Lojistikteki Modernleşme Rekabet Gücünü Yükseltecek
GEÇEN yüzyılın ortalarında Anadolu ve Trakya’daki esnaf, satacağı malı İstanbul ve diğer büyük ticaret kentlerine gelip satın alır, sonra nakliye ambarlarına yüklerdi. Sanayi şirketleri ise alıcılara ürünlerini çoğunlukla fabrika kapısında teslim ederdi. Ekonominin büyümesi ve iç pazarın genişlemesine paralel olarak yük ulaştırması da arttı, nakliye yöntemleri de değişti.
1960’ta deniz, kara ve demiryolu aracılığı ile toplam yük taşıması 22.4 milyar ton/kilometre (t/km) idi. Yıllık ortalama yüzde 5.8 oranında bir artış oranı ile bu miktar 1985 yılında 105 milyar t/km’ye yükseldi. Bu dönemde artış oranı ekonominin büyüme oranına yakın düzeylerde kaldı. Ülkeler arasındaki ticaretin arttığı küresel dönemde ise artış oranı yıllık ortalama yüzde 10.1 ile büyüme oranı sayesinde 1.3 trilyon t/km’ye ulaştı. Bu arada sektör bir yapısal değişim geçirdi. Üretim ve rekabet koşullarındaki değişime uyum gösteren sektör yeni dönemde “lojistik” terimi çerçevesinde yeniden örgütlendi. Askerlikten ödünç alınan bu terim, taşımanın en düşük maliyetle ve en hızlı şekilde yapılmasını tanımlıyordu.
Aşağıdaki faktörler, lojistik sektörünün önemini her yıl biraz daha artırdı.
■ Çok uluslu şirketlere ait entegre tesisler çözülüp dünyanın dört bir köşesinden hesaplı ve kaliteli ara malı ve girdi alımı başlaması, lojistik sektörünün iş hacmini büyüttü. Stok maliyetlerini asgariye indiren “zamanında üretim” (just in time) ve yalın yönetim gibi yeni yönetim teknikleri ise yük ulaşım maliyetlerinin düşürülmesini sağladı.
■ Küresel tedarik ve arz zincirlerinin iyi işlemesi ancak lojistik sektörünün verimli çalışması ile mümkün oldu.
■ Sanayi şirketlerinin iç ve dış pazarlarda dağıtım kanalları kurarak ürünlerini toptan ve perakende ticaret erbabının ayağına götürmesi lojistikte yeni bir dönemi başlattı.
Örneğin iç pazarda bir gıda şirketinin ürününü yaklaşık 200 bin satış noktasına taşıması yaygın bir lojistik ağı gerektiriyordu.
■ İnternet aracılığı ile yapılan ticaretin artması da sektöre yeni iş alanları açtı.
Yük taşımacılığındaki artış sayesinde Türkiye’deki kamyon ve kamyonetlerin toplam sayısı istikrarlı bir şekilde yükseldi. 2010 yılında 3 milyon 125 bin olan bu sayı ile Türkiye Avrupa ülkeleri arasında beşinci sırada yer aldı. Avrupa ülkelerinde yük taşıyan motorlu karayolu araçlarının sayısı duraklama eğilimine girerken bizde geçen yıl yüzde 6.7 oranında artış gösterdi. Lojistik şirketlerinin uluslararası taşımacılık belgesine sahip çekicilerinin sayısı 2011 sonunda 51 bine çıktı.
SEKTÖRDEKİ TRENDLER
Gelecek yıllarda lojistik sektöründe aşağıdaki eğilimlerin geçerli olması bekleniyor:
■ Dünyadaki konsolidasyon eğilimine paralel olarak lojistik alanında şirket birleşmeleri gündeme gelebilir.
■ Akaryakıt fiyatlarının yüksek düzeyi kapasitelerin daha verimli kullanılmasını zorunlu kılacak.
■ Avrupa’da kâr marjlarının azalması nedeniyle gelecek yıllarda Asya-Pasifik, Türk
cumhuriyetleri ve Orta Asya pazarları önem kazanacak.
■ Demiryolu, kara ve deniz taşımacılığının avantajlarını optimal düzeyde birleştiren “kombine taşımacılık” sistemi, maliyetleri düşürecek.
■ Çevrenin korunması dikkate alınarak sera gazı emisyonunu asgari düzeye indiren teknolojiler önemini koruyacak.
■ Lojistik köylerin gelişmesi önemli bir rekabet avantajı sağlayacak. Her türlü ulaştırma imkânına etkin bağlantıları olan, depolama, bakım-onarım, yükleme- boşaltma, elleçleme, tartı, yükleri bölme, birleştirme, paketleme gibi faaliyetleri gerçekleştiren bu ulaştırma merkezleri istihdama da katkıda bulunacak..
■ Araç takibi, dağıtım optimizasyonu ve depo yönetimine yönelik çalışmalar önem kazanacak. Özellikle RF1D teknolojisi radyo frekansları aracılığı ile takip ve güvenlik faaliyeti yaygınlaşacak.
■ Daha önce şirket içinde gerçekleştirilen ulaştırma ve lojistik faaliyetlerinin, bu konuda uzmanlaşmış profesyonel şirketlere bırakılması eğilimi tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de güç kazanacak.
■ Yabancı sermayenin sektöre yönelen ilgisi devam edecek.
Faruk Türkoğlu / Para Dergi