Ortalama eğitim süresi hesaplamasında hata var
NÜFUSUN ve işgücünün ortalama eğitim süresi, bilim ve iş dünyasında önem verilen bir gösterge olarak kabul ediliyor. Bir ülkede bu sürenin yüksek olması, ekonomik büyümeyi hızlandırıyor, işçilerin verimliliğini artırıyor. Reklam, halkla ilişkiler ile tanıtım işleri ve siyasi kampanyalar da halkın ortalama eğitim düzeyi dikkate alınarak hazırlanıyor.
Bu gösterge Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın açıkladığı insani gelişmişlik endeksinin hesaplamasında da kullanılıyor. Ancak istatistikleri incelediğimizde eğitim süresinin yükselmesinin her sorunu çözemediği de ortaya çıkıyor. Örneğin Türkiye’de fakülte bitirenlerin toplam yetişkin sayısına oranı yüzde 13’ü buluyor. Kadınlara şiddet uygulayanların içinde fakülte mezunlarının oranının yüzde 14 olması, okul eğitiminin gereksiz sertlik eğilimlerini törpüleyemediğini düşündürüyor.
Bir ülke nüfusunun eğitim düzeyi konusunda çok sayıda gösterge hesaplanıyor. Bu verileri tek bir göstergede ifade etmek için ise “ortalama eğitim süresi” hesabı yapılıyor. Bu süre 25 yaş ve üstü nüfusun mezun olduğu öğretim kurumuna göre hesaplanıyor.
Ağırlıklı ortalama ile yapılan hesaba, ilkokul beş, ilköğretim ve eski ortaokullar sekiz, lise ve dengi 11, yüksek öğretim 13-15 yıl, lisansüstü ve doktora mezunlan ise 17-19 yıl üzerinden giriyor. Her düzeydeki eğitimi tamamlayan kişi sayısı, gördüğü öğretim yılı ile çarpılıyor. Bunların toplamı, 25 yaş üstü nüfusa bölününce ortalama eğitim süresine ulaşılıyor. Bir ülke halkının bir üst sınıfa “geçmesi” en az beş-altı yıl süreden sonra mümkün oluyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜlK) bu konuda bir gösterge açıklamıyor. Bu nedenle ortada dolaşan süreler birbirinden farklı düzeylerde bulunuyor. ABD’li iktisatçılar Robert J. Barro ve Jong Wha Lee’nin Türkiye için hesapladığı süre 2010 yılından bu yana 6.5 yılda tutuluyor. Prof. Erinç Yel-dan’ın yönetiminde yapılan bir çalışmada aynı yıl için ortalama sürenin 7.2 yıl olduğu belirtiliyor. OECD’nin son Türkiye raporunda 2012 için 7 yıllık bir süre veriliyor. TE-PAV’ın genç uzmanları araştırmalarında 6.5 veya 7 yıllık süreleri esas alıyor.
Gerçek durumu görmek için ben TÜlK’in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nde yaş gruplarına göre bitirilen son öğretim kurumunu eğitim durumunu gösteren verileri esas alarak bir hesaplama yaptım.
Sayfada görülen çizelgedeki sayılarla yaptığım hesapta 2012 için ortalama eğitim süresi 7.4 yıl çıktı. 6.5 yıllık süre ise benim hesabıma göre beş yıl öncesine aitti.
ÜÇ BUÇUK YILIN HİKAYESİ
Türkiye’de ortalama eğitim süresi tartışmaları, eski bir YÖK başkanının hazırladığı ve TÜSİAD tarafından yayınlanan bir eğitim raporu ile başladı. 1992 yılında yayınlanan bu raporda Türkiye’de 25 yaş ve üstü nüfusun ortalama eğitim süresinin 3.5 yıl olduğu belirtiliyordu. 1990 nüfus sayımının sonuçları 1992’de henüz açıklanmadığı için bu hesapta 1985 sayımının sonuçları kullanılmıştı.
3.5 yıllık süre tam 13 yıl boyunca ve 2005 yılına kadar halkın eğitim düzeyinin düşük olduğunu kanıtlamak isteyenler tarafından sık sık kullanıldı. Aylar, yıllar geçiyordu ama ortalama eğitim süresi hep 3.5 yıl olarak telaffuz ediliyordu.
Esasında bu işte bir terslik var gibi görünüyordu. Yeni üniversiteler açılıyor, ilköğretim süresi 8 yıla çıkarılıyor ama bu 3.5 yıllık süre nedense yerinden bir milim bile oynamıyor, hep aynı kalıyordu. Halkımızı ilköğretim üçüncü sınıftan terk olarak gösterenlerin bir bölümü esasında iyi niyetliydi. Bu kişiler, dinleyenleri şoke ederek dikkatleri eğitim seferberliği üzerine çekmek istiyordu. Ancak zamanla bu tür açıklamalar geri tepti. Eğitimde geri kalmışlığın bir kader olduğunu düşünenler oldu.
Ben bugün yaptığım hesabı 90’lı yıllardan sonra yazı yazdığım gazete ve dergilerde sık sık tekrarlayarak ortalama eğitim süresinin daha yüksek olduğunu kanıtlamaya çabaladım. Eski kuşağa göre daha titiz çalışan gençlerin yeni araştırmaları sayesinde 15 yıl hep aynı düzeyde kaldığı iddia edilen sürenin, 2005’te altı yılı aştığı genel kabul görmeye başladı. Tartışmaların sona ermesi için TÜlK’in ortalama eğitim süresini hesaplaması ve hesaplama sonuçlarını uluslararası kuruluşları bildirmesi gerekiyor.