteğe bağlı harcama gücüne sahip olan insanın tüketici sınıfına katılması anlamına geliyor. Bu faktörler Çin’deki tüketici tanımını değiştiriyor. Bir taraftan ülke büyük fırsatlar sunarken bir taraftan da kaliteli ve değerli ürünleri araştıran ve bu konudaki beklentilerini yüksek tutan bilinçli tüketici sayısında artış gözleniyor.
Çin’in büyümeye devam edeceğini düşünüyoruz. Uluslararası büyüme vizyonu olan bir şirket olarak bu önemli coğrafyada varlığımızı artırmak bizim için önemli. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Çin bizim için önemi giderek artan bir pazar haline geldi.
İhracatımız ülkenin kuzey batısına odaklanmış durumda. Çin’in kesinlikle önemli bir fırsat olduğu doğru ancak zor bir pazar olduğu gerçeği de unutulmamalı. Farklı tüketici ve rekabetçi dinamiklere sahip, farklı pazarlardan oluşan bir ülke. Bu sebeple, şimdiye kadar pazarı ve tüketicileri tanımak adına kademeli bir ihracat yaklaşımı benimsedik. Global marka vizyonu olan bir grup olarak, Çin’in de içinde bulunduğu büyüyen pazarları sürekli olarak değerlendiriyoruz. Vizyonumuz ve hedeflerimizle örtüşen global fırsatları arayışımız da devam ediyor.
Hidayet KADİROĞLU / Elvan Gıda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Perakendenin çehresi değişiyor
Çin’e Elvan ve Cici markalarıyla çikolata ihracatı yapan Elvan Gıda pazardan çok memnun. Firmanın ihracat rakamını iki yıl içinde hızlı bir artışla 1 milyon doların üzerine çıkmış. Elvan Gıda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hidayet Kadiroğlu, Çin pazarındaki değişim için şunları söylüyor:
“Çin’deki perakende piyasasının gelişmesine paralel olarak ürünlerimizin satış noktalarında da bir değişim yaşanıyor. Geleneksel satış kanallarından organize perakende zincirlerine doğru bir yöneliş var. Biz de buna göre yapılanıyor ve gelen teklifleri değerlendiriyoruz. Bu kapsamdan olmak üzere Wal-Mart gibi büyük perakende zincirlerinden yetkililer firmamızı ziyaret ettiler. Hedef ürünler ve lansman konusunda çalışmalarımız sürüyor. Grubumuz markalarından Elvan Gıda’nın Turquality Marka Desteği kapsamına alınması, Çin’de de elimizi güçlendirdi. 2014’ten itibaren bu ülkede de marka yatırımlarımızı artıracağız. Çin pazarı coğrafi, sosyal ve ekonomik anlamda bazı dezavantajlara sahip. Uzak olması özellikle gıda sektörü için zorluklar oluşturuyor. Nakliye süresi iki ayı buluyor ki, bu da gıda ürünlerinde tazeliği ve fiziki sağlamlığı koruma konusunda olumsuz etki yapabiliyor. Yerli üretimin teşvik edilmesi ve iş gücü maliyetinin düşük olması da fiyat rekabeti yaratıyor. Kalitesi düşük üretimin ve taklit ürünlerin yaygınlığı da bir diğer olumsuz faktör. Ayrıca, gümrük prosedürleri ve uygulamaları farklılıklar gösteriyor. Bütün bunlar dikkate alınarak ve iyi araştırmalar, etütler yaparak pazara girilmeli. Aksi takdirde hayal kırıklıkları yaşanır.”
Ahmet TİRYAKİOĞLU / Makarna Bulgur Bakliyat ve Bitkisel Yağ. Tan. Grubu Bşk.
Bulguru pirincin alternatifi yapacağız
İnovatif gıda ürünlerinin markalı olarak Çin pazarına sokulmasını mümkün görüyoruz. Örneğin, bizim Türkiye’de sıkça tükettiğimiz bulgur Çin için bilinmeyen, yeni bir ürün. Çin çok fazla pirinç tüketir. Yani bulguru bu ülkeye sokmayı başarırsanız bir patlama yaratırsınız. Ancak, bulgurun Çince de karşılığı bulunmuyor ve yemek tariflerinde şimdiye kadar yer almış değil. Bu bağlamda, pirinç yiyen Çin’de bulgurun önemli bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz. Tanıtım Grubu olarak, ürünün ülkede tanıtılması için yoğun bir çaba içindeyiz. Yine, Çin çok yüksek seviyelerde makarna benzeri ürünler tüketiyor. Türkiye’nin güçlü makarna sektörü için de Çin büyük bir potansiyel oluşturuyor. Ayrıca, Çin bakliyat yiyen ve bu gıda maddesini tüketmeyi seven bir toplum. Türkiye’nin kırmızı mercimek teknolojisi dünyada başka bir ülkede olmadığı için Çin’de kolayca yer alabilir diye düşünüyoruz. Türkiye bitkisel yağ sektörü bakımından da dünyada önemli rafinasyon tesis altyapılarından birisine sahip. Çin’de tüketilen yağ çeşitleri kısıtlı. Bu sebeple, Türkiye bitkisel yağ sektörü için de Çin yeni bir pazar anlamına geliyor. Tanıtım grubu olarak Çin’e özel çalışmalar yapıyoruz. Çin’i hedef pazar ilan ettik. Ülkenin önde gelen fuarlarına katılarak ürünlerimizi tanıtıyoruz. Bu büyük pazarda yerimizi mutlaka güçlü şekilde alacağız.
İdriz Çokal / Para Dergisi / www.myfikirler.com
selam adım ismail yaşım 34 türkiye k.maraşta yaşıyoum dondurma imalatçısıyım ve ayrıca alimniyum döküm ustasıyım uzak doğuda çalışmak istiyorum hedefimde kariyerimde ilerlemek var ilgilenen varsa buyrun telefon numaram 0544 343 01 34 meil adresim meil atabilirsiniz cooll-_-boyy@hotmail.com