EKOTURİZMİ uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Bunun ekolojik tanımlı bir turizm dalı olduğunu artık herkes biliyor. Malum, ekoloji canlıların birbiriyle olan ilişkilerini inceleyen doğa bilimi demek. Ne var ki, çoğu kişi gözden kaçan bir ayrıntıyı pek farketmiyor. Ekoturizm bugün ekolojik ürünlerin son aşaması olan mutfaklara, özgün restoranlara ve kırsal özellikli üretim faaliyetlerine kadar hızla genişliyor.
İlk örnekler geçen yüzyılın sonunda İtalya’da ortaya çıktı. Ekoturizm’e İtalyanlar ‘Agriturismo’ ya da ‘Agroturismo’ diyorlar. İşin inceliklerini tüm dünyaya tanıttılar. Böylece süreç tarım temelli uğraşıların tümünü kapsar hale geldi. îşin ilginç yanı bu ‘tarımsal moda’ Avrupalı tüm ulusları etkiledi. Tarım anlamına gelen ‘agro’ ve onun çoğul şekli ‘agri’ sözcükleri gerçek kapsamını genişletti kırsal otel işletmeciliğini, özgün çiftlik restoranlarını ve sıra dışı otantik uğraşıları da içine aldı.
Bu yoğun gelişme kentleşmenin artış gösterdiği tüm ülkeleri kapsamakla kalmadı, özgün lezzetlerin nasıl üretildiğini anlatan gösterilerle kırsal restoranlar, yayla otelleri ve dağ pansiyonlarına kadar yayıldı.
Temel gıdaların nasıl üretildiğini görmek, tarlaları gezmek, çiftlik evlerine konuk olmak, kırsal peyzajla birlikte otel haline getirilmiş mekanlarda dinlenmek bir turizm ayrıcalığına dönüştü. İnsanlar böylece temel gıdaların geleneksel usullerle nasıl üretildiğini görmekle kalmadılar, doğanın bağrından çıkan doğal gıdanın ne olduğunu da deneyimlemiş oldular.
ÜRETİMDEKİ İNCELİKLER PAYLAŞILIYOR
Günümüzde ülkemizin de içinde bulunduğu birçok ülke halkının tarımla doğrudan bağlantısı yok. Amerika gibi geniş topraklara sahip bir coğrafyada bile özel tarımla uğraşanların genel nüfus içindeki payı bugün yüzde 2’ler civarında. Aynı durum Avrupa’nın çoğu ülkesi için de geçerli. Neredeyse tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler bu konuda İtalya’yı kendilerine örnek alıyor. Güney Tirollerde başlayan akım çoğu ülkede yeni nesil yatırımcılara ilham kaynağı oluyor.
19. Yüzyıl başlarında İtalya’da varlıklı aileler bizdeki ‘yaylacılık’ geleneğine benzer şekilde tatillerini ve hafta sonlarını kendi çevrelerindeki dağ köylerinde geçirmeye başladılar. Bolzano ve Merano gibi beldeler yeni bir kültürün doğuşuna tanıklık ettiler. Aslında bunun Anadolu’ya özgü yaylacılık geleneğinden tek farkı ortaya konan uğraşıların ticari anlamda dev bir sektöre dönüşmesiydi.
Sadece İtalya’da yaklaşık 25 bin tam teşekkülü çiftliğin 4.800’ü bugün turizm hizmetlerine yönelerek konumuzun ilk örneklerini sergiliyor. Bunların önemli bir bölümü geleneksel hayvancılığı, otantik şarap imalathanelerini, olağanüstü meyve bahçelerini gezdirmekle kalmıyor, bizim ‘yayla turizmi’ diyebileceğimiz aktivitelerin çoğunu deneysel örnekleriyle ziyaretçilerle paylaşıp onları yapılan işe adeta ortak ediyor. Konuklar kimi uygulamaların içinde bizzat yer alıyor, üretimin gizemli sırları onlarla paylaşılıyor. Örneğin ilgi çeken uygulamaların başında konuklar peynir imalathanelerinde peynir üretiminin inceliklerini yakından görüyor, imalatın tüm aşamalarını yaşayarak öğreniyor. Hatta bir işçi gibi üretim hatlarında da çalışıyorlar. Buralarda peynir çeşitlerinin ilginç evrimi sergilenirken, hemen yanı başlarında yer alan kırsal restoranlarda süt ve peynir spesiyaliteleri onlara özel içecekler eşliğinde sunuluyor.
KIRSAL DÜNYAYI KEŞFEDİN
Bugün ‘uygulamalı tarımsal turizm’ Amerika’da da ilginç uygulamalarla gündeme geliyor. ‘Amerikan Çiftçilik Federasyonu’ bu akımı destekliyor, kırsal kesimdeki girişimcilere yol gösteriyor. Tarımsal ürünlerin sergilendiği marketler, çiftlik mimarisine göre düzenlenmiş moteller, çiftlik temalı müzeler, kırsal pastacılık mağazaları, şifalı bitkilerin satıldığı reyonlar, kırsal çiçek sergileri, otantik baharat dükkanları, değirmen tipi restoranlar, akçaağaç şurubunun üretim yerleri, katkısız meyve suyu işleme-üniteleri ve besi hayvanlarının tyer”aldığı çiftlik görüntüleri… Hemen Jler şey tüketicilerle paylaşılıyor, otantik üretimin gizemli dünyası hep birlikte keşfediliyor. Bunlar ayrı ayrı girişimlerin bulunduğu mekanlar olabileceği gibi, hepsini aynı birim içinde sunan organizasyonlar şeklinde de kurgulanabiliyor. Amaç yalnız tatil günlerinde değil, her gün ziyaretçi müşterileri cezbeden aktiviteler yaratmak ve yaşatmak. Otantik oteller ile yerel ürünlerin işlendiği kırsal restoranlar bu faaliyetlerin başta gelen bileşenleri. Ayrıca, çiftlik türü geleneksel ekmekleri işleyen fırınlar, kurutulmuş bitkisel ürün mağazaları ve kır dekoru içinde düzenlenmiş kafeler ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor. Yapılan işlere merak dürtüsüyle ortak olmak buralarda da mümkün. Çoğu kent yaşamının sıkıcı atmosferinden kısa süreliğine de olsa kaçan ziyaretçiler bu yeni akımın etkisiyle kendilerini sınıyor, gerçekleşen deneyimlerle ilginç saatler geçiriyor. Üretimin sırlarına aşina olmak insanlara mutluluk yanında güven duygusu da aşılıyor.
GÖRMEK DEĞİL, YAPMAK
Tüm benzeri faaliyetler örnek verdiğimiz İtalya ve Amerika dışında İspanya, Fransa, Almanya, İsviçre gibi ülkelerde de folklorik görüntüler eşliğinde sunuluyor. Henüz çok yaygın olmasa da ‘üretime ortak olmak’ yeni bir kavram olarak hızla yayılıyor. Kentli kalabalıklar akın akın buralara geliyor, okullar özel geziler tertipliyor, turizm firmaları ise çok sayıda turist ağırlıyor.
Amaç kırsal kesime daha fazla gelir yaratmak, tarım alanlarının ve hayvancılığın korunmasını sağlamak. Sonuçta kentli yerleşikler doğayla bütünleşiyor, bir anlamda görerek, yaparak, tadarak eğitiliyor. Bu yeni akım yalnız bireysel girişimcileri değil, büyük kurumlanıl da kırsal alanlara yönelmesini sağlıyor.
Örneğin sadece Amerika’da ilk yedi girişim alanından biri bugün kırsal işlere odaklanmış durumda.
Böylece yalnız üretim değil, kırsal tesislerde turizm faaliyeti de önemli hale geliyor. ‘Amerikan Tarım Arazileri Vakfı’nın verilerine göre 25 yıllık kesitte 23 milyon dönümlük arazi ‘ekoturizm’in yarattığı ‘kırsal inovasyon’ projeleriyle gündeme taşınmış durumda.
Ziyaretçilerin sadece görerek değil, yaparak da işin içinde olmaları değişik ve heyecan verici bir deneyim olarak algılanıyor.
Sonuç olarak bizde de son yıllarda bazı ülkelerde moda haline gelen benzer uygulamalar kolaylıkla gerçekleştirilebilir. Bu süreç yaşayarak öğrenmeyi gündeme getirmesiyle işlerin nasıl yürüdüğünü, otantik faaliyetlerin kişisel merakı ve öğrenme sürecini nasıl tetiklediğini göstermesi açısından ilginç bir deneyim. Siz de ister üretim sürecinin içinde, ister dışında olun, bu konuyu ülkemizde kolaylıkla hayata geçirebilir, yatırımlarınızla kırsal kalkınmamıza önemli katkılar sunabilirsiniz.
Eko turizmle fark yarattılar
DİKENCİK EVLERİ / FETHİYE
Dış ticaret uzmanı Cengiz Genç ve eşi Ayşe Genç, emekli olduktan sonra eko turizm alanına yatırım yapmışlar. Fethiye’de, Yeşilüzümlü beldesi yakınlarındaki Dikencik’te Dikencik Evleri adıyla iki taş evi butik otele dönüştürmüşler. Dikencik Evleri, yaklaşık 5 yıldır yerli ve yabancı turistlere hizmet veriyor.
Cengiz Genç, “İstanbul’da orta halli bir ev fiyatıyla bu iki evi inşa ettik. Evler dörder odalı. Odaların açıldığı geniş ve yüksek salonları evin içinde de keyifle vakit geçirilebilecek tarzda döşedik” diyor. Dikencik Evleri, orman içinde sakin bir konaklama yeri. En yakın yerleşim yerine 1 kilometre mesafede bulunuyor. Etrafı kızılçam ağaçlarıyla çevrili. Duyacağınız tek ses kuş ve börtü böcek sesi. Burada uzun süren yabani mantar mevsiminde uzman tavsiyesiyle mantar toplayabilir, orkide mevsiminde bazıları koruma altında olan orkide türlerini inceleyebilir ya da yakın çevredeki antik Likya şehirlerini görme fırsatı bulabilirsiniz.
Cengiz Genç, otelin yabancı misafirlerinin genelde ABD, Belçika, Almanya ve Danimarka’dan geldiklerini söylüyor.
NUR DEMİROK