İş Yerinde Mola Sürelerini Az Bulan Çalışanlar
Çalışan kesim gün boyu verilen molaların süresinden memnun değil. Süreyi az bulan çalışanlar, molalara en çok dışarıdaki işlerini halletmek, arkadaşlarıyla sohbet etmek ve biraz da kestirmek için ihtiyaç duyuyor…
BAŞTAN belirtelim, hiçbir yönetici çalışmaya ara verip çay, kahve içmeye giden, telefonda arkadaşlarıyla uzun uzun konuşan çalışandan haz etmez. Odasından çıkıp da çalışanını yerinde göremeyen her yönetici bir nebze endişelenir, bu durumdan rahatsızlık duyduğunu zaman zaman dile getirir. Hatta bazen öfke patlamaları yaşayan yöneticiler olduğunu bile etrafımızda anlatılanlardan duyarız.
Ancak artık bu bakış açısını değiştirmenin zamanı geldi de geçiyor. Çünkü konunun uzmanları molaların oldukça insani bir ihtiyaç olduğunu, hatta iş verimliliğini artırdığını, bu nedenle işverenin bu konuya önem vermesi gerektiğini vurguluyor.
MCT Danışmanlık Yönetici Ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi Tanyer Sönmezer, insan beyninin odaklanma süresinin bulunulan coğrafyaya göre değiştiğini, özellikle Akdeniz çanağındaki insanlarda bunun ortalama düzeyde olduğunu ve kuzeye doğru çıkıldıkça bu sürenin uzadığını anlatıyor.
Dolayısıyla mola verilmeden çalışıldığında konsantrasyon, konuyla ilgili düşünme, muhakeme etme gibi konuların gerilemeye başlayacağı için şirkete süreç içinde olumsuz yansımaya başlayacağının altını çiziyor.
MOLAYA İHTİYAÇ ARTIYOR
Sönmezer’e göre bir diğer konu da gün içinde farklı kan şekeri değerlerinde olan kişilerin özellikle açlık kan şekeri değerinin düşmesiyle beraber, glikoz ihtiyacının doğması, insan beyni için bir numaralı enerji kaynağı olan glikozun dengelenmesi için molaların, iş hayatında çok önemli yer tuttuğunu vurguluyor.
Molalarda kan dolaşımının hızlandırılması ve vücuda oksijen sağlanmasının da önemli bir konu olduğuna işaret eden Sönmezer, “Günümüz plazalarında hava iklimlendirilmiş oluyor ve mekanik altyapılardan geçtiği için iyon yitiriyor. Bu nedenle iyon içeren havaya ihtiyaç günden güne artıyor. Diğer türlü iyon düşüklüğü baş ağrısı ve yine verimlilik düşüklüğüne sebep oluyor” diyor.
İşverenlerin bu konuya denetim ve sorumluluktan ziyade eğlence, destek ve heyecan olarak bakmasını öneren Tanyer Sönmezer, insanların molada olmayla, molada eğlenmeyle hem bağlılıklarının ve memnuniyetlerinin hem de motivasyonlarının artacağın inanıyor. Sönmezer, gün içinde yapılacak popup molalarla yani bir anda herkesin kağıdı kalemi, bilgisayarı bıraktığı aralarla çok başarılı sonuçlar elde edileceğini düşünüyor.
ZİHNİ ŞARJ ETMEK GEREK
Molaların önemine 1K uzmanları da işaret ediyor. HRM Danışmanlıksan İlknur Seven, son dönemlerde yapılan araştırmalarda, zihinsel uğraşlara düzenli olarak ara vermenin üretkenliği ve yaratıcılığı artırdığını, bunu ihmal etmeninse stres ve bitkinliğe yol açabileceği konusunda kanıtların arttığını hatırlatıyor.
Toronto’daki Scarborough Üniversitesi ve Rotman İşletme tarafından yapılan araştırmalara göre, uzun süreli faaliyetler zihni yoruyor. Zihnin kendine gelmesi için zihni dinlendirmek gerekiyor. Bunun için de çalışanların genellikle iş ve işyerlerinden uzaklaşmaları gerekiyor. Örneğin yürüyüş yapmak, başka bir odada kitap okumak veya hem mideyi hem de zihni şarj eden öğle yemeğine çıkmak etkili yöntemlerden bazıları…
İŞBİRLİĞİNİ GÜÇLENDİRİYOR
İlknur Seven’e göre sık aralıklarla mola vermek, çalışanların içsel enerjilerini yenilemesini sağlıyor. Bina içinde yürümek veya konferans odasında tek başına sakin bir zaman geçirmek gibi bireysel molalar, çalışanların zor işlere tazelenmiş biçimde dönmesine olanak tanıyor. Seven, çalışanların ve şirketlerin iyiliği açısından toplu molaların da önemine işaret ediyor:
“Bu molalar kişiler arasındaki bağları güçlendiriyor, işbirliği olanaklarını ve morali artırıyor. Özellikle teknoloji şirketleri yaratıcılığa ve işbirliğine giden yol olarak gönüllü toplu mola fikrini uzun zamandır uyguluyor. Bu noktada Google’ın iletişim ekibinden kıdemli iş ortağı Ka-telin Todhun-terGerberg’in ‘Gmail” fikrinin aslında Google’ın kafelerinden birinde küçük bir ekip tarafından düşünülerek ortaya çıktığını söylediğini hatırlatalım.”
SİGARA AYRIMCILIĞI BAŞLADI
İK uzmanlan, uzun süreli oturmanın çalışanların sağlığını tehdit ettiği yönünde güçlü veriler olduğuna da işaret ediyor. Bu nedenle molaların insanları koltuklarından kaldırdığı için de iyi bir etken olduğu belirtiliyor. Özellikle bilgisayar karşısında uzun süre zaman geçirmek zorunda kalan kişilerde meydana gelen fiziksel rahatsızlıkların sık sık doktora gidecek kadar ciddi tedavi süreçlerine neden olduğu da göz önünde tutulmalı.
İlknur Seven, firmaların sigara molası konusunda yaşadığı olumsuzluklarla ilgili ise şu yorumu yapıyor: “Sigara molalarıyla ilgili Türkiye’nin bazı bölgelerinde pozitif ayrımcılık yapılmaya başladığını duyuyoruz. Bu durum özellikle iş hayatının her alanında yer alan kadın işçiler için avantaj sağlıyor. Bazı işverenlerin çalışırken sigara kullanmadıkları, daha az mola verip daha çok çalıştıkları, işyerinde daha düzenli oldukları için kadın işçileri tercih ettiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.?
DUYGUSAL BAĞA DİKKAT!
DBE Davranış Bilimleri Enstitü-sü’nden uzman psikolog Mıiberra Yılmaz Şahin, mola sürelerinin verimlilik araştırmalarında üzerinde sıkça durulan konulardan biri olduğuna değiniyor. Geleneksel anlayışın hakim olduğu dönemde molaların verimliliği düşüren, çalışanların -v işten kaytarmasını sağlayan bir faaliyet olarak görüldüğünü anlatan Şahin, “Bugünse molaların çalışanların fiziksel ve sosyal ihtiyaçlarını giderdiği ve onları rahatlattığı biliniyor” diyor.
Çoğu çalışanın işe güce boğulmuşken, özellikle de öğle yemeklerinden sonra “Şurada bir yatak olsaydı da biraz kestirebilseydim” dediğini duyarız. Yine “Keşke izin verseler de bankadaki işlerimi halletsem” ya da “O kadar çok işim vardı ki seni arayacak fırsat bulamadım” gibi ifadeler de oldukça tanıdık geliyor.
Bu talepler Müberra Yılmaz Şahin’e göre işveren açısından plansızlık, düzensizlik, sorumsuzluk şeklinde adlandırılabiliyor. Ancak göz ardı edilemeyecek bir gerçek var: Çalışanın bu beklentileri karşılanmadığında veya çalışanı zorla koltuğunda oturttuğunuzda, zaten o anları verimli geçirmiyor. Aksine önemsenmediğini, kendisine değer verilmediğini hissediyor ve yöneticisiyle kurduğu duygusal bağ zayıflıyor.
Şahin, bu noktada 1930’lardan bu yana iş dünyasında boy gösteren “Neoklasik Organizasyon Teorisi”ne dikkat çekiyor: ?Bu yaklaşım doğrultusunda, kurumların sosyal ve beşeri yönlerinin göz ardı edilemeyeceği, çalışanların insani ihtiyaçlarının ve beklentilerinin karşılanmasının ortak hedeflere ulaşmada önemli etken olduğu öne sürülüyor. Artık dünyada kabul edilen bir gerçek var:
Çalışanlar firmaya duygusal olarak bağlandıklarında gerçekten verimli çalışmalar ortaya koyabiliyor. Tek koşul bu değil elbet. Ancak verimliliğe etki eden faktörlerin başında geliyor. Çalışanın memnuniyeti, hizmetin veya ürünün kalitesine direkt yansıyor.”
Tuğçe Altınsoy / Para Dergisi