Enerji ihtiyacı nükleersiz nasıl çözülür?
Enerji ihtiyacı nükleersiz nasıl çözülür?
BİLDİĞİNİZ gibi gerek ülkemizin gerekse tüm dünyanın enerji ihtiyacı sürekli artıyor. Ülkemizde nükleer santral yapımı düşünceden çıktı, fiiliyata dökülmeye başladı. Nükleer enerji genel itibariyle yeşille dost. Fakat içerisinde taşıdığı çok düşük kaza riskinin gerçekleşmesi halinde tüm dostluğunu kaybediyor. Çünkü çok düşük olan bu kaza riskinin gerçekleşmesi santralin çevresinde nükleer bir yıkıma sebep oluyor. Herkes de bundan korkuyor.
Peki nükleer olmadan mevcut enerji nasıl yeterli hale getirilir? Daha az enerji kullanarak değil tabii. Bu cevap insanlığın beklentilerine ters. Çünkü insanlık, bedeli ne olursa olsun hep gelişmeden ve büyümeden yanadır. Mustafakemalpaşa’ya (Bursa) gittiğimde yakınlarım bana birinden öyle bahsetti ki tanışmak istedim. Güneş batmak üzereyken işyerine götürdüler. Bizi “Dr. Moreau’un adasına hoş geldiniz” diye karşıladı, ilk bakışta fark edilmiyor ama kendisi anlatınca bahçesindeki deneylerin sonuçlarını görüyorsunuz ve neden “Dr. Moreau’un adası” (H.G. Wells) dediğini o zaman anlıyorsunuz.
Enerji konusunu ise ofisine geçtiğimizde gösterdi. Hani bizim tabirle derler ya tam “bomba haber!” Sert lokum kıvamındaki hücrelerle ekran kapağı kaplanmış bir dizüstü bilgisayar düşünün. Üstünde kablo falan yok. Bilgisayarı açıp çalışıyorsunuz. “Bunlar nedir” diye sorduğumda aldığım cevap beni şaşırttı:
“Bu hücreler bulunduğunuz ortamdaki ışığı (güneş, ampul veya floresan fark etmiyor) alarak enerjiye çevirip dizüstü bilgisayarın pilini şarj ediyor.”
Şaşırdım. Çünkü güneş enerjisini anlarım, gün ışığını da anlarım.
Fakat lamba ışığı beni şaşırttı.
Gerçi yaptığı ürün henüz endüstriyel tasarımını tamamlamamış. Biraz kabaca, ham bir ürün. Ama çalışıyor. Uzun bir sohbete başladık…
ATİK SUYU DEĞERLENDİRMEK GİBİ…
Aslında konunun özü şu: Bu arkadaşın yaptığı “enerji dönüştürücü” endüstriyel bir hale dönüştürülürse sürekli artan enerji ihtiyacı ülkemiz özelinde ama dünya genelinde ortadan kalkabilir. Bir hayal edin: Odanızdaki yanan lambanın ışığıyla şarj olan cep telefonu, dizüstü bilgisayar hatta televizyon… Yani ışığa dönüşen elektrik enerjisini, yeniden elektriğe dönüştürüyorsunuz. Diğer bir deyişle arıtılarak yeniden kullanılan su gibi. Hadi biraz daha uçayım: Elektrikli otomobiller hayatımıza hakim olsa sokak lambalarından ve birbirinin farlarından şarj olan arabalar…
Ben şunu anladım: Işığa dönüşen elektrik aslında kaybolmuyor, sadece form değiştiriyor. Yeniden elektriğe dönüştürülmesi mümkün. Elektriği ne zaman televizyonda, cep telefonunda veya bilgisayarda kullanıyoruz, işte o zaman gerçek anlamda tüketmiş oluyoruz.
Arkadaşa bu çalışmasını ülkemizin hizmetine sunmak için neden girişimde bulunmadığını sordum. Verdiği cevap aynen şöyle oldu: “Bu stratejik bir ürün. Tıpkı petrolde olduğu gibi kurulu bir düzene çomak sokmak gerekecek. Bu yüzden çekiniyorum. Bu çalışmayı ülkemin hizmetine sunabilmem için doğrudan ilgili bakana veya başbakana anlatmam lazım. Yoksa hayat tecrübem bana gösterdi ki bürokraside boğuluyorsunuz.”
Erciyes Üniversitesi mezunu olarak ben, Kayserili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’a seslenmek istiyorum:
“Sayın Bakanım, bu çalışma benim gördüğüm kadarıyla sadece ülkemizin değil tüm dünyanın kaderini değiştirecek gibi görünüyor. Ayrıca bu çalışma şu aşamada özel sektöre bırakılmayacak kadar da stratejik. Arkadaşın çalışmasını size anlatması için bir fırsat verin.
Saygılarımla.”
Sesimizin ulaşması dileğiyle…
Musa Savaş