Rahmi Koç’un kebapçısı organik üretime geçti
Rahmi Koç’un kebapçısı organik üretime geçti
Mardin’de doğup, yolu gençlik döneminde Adana’ya düşen Fahri Aydoğdu, kebap işini Adana’da öğrenip, bugün Rahmi Koç, Ali Ağaoğlu gibi isimlerin de tercih ettiği İstanbul’un en ünlü kebapçılarından biri haline geldi. Nakkaştepe’nin ünlü restoranı Nakkaş Kebap’ın sahibi Aydoğdu, Cumhuriyet Köyü’nde başladığı organik tarım işiyle de restoranlarında kullandığı sebzeyi burada üreterek, aylık 50 bin TL kara geçti.
Kebap, Türk mutfak kültürünün önemli bir parçası. Kebap denince de akla ilk önce Adana geliyor. Aslen Mardinli, ancak kebap işini Adana’da öğrenen Nakkaş Kebap’ın sahibi Fahri Aydoğdu’nun ise Adana’da başlayıp, bugün İstanbul’un en özel yerlerinden biri olan Nakkaştepe’de devam eden öyküsü de girişimciler için örnek alınması gereken bilgiler içeriyor.
Mardin’de 22 çocuklu bir ailenin bir ferdi olarak dünyaya gelen, ağabeyinin Adana’da evlenmesi üzerine Adana’ya yolu düşen Fahri Aydoğdu, kebap işine Adana’nın ünlü bir kebapçısında komi olarak başlıyor. Ardından mutfak bölümüne geçen ve burada da soğan sarımsak soyarak devam ettiği işine, 1996 yılında İstanbul’a gelerek, bu kez de yine ünlü bir kebapçıda garson olarak devam ediyor. 2002 yılına kadar kebap işini hem garsonluk hem de mutfak tarafında iyice öğrenen Aydoğdu, küçük bir sermaye ile Göztepe’de 50 kişilik bir restoran açarak, Adana Dostlar markasını yaratıyor.
Mardin’den Nakkaştepe’ye Göztepe’den sonra Palladium AVM’nin bulunduğu bölgede 350 kişilik ikinci restoranı açan Aydoğdu’nun asıl marka atağı Nakkaştepe’de açtığı üçüncü restorandan sonra geliyor.
Nakkaştepe’de Koç Holding genel merkezinin tam karşısında bulunan bölgede faaliyette olan bir restoranı devralan Aydoğdu, buranın ismini değiştirerek Nakkaş Kebap’ı kuruyor. İki yıl önce yaptığı bu girişimle birlikte bir anda İstanbul’un en iyi yerlerinden birinde kebap işine giren Aydoğdu, markasını ise Adana Dostlar’dan Nakkaş’a çeviriyor.
Palladium’un oradaki restoranı yeğenlerine devreden Aydoğdu, bu arada Nakkaştepe’den önce Göztepe’ye bir restoran daha açıyor. Böylece devrettiği restoranla birlikte 3 restoranı olan Aydoğdu, markasını neden Nakkaş’a çevirdiğini ise şöyle anlatıyor: “Adana Dostlar markasını bir restoranı ile birlikte yeğenlerime bıraktım. Ben Nakkaş markasını yarattım. Çünkü semtin adı olsun istedim restoranımın adının. Bundan sonra Nakkaş markasıyla büyüyeceğiz.”
Nakkaş markasının tescili
Fahri Aydoğdu’nun marka çalışmalan devam ederken, Nakkaş markasının tescilinin de araştırılması üzerine, markanın tescili Kahramanmaraş’ta bir başkasının adına çıkmış.
Maraş’taki tescil sahibinin Nakkaş markasıyla nakış işleri ve gıda işiyle uğraştığını söyleyen Aydoğdu, “Nakkaş’ın anlamı nakış zaten. Ayrıca içli köfte üretimi de yapıyormuş bu kişi.
İşler iyi gitmeyince nakış işine devam etmiş. Biz de markayı kendisinden aldık” diyor. 2.5 yıldır Nakkaştepe’de Nakkaş Kebap olarak faaliyet gösteren Aydoğdu, tüm restoranlarında 70 kişi istihdam ediyor. Restoranın önemli bölümlerine ise kalabalık ailesinden bireylere teslim etmiş durumda.
Nakkaş Restoran İstanbul’un önemli bir bölgesinde bulunuyor. Karşı komşusu Koç Holding olunca da özellikle öğlen yemeklerinde yabancı konukları ağırlıyor. Rahmi Koç’tan Ali Ağaoğlu’na, milletvekillerinden futbolculara kadar ünlü kişileri ağırladıklarını söyleyen Aydoğdu, “Yıllardan beri Göztepe’den beri bizim kemikleşmiş bir müşteri kitlemiz de var” diyor.
4’üncü şube Taşdelen
Nakkaş Kebap’ın 4’üncü şubesi Taşdelen’e geliyor. Buraya 600 bin TL’lik bir yatırımla 350 kişilik bir restoran yapmaya devam eden Aydoğdu, yeni restoranı bu ay sonu açmayı planlıyor. Aydoğdu, “Taşdelen gelişen bir bölge. Hem iş yeri hem de konut bakımından oldukça potansiyeli var. Biz de burada faaliyet göstermeye hazırlanıyoruz” diyor.
1996 yılında İstanbul’a gelerek bugün 4 restorana ulaştığını söyleyen Aydoğdu’nun öyküsü, girişimciler için örnek alınabilir. Çünkü Aydoğdu’nun anlattığına göre çok küçük bir sermaye ile başlayan bir girişim bu. Aydoğdu, yaşadığı girişim sürecini şöyle anlatıyor: “Çok sermayemiz yoktu. Ancak yeni bir yer açmak, yeni bir girişimde bulunmak için müşterinin bize verdiği ışığı gördük. Onları arkamıza aldık. Borçla girdik bu işe. Kolay olmadı. Göztepe’de restoranı açtığımız gün, cebimde para kalmadı, yazarkasayı Kadıköy’den yürüyerek gidip aldım. Yaptığımız iş tamamen güvendiğimiz müşteriden gelen tepkiler üzerine kuruldu.”
Bir işe zorlu başlamak, belki de o işe her zaman çok daha fazla sadık olmayı getiriyor. Aydoğdu, izinli günlerinde dahi işe gittiğini söylüyor. Hatta Aydoğdu, restoranda garson gibi çalışıyor. İlginç anekdotlannı ise şöyle anlatıyor: “Ben garson gibi hizmet ederim müşteriye. Beni tanıyan tanır. Ancak tanımayan garson zannedip, ayrılırken bana bahşiş veriyor.” Özge Yavuz