İşinizi ne kadar seviyorsunuz?
İşinizi ne kadar seviyorsunuz?Bırakın anketleri, rakamları, yazıları.. Gözünüzü kapayın ve sadece ne hissettiğinize bakın. Yapmaktan zevk aldığınız şeyler ile mi geçiyor zamanınız, yoksa yapmak zorunda olduklarınızla mı?
Yıllar önce birlikte çalıştığım genç bir iş arkadaşım vardı. Çok başarılı bir eğitim hayatından sonra iş hayatına satış alanında başlamış ve sadece 2 ay dayanabilmişti. Bu kısa süre içerisinde satış işinin kendisi için doğru bir seçim olmadığını anlayıp bana istifa mektubu elinde geldiği zaman gözlerinde sadece ne yapmak istemediğinden emin bir hal vardı ama ne yapmak istediği konusunda hiçbir fikri olmadığına her şeyine iddiaya girebilirdim. Durdurmak için pek bir şey yapmadım. Genelde son kararı vermeden ayrılmak isteyen kişilere farklı bir bakış açısı vermeye ve önemli bir karar öncesi olayı her aynından görüp kendileri için en doğru kararı verdiklerinden emin olmalarını sağlamaya çalışırım ama onun için yapmadım. Belki karalılığı belki günlük işlerini yaparken ki mutsuzluğu engel olmuştu bana. İyi de yapmışım.
Birkaç ay sonra bir mail aldım. Bana Amerika’dan gönderiyordu maili. Mailde şunları yazıyordu. “İşten ayrıldıktan sonra bir müddet ne yapacağımı bilemedim ama sonra neyin beni mutlu ettiğini düşündükçe en çok hoşlandığım şeye doğru yönlendim. Hayatta en çok hayal ettiğim şey uçmaktı. Bende bu hayalin peşine düştüm. Şu anda Amerika’da jet eğitimi alıyorum, pilot olarak geri döneceğim hayatım boyunca en çok hayal ettiğim şeyi her gün yapar oldum ve inanmayacaksınız ama üstüne bana bayağı iyi miktarda para veriyorlar.”
Düşünüyorum, acaba çalışma hayatındaki profesyonellerin ne kadarı bu şeklide düşünerek çalışıyordur. Yoksa bir tatil sitesinin reklamındaki gibi hepimiz tatil için mi çalışıyoruz. Tatil yapabildiğimiz günler bir yılda birkaç hafta ile sınırlı olduğuna göre, birkaç hafta yaşamak için bir ömür boyu çile çekmeye değer mi? Nasrettin Hoca dediyse bir dirhem bal için bir çeki odun mu çiğniyoruz? Eğer öyleyse bir hayatı heba etmiş olmuyor muyuz? Her gün işine giderken içinde sevinç kıpırtıları ile gidebilmek, yaptığına tutku ile bağlanabilmek ve en önemlisi karşılık beklemeden yaptıklarından zevk alabilmek bir ayrıcalık mı yoksa stratejik hayat yönetimi mi?
Konuşmalarımda, eğitimlerimde hep soruyorum. Kendiniz için, hayallerinize ulaşmak için eylem planınız var mı diye. Ne yazık ki genellikle boş gözlerle karşılaşıyorum. İşi için, şirket hedefleri için herkesin bir eylem planı var ve ne yapacağını biliyor ama konu kendisi olunca profesyonel hayattaki bilgi ve becerilerini kişisel hayata uygulamakta zorlanıyoruz gibi geliyor bana. Oysa sevdiği işi yapabilmek, hayallerine doğru tutku ile yol almak bu hayatta yapılabilecek en güzel şey. Neden bundan kendimizi mahrum bırakalım ki?
O gün bugündür her uçağa binişimde pilot isimleri duyurulunca o cesur ve şanslı arkadaşımın ismini duymayı bekliyorum. Henüz onun uçurduğu uçağa denk gelmedim ama bir gün mutlaka adını duyacağım. Merak ettiğim hala aynı heyecan ile uçup uçmadığı. Yıllar geçti ama onun o ilk mailindeki heyecanı ile işini yaptığından eminim. Aslında duymak istediğim belki de inancımın kanıtlanması. “İşine tutku ile bağlanırsan her anından zevk alarak yaşarsın ve bir de adama üzerine para verirler
Çiler YILDIZ / Hürriyet İK