Akuaponik çiftlikleri
İnsanlığın kurtarıcısı: Akuaponik çiftlikleri
Günümüzde giderek yaygınlaşan bu çiftliklerde hem su ürünleri hem de sebze meyve birlikte yetiştiriliyor. Su döngüsel olarak birkaç defa kullanılıyor. Sistem enerji açısından da kendi kendine yeterli. Verim ise rekor düzeyde.
ORTADOĞU’NUN petrol zengini coğrafi bir bölge olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ancak petrolün sınırsız bir kaynak olmadığını da biliyoruz. Bir gün tükenince Ortadoğu’nun yüzüne hiç kimse bakmayacak. Araplar da bunun farkında. Yarın petrol olmayınca para da olmayacak.
Yarın, bugün olduğu gibi Endonezya’dan domates, Rusya’dan havyar, Amerika’dan tahıl, Avrupa’dan taze sebze meyve getirtemeyecekler. O halde ne yapmalılar?
Besin maddeleri üretiminde kendi kendine yeterli olmaktan başka çare yok.
Ancak Araplar, yüzde 76’sı çöl olan topraklarda yaşıyor. Su yok, ya da çok kısıtlı. Toprak ekime elverişli değil. Fakat teknolojinin, bu karanlık tabloyu yeşile çevirecek gücü var. Kurtarıcı çözüm, seracılığın daha da gelişmiş biçimi olan “Akuaponik çiftlikleri”. Bu çiftliklerin en büyüklerini, Birleşik Arap Emirlikleri’nin dört bir yanında görmek mümkün.
Bunlar da seralar gibi kapalı mekanlar.
Diğerlerinden ayıran özellikleri, akuaponik çiftliklerinde hem su ürünleri hem de sebze ve meyve yetiştirilmesi.
SON DAMLASINA KADAR
Yılda 25 santimetreküpten daha az yağmur alan çöllerde su, altın kadar değerli olduğundan son damlasına kadar kullanılıyor. Hem de birkaç defa. Öncelikle balıkların yetiştirilmesi için hayat kaynağı oluyor. Çay rengini alıp balıklar için sağlıksız hale geldiğinde sebze ve meyveler sulanıyor. Topraktan geçip doğal olarak filtrelenen su, temiz ve berrak bir şekilde tekrar balıkların bulunduğu tanklara naklediliyor. Makineler yok, kimyasal gübreleme yok, haşere ilaçları yok. Sadece birkaç su pompası var. Böylece bir taşla birkaç kuş vurulmuş oluyor.
Bu çiftliklerde çoğu zaman sebze meyve yetiştirilmesi için toprağa bile ihtiyaç duyulmuyor. Kavundan domatese, biberden patlıcana, salatadan brokoliye, karnıbahardan lahanaya kadar her tür ürünü yetiştirmek mümkün. Dört bin metrekarelik bir akuaponik çiftliği sahibi olan Cabir El Mazrui, bir günde bin 200 salatalık, yine bir günde 180-220 kilo domates toplayabildiklerini söylüyor. El Mazrui, bu çiftçilik yöntemini seçmiş onlarca Araptan biri. Kimyasal maddelerin de rol aldığı çiftçilikten nefret ettiğini söyleyen El Mazrui, hem oldukça geniş olan kendi ailesini sağlıklı besleyebildiğini hem de ürünlerini büyük marketlere satarak, petrol kadar olmasa da büyük kazançlar elde ettiğini söylüyor. Bu çiftçiliği öğrenmek için çok şey bilmek gerekmediğini, çoğu bilgiyi deneme yanılma yoluyla elde ettiğini de sözlerine ekliyor.
KURTARICI BİR YÖNTEM
Deutsche VVelle’ye açıklamalarda bulunan El Mazrui, alternatif tarım konusunda öylesine çok bilgi sahibi olmuş ki, bazen akıl danışmak üzere yakınındaki üniversiteye gittiğinde öğrenciler kendisini “Doktor Cabir” olarak çağırıyormuş. El Mazrui, “Tam tersine, ortaokulu bile yarısında terk ettim. Hiçbir şeyin doktoru değilim” diyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin en önemli yüksek okullarından El Ayn Üniversi-tesi’nde su ürünleri kürsüsü profesörü olan Jean Yves Mervel, akuaponik çiftçiliğinin, toprakları büyük ölçüde çöllerle kaplı ülkeler için kurtarıcı olacağını kaydediyor. Bu çiftliklerde suyun yüzde 95’e varan bir verimlilikle kullanıldığını hatırlatan Mervel, balık atıklarından bile gübre olarak yararlanıldığını ifade ediyor.
Akuaponik çiftçiliğinin yapılacağı serayı kurma maliyetinin düşük olması, ürünün çabuk yetişmesi, çok az bir işletme masrafı gerektirmesi, suyu idareli kullanması sayesinde Afrika’nın açlık çekilen bölgeleri için de umut olacağı ileri sürülüyor.
Bu çiftliklerde bir atığın diğer ürünün yetiştirilmesinde kullanılması, serayı sonu olmayan bir besin kaynağına dönüştürüyor. Tükettiği besin maddelerinin yüzde 90’ını dışarıdan ithal etmek zorunda olan Birleşik Arap Emirlikleri, akuaponik çiftçiliğine dört elle sarılmış durumda. Yine de bu tür çiftliklerin yaygınlaşmasının yıllar alacağı, dışa bağımlılığın azaltılması için daha çok yol alınması gerektiği belirtiliyor.
AZTEKLER DE KULLANDI
Ülkenin besin kaynaklarının yüzde 10’luk kısmını üreten geleneksel çiftçiler, traktörlerini, biçerdöverlerini bırakıp yeni bir alanda yatırım yapmaya pek istekli değiller. Yine de geleceğin tarımının, akuaponik çiftçiliği olduğu konusunda herkes hemfikir.
Biz bu yeni yöntemi biraz daha tanıtalım. Geleneksel su ürünlerinin (akuakül-tür) ve sulama yoluyla yetiştirilen bitkilerin (hidroponik), aynı çevrede birlikte yetiştirilmesine “akuaponik” deniyor. Sadece su ürünü yetiştiriyorsanız, dışarıdan tanklara alınan suyun bakteriler içermesi ve balıkları zehirlemesi ihtimali bulunuyor. Halbuki balık, yengeç, ıstakoz gibi su ürünlerini bitkilerle birlikte yetiştirirseniz, suyu topraktan geçirip filtre edebilir, hem balıklarınızı sağlıklı yetiştirebilir hem de bitkilerinizi gübre özellikli su ile kısa zamanda geliştirebilirsiniz.
Akuaponik sistemi, aslında Azteklere kadar uzanan, oldukça eski tarihi olan bir yöntem. Aztekler, 15’inci yüzyılda bugünkü Meksika’nın orta ve güney kesimlerinde büyük bir imparatorluk kurmuş olan bir halk. Texcoco gölündeki adalarda yaşıyorlardı. “Chinampas” adını verdikleri çiftliklerde balık yetiştirir, balıklardan artan suları da tarım alanlarını sulamakta kullanırlardı.
BİRAZ DİKKAT YETERLİ
Bugün bile başta güney Çin ve Tayland olmak üzere pek çok Uzakdoğu ülkesinde polikültür denen çoklu üretim yöntemi kullanılıyor.
Modern anlamda ilk akuaponik çiftçiliği fikri, 1997’de ABD’nin Kuzey Carolina eyaletindeki New Alchemy Institute araştırmacılarından Doktor Mark McMurty tarafından ortaya atıldı. Kana-da’nın Alberta eyaletinde deneme çiftliklerinde umut vaat eden sonuçlar alındı. Karayip Adaları’nda bile akuaponik çiftlikleri görülmeye başladı. Bu adalar da yiyeceklerinin büyük bölümünü dışarıdan alıyor. Üstelik turistler bu ürünlere ilgi gösteriyor, hediyelik eşyaların yanı sıra evlerine, kimyasal değmemiş ürünler götürüyorlar.
Akuaponik çiftliklerinde sürdürülebilirliği sağlamak için enerji de gerek. Fakat enerjiyi de doğadan temin edebiliyorsunuz. Birkaç güneş paneli, su pompalarını çalıştıracak elektrik motorlarına gerekli enerjiyi sağlayabiliyor. Kısacası bu çiftlikler kendi kendine yetebilen, iyi bakım yapılması halinde yüksek verim alınabilen seralar. Sadece biraz dikkat gerekiyor. Bir elektrik arızası ya da tıkalı bir pompa, o kadar emek verdiğiniz tüm ürünü berbat edebilir.
ALEV RİGEL / PARA