İsviçreli şirketler de çıkışı Türkiye’de arıyor
isviçreli şirketler de çıkışı Türkiye’de arıyor
Dünyada refah toplununum simgelerinden biri olan İsviçreli şirketler de Avrupa’daki kriz baskısını Türkiye ile aşma yollarını arıyor. Önceki hafta 15 şirketin üst düzey yöneticileriyle Ankara ve İstanbul’da bu amaçla temaslarda bulunan İsviçre Ekonomi Bakam Johann N.Scheider-Ammann, ticaretlerinin Avrupa dışına yoğunlaştırma stratejileri çerçevesinde Türkiye’nin büyük öneme sahip olduğunu söyledi.
İsviçre Federal Ekonomi, Teknoloji, Tarım ve Profesyonel Eğitim Bakanı Johann N.Schneider-Ammann, geçen hafta birtakım temaslarda bulunmak üzere Türkiye’deydi. Aralarında Novartis, Zürih Sigorta, Swiss Airlines, Nestle, Swiss Bank gibi ilaç sektöründen havacılığa, makineden enerjiye kadar İsviçre’nin seçkin şirketlerinden 15 üst düzey temsilcinin bulunduğu bir delegasyonla Ankara ve İstanbul’da üst düzey temaslarda bulunan Ammann ile Türkiye ile İsviçre arasındaki ticari işbirliğini güçlendirmenin yollarını konuştuk. İsviçre ile Türkiye arasındaki bağları güçlendirmek ve yeni iş ortaklıkları kurmak amacıyla Türkiye’yi ziyaret ettiklerini belirten Ammann, ticaretlerinde Avrupa’nın ağırlığını azaltma stratejileri çerçevesinde Türkiye’ye verdikleri önemi anlattı.
Türkiye’de ne gibi temaslarda bulundunuz? Ziyaretiniz nasıl geçti?
Johann N.Schineider-Ammann: 15 kişilik bir delegasyonla Türkiye’yi ziyaret ediyoruz. Niceliğinin yanı sıra niteliği de önemli, çok büyük İsviçreli şirketlerle birlikte geldik. Ziyaretimizin üç ana nedeni var: İki ülke arasındaki bağları güçlendirmek, İkincisi yatırımcılar arasındaki ilişkileri geliştirmek ve özel sektöre kapılan açmak.
Hükümet, yatırımlara doğrudan müdahale politikası gütmüyor, özel girişimler çok önemli. İsviçreli şirketler yeni yatırımlar yapmak istiyor, biz de İsviçre hükümeti olarak gerekli koşulları oluşturmaya çalışıyoruz. Bunların başında da çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması geliyor.
Anlaşma neleri değiştirecek?
Anlaşma Ocak 2013’te hayata geçecek. Bu bir triloji: Ticaret, yatırım ve çifte vergilendirme kanalları var.
Türk pazarının stratejik pozisyonundan ve istikrarlı ekonomisinden ötürü İsviçreli şirketler Türkiye’ye doğrudan yatırımlarını artırmak istiyor. Anlaşma ticari ilişkilerimizi geliştirecek, güçlendirecek, hızlandıracak. Özellikle orta ve küçük ölçekli şirketler için önemli olacak. Ülkeler arasındaki şirketlerin karşılıklı daha fazla iletişime geçmesi gerek. Ülke olarak Türkiye’nin ekonomik faaliyetlerini her zaman destekliyoruz.
Hangi sektörler öne çıkıyor?
Tüm sektörler incelememiz altında, ancak enerji, kimyasallar, yenilenebilir enerji başta olmak üzere neredeyse tüm sektörlerde doğrudan yatırım artacak.
Ankara’daki temaslarınızdan ne gibi sonuçlar çıktı?
Ankara’da Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Ali Babacan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün de aralarında bulunduğu bakanlarla görüşmelerde bulunduk. Çifte vergilendirme anlaşmasının önemini, Türkiye dışında da Türkiye’nin stratejik pozisyonunu da kullanarak işbirliğini nasıl geliştireceğimizi konuştuk. Vize konusu da gündeme geldi. Özel sektörün yatırımları için platform ve hazırlıklar hazır, sıra uygulamaya geçmede.
Türkiye’deki yatırım atmosferini nasıl değerlendiriyorsunuz? Avrupa’daki resesyonist baskıların etkisi söz konusu mu?
Türkiye ekonomik ve politik olarak hızla gelişen bir ülke. Büyüme performansı çok etkileyici. Türkiye’de oldukça istikrarlı bir ekonomik yapı var. Enflasyon halen tek hanelerde, stratejik pozisyon hızla gelişmekte olan Asya ülkelerine yakın, jeopolitik konumu çok iyi. Ayrıca enerji koridorlarının geçtiği bölgede. Burada İsviçreli şirketler için birçok yatırım olanağı var.
İsviçre enerjisinin yüzde 80’ini ithal eden bir ülke. Türkiye de önemli bir enerji ithalatçısı. Bu anlamda iki ülke arasında enerji alanında ne gibi işbirlikleri öngörüyorsunuz?
Türkiye’nin enerjide diğer ülkelere bağımlılığını azaltması gerek. Örneğin güneş enerjisi önemli bir çözüm olabilir, isviçreli şirketler bu alana giderek daha çok giriyorlar. Yeni enerji kaynakları araştırılıyor. Nükleer enerjinin yerine hidroelektrik enerjiyi ve yeni yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak üzere baskılar var.
Türkiye pazarındaki fırsatları nasıl görüyorsunuz?
Buradayız, çünkü Çin ve belki Polonya’yla birlikte Türkiye şu an dünyanın en çekici pazarlarından biri. Avrupa pazarına bağımlılığımızı azaltmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin de ihracatının yüzde 45’i Avrupa’ya, bu yüksek bir oran. Daha çok iş, istihdam yaratmak istiyoruz.
İsviçre Merkez Bankası geçen yıl İsviçre Frankı’nın aşırı değerlenmesini önlemek amacıyla müdahalede bulundu. Bu durum krizle birlikte dünyada artan Merkez Bankaları etkinliğinin bir sonucu muydu?
Krizle birlikte İsviçre güvenli bir liman durumuna geldi. Bu nedenle İsviçre Merkez Bankası’nın İsviçre Frankı’na müdahalesi istisnai, gerekli, finansal sistemin istikrarını sağlamak için yapılan ve biraz fazla abartılan bir müdahaleydi.
Türkiye Merkez Bankası’nın aksiyonlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk Merkez Bankası da makul ve bağımsız davranıyor. Finansal istikrarın istikrarı ve sürdürülebilir olması için yaptığı müdahaleleri olumlu karşılıyorum. Türkiye’yi takip ediyoruz ve gelişimini oldukça olumlu buluyoruz. Siyasi yapı oldukça istikrarlı, açık bir toplum, gelişmekte olan bir ekonomi ve özel yatırımlar giderek daha stratejik öneme sahip oluyor. Bu anlamda Türkiye birçok avantaja sahip.
KIVANÇ ÖZVARDAR / Ekonomist