Simit Zincirleri Girişimcilerden Yoğun Talep Görüyor
Simitçi Dükkanı Açmak
Daha önce sadece seyyar satıcılar ve belli fırınlarda satılan simit, yeni markaların öncülüğünde bir endüstriye dönüşüyor. Modern, konforlu salonları ve ekonomik ürün seçenekleriyle simit zincirleri, girişimcilerden yoğun talep görüyor…
GELENEKSEL lezzetlere yönelen girişimciler son dönemde inanılmaz bir hızla büyüyor. Çok değil 10-15 yıl öncesine kadar sayıları 5-6’yı geçmeyen yerli zincirler, şimdi yabancı rakipleriyle dişe diş rekabet edebilir hale geldiler. Köfteci Ramiz, Mado, Pizza Pizza bu tarzın en başarılı örnekleri arasında gösteriliyor. Önce yurtiçinde büyüdüler, sonra da yurtdışında şubeler açmaya başladılar.
Şimdi bu yoldan simitçilerimiz de ilerliyor. Bu işin öncüsü ise Simit Sarayı oldu. Simit Sarayı’ndan sonra birçok benzeri marka ortaya çıktı. Simitevi, Simit Dünyası, Şehr-i İstanbul, Simitçi ilk akla gelenler…
KONFORLU VE ŞIK MEKANLAR
Genelde iki ya da üç katlı konumlandırılan simitçi dükkanları, bulundukları şehrin gözde semtlerinde kendilerine yer buluyorlar. Açıldıkları ilk yıllarda sıradan bir kafe konseptinde olan simitçiler için şimdi “çağ atladılar” denilebilir. Zira rahat koltukları, temiz masaları ve şık dekorasyonlarıyla son derece konforlu ve sıcak mekanlar haline geldiler.
Simitçi dükkanları ne ekonomik kriz dinliyor ne de yoğun rekabet nedeniyle kapanma endişesi taşıyorlar. Üstelik bu dönemleri fırsata bile çevirdikleri söylenebilir. Kapanan bazı kafe ya da lokantaların yerlerine simit dükkanları açıldığına şahit oluyoruz.
Simit dükkanlarında simit ağırlıklı menülerin yanı sıra farklı yiyecekler de bulabiliyorsunuz. Hatta her marka kendine has çeşitler geliştirmiş. Ancak bir markanın hangi şubesine giderseniz gidin aynı standardı görebiliyorsunuz. Yani yediğiniz simidin tadı değişmiyor. Çünkü tek bir merkezde üretim yapıyorlar. Tüm şubelerine de oradan gönderiyorlar.
Zincir mağazalar dışında satın aldığınız simitlerin lezzeti, tadı ise bulunduğu bölgeye göre değişebiliyor. Örneğin, İstanbul Sultanahmet Meydam’ndaki bir seyyar satıcıdan aldığınız simit ile Adana 5 Ocak Meydanı’ndakinin tadı farklı olabiliyor.
2013’TE 80 ŞUBE DAHA AÇACAK
Türkiye’nin ilk fırın-kafe zinciri Simit Sarayı, ilk şubesini 2002’de İstanbul Mecidiyeköy’de açmıştı. Sadece 1 yıl sonra şube sayısını 25’e ulaştıran zincirin şimdi 45 ilde 200 şubesi var. Yurtiçi ve yurtdışında hızla büyüyen Simit Sarayı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Okutur, “Anadolu’nun geleneksel yiyeceği simide hak ettiği değeri vererek bu geleneksel tadımızı dünyaya taşıyoruz” diyor. Simit Sarayı, TÜBİTAK onaylı dünyanın ilk ve tek simit fabrikasında el değmeden üretim yapıyor.
Simit Sarayı’nın yurtdışında 11 şubesi var. Bunlar Girne, Ga-zimagosa, Lahey, Rotterdam, Mekke, Frankfurt, Amsterdam ve Düsseldorfta bulunuyor. Simit Sarayı, 2012 sonuna kadar şube sayısını 217’ye çıkarmayı hedefliyor. 2013 sonunda ise 287 mağazaya ulaşmayı planlıyor.
KENDİ TESİSİNDE ÜRETİLİYOR
Simit Sarayı’nın franchise giriş bedeli 20 bin euro. Reklam katılım payı yüzde 2. Sürekli franchise ödemesi ise yüzde 3 olarak belirlenmiş. Bir şubenin en az 150 metrekare büyüklüğünde ve en az 50 metrekare açık alana sahip olması gerekiyor. Bu özelliklere sahip bir yerin yatırım tutarı 450 bin TL. İşyerinin yüksek yaya trafiğine sahip ana caddeler üzerinde olması gerekiyor. Eğer bir alışveriş merkezinde açılacaksa ana kapı girişine yakın ve mutlaka bahçe alanına sahip olması isteniyor.
Simit Sarayı şubelerinde satılan tüm unlu mamuller şirketin kendi üretim tesisinde üretiliyor. Ardından da soğuk zincir filosuyla tüm şubelere sevk ediliyor. Simit Sarayı fabrikasında hijyenik koşullarda, gıda mühendislerinin kontrolünde üretim yapıldığını vurgulayan Okutur, “Ürünlerimiz satışa çıkarılacağı mağazada, ambalajı açılıp pişirilerek müşteriye sunuluyor” diyor.
Simit Sarayı, yurtdışındaki şube sayısı artınca üretimle ilgili yeni planlarını devrçye alacak. Haluk Okutur, önümüzdeki dönemde Avrupa, ABD, Çin, Suudi Arabistan ve Malezya’da üretim tesisleri kuracaklarını söylüyor.
Nur DEMİROK / Girişim uzmanı
Simit Türk’tür Türk kalacak!…
Simit Türk-Osmanlı kültürüne ait bir ürün. Orijin olarak İstanbul’a ait tipik bir fırın işi. ilk örneklerin sarayda yapıldığı söylenir.
Derinlemesine incelemedim ama simidin 1700’lerden sonra ticari hayatımıza girdiğine inanıyorum. Önceleri özel hamuru saf irmikten imal ediliyordu. Susam, Sudanlı zencilerin getirdiği bir yenilik olarak bu lezzette yerini aldı. Sonraları Ortadoğu ve Afrika’da benzerleri çıktı ama hiçbiri simit kıvamını tutturamadı. Glüten miktarı yüksek hamura lezzet katan iki önemli ayrıntıdaydı işin sırrı. Halis üzüm pekmezi ve iri taneli kızarmış susam!..
Simit fırınları 1800’lerden sonra bir ihtisas işi olarak fırıncı esnafı içinde yerini aldı. Sayıları hızla çoğaldı, lezzet ayrıntıları ustaların meslek sırrı haline geldi. Birçok benzeri olsa da hamurunu yoğurmak ve usulünce pekmeze bulayıp susamla kaplamak incelikle dolu bir işe dönüştü. Simidin doğuda ve batıda tıpatıp benzeri yok. ’Pretzel’, ‘bagel’, ‘donut’ gibi alafranga lezzetler kızarmış susam ve karamelize olmuş pekmezin özel rayihasıyla asla yarışamıyor. Üstelik simit yağ içermediği gibi, şişmanlatıcı da değil. Ege yöresinde ‘gevrek’ denmesinin nedeni de bu zaten. Arnavutçada aynı vurguyla ‘gjevrek’ deniyor. Simit, başta Bulgaristan olmak üzere tüm Balkanlarda ‘gevrek’ lafından bozma isimlerle yayılmış durumda. Başka yakıştırmalar da var. Yunanlıların ‘kuluriy’si aynı tadı vermeyen bir simit taklidi. Dışı çıtır, içi dolgun ama asla bir İstanbul simidi değil.
Simidi İspanyolların ‘rosquilla1 türlerinden bazılarına benzetenler ise bence yanılgı içinde. Bu nesne batı işi vanilya kokan ‘bagel’in Arap reçeteleriyle karıştırılmış bir başka çeşidi. Portekiz’in ‘cenoura’sı da öyle. Yunanlıların ‘pita’sı üzerine bol miktarda susam koyduğunuzda ‘cenoura’ oluveriyor. Günümüzün fast-food ikonlarından beyaz susamlı hamburger ekmeği ise Rumenlerin geleneksel ‘chifla’sından başka bir şey değil.
Hasılı susamlı simidin bir benzeri dünyada yok. Formülünü bozmadan Ankara, Konya ve İzmir’de yöreye has yeni lezzet çeşnileri de yaratılmış üstelik, illa gerekiyor ise benim yenlik adına bu işin üstatlarına önerim şöyle: Mersin, Tarsus ve Antakya’ya uzanıp ‘biberli ekmek’ adıyla anılan pratik lezzeti inceleyip klasik simide uyarlamaları. Arapların pratik lezzetlerini anımsatsa da çıtır simit haline geldiğinde hayli ilgi göreceğinden eminim.
ERSAN ÇIPLAK / PARA DERGİSİ