Yatırım Yapacak Kobilere Tavsiyeler
Türkiye pazarı, özellikle konum, genç nüfus, lojistik altyapısı gibi sebeplerle cazip ve gelişmekte olan pazarlardan biri. Yıldızı gittikçe daha da parlıyor. Ve bunun doğal sonucu olarak birçok satın alma, birleşme ve yatırım fırsatları oluşuyor. Peki, siz bunların ne kadar farkındasınız? Projelerinize başlarken bu olasılıkları düşünüyor musunuz? Ya da böyle bir pazarın rekabet şartlarının gittikçe artıyor olmasına karşı ne gibi önlemler alıyorsunuz?
Geçen hafta bir toplantımdan birkaç notu sizinle paylaşmak istiyorum. Görüştüğüm müşterim 20 yıllık bir şirkete sahip. 20 yıl içerisinde büyük mücadeleler vererek, idealist bir şekilde hem Türkiye’de, hem de bölgedeki ülkelerde iş yapar hale gelmiş. Ancak daha da büyüyebilmesi ve bunu sürdürülebilir kılınması için bir yatırımcıya ihtiyacı var. Tam da bunu fark ettiği bir dönemde uluslararası büyük bir şirket satın almak için görüşmelere başlıyor. Fakat bu olasılığı daha önce hiç düşünmemiş ve hiçbir hazırlığı da yok. “Bizim finansal verilerimize göre hareket edersek halimiz yaman. Bir şeyler yapmamız lazım, yaptığımız işin kalitesi çok yüksek ve stratejik bir öneme sahip” diyor.
Bu resim aslında tam da gelişmekte olan bir ülkede ayakta durmak için çırpınan KOBİ gerçeğini yansıtıyor. Belki geçtiğimiz 20 yılda bunun böyle olması doğal karşılanabilirdi ama gelecek 20 yılda her şey değişecek, hatta şu an size ayakta tutabilen şartlar artık ayakta tutamayacak. Peki neler yapabiliriz ya da yapmalıyız?
1-Sonu düşünerek başlayın
Geçen ay akıllı başlangıçlar ve yola çıkmak zorunluluğundan bahsetmiştim. Akıllı başlangıcın en önemli unsuru bir işi neden yaptığınızı ve nereye ulaştırmak istediğinizi bilmek. Diğer unsurları ise riski en aza indirecek şekilde eko-sistemi iyi kullanarak ilerlemek. Ancak bu planlarınızı yaparken kurduğunuz şirketin beş ile 10 yıl sonra nerede olacağını planlamanız gerekiyor. Ömür boyu size düzenli gelir yaratacak bir şirket mi istiyorsunuz yoksa bir süre sonra şirketinizi satmak mı istiyorsunuz? Bu iki şirketin veya projenin yapılanmaları ve stratejileri birbirinden çok farklı.
Bu nedenle başlamadan önce sonu düşünün ve ona göre başlayın. Bu sonu düşünürken Türkiye ve dünya pazarının gerçeklerini ve gidebileceğiniz noktaları dikkate alın. Sonu büyük düşünün ama olabildiğince küçük uygulamalarla başlayın!
2- Belgeleme ve yazılı çalışma kültürünü önemseyin çünkü söz uçuyor ve yazı kalıyor
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde yazılı bir çalışma kültürünün zayıflığı tesadüf değil, iyi olduğunuzu belgelemek, yazılı çalışıyor olmak özellikle uluslararası işbirlikleri için olmazsa olmaz bir şart. Tıpkı yukarıda verdiğim KOBİ örneğinde olduğu gibi böyle bir işbirliği veya satın alma sizin belgeleriniz üzerinden ilerleyecektir, sözleriniz üzerinden değil.
Belgeler şirket içi finansal ve hukuki evraklar ile şirket dışı için web sayfası, basındaki haberler, müşterilere giden dokümanlar vb. belgeleri kapsar. Finansal ve hukuki yapınız ve belgeleriniz şirketinizin kalbi. Bu noktalarda şeffaflığın yanı sıra ikinci ve hatta üçüncü göz ile kontrol çok önemli. Belki büyük bütçelerle denetim yaptıramayabilirsiniz. Ancak bilançonuzu, defterlerinizi yılda bir kez başka bir mali müşavire denetletmeyi çok uygun bütçelerle yaptırabilirsiniz.
Türkiye’de avukat ile çalışma kültürümüz yok. Oysaki şirket kurarken çoğu KOBİ’nin mali müşavirine hazırlattığı “şirket ana sözleşmesi’”ni aslında bir avukatın hazırlaması gerekiyor. Yani daha ilk adımdan bir avukat ile çalışmaya başlamak şart. Ve bunu bir çalışma kültürü haline getirmek gerekiyor.
Web sayfası bugün en kritik kimliklerinizden biri. Çok iyi pahalı tasarımlar değil ama kaliteli içerik koymanız çok önemli.
3-Başarılannızı kendinize saklamayın:
Yine verdiğim KOBİ örneğinden gidersek; birçok başarılı projeye imza atmışlar ama bunları sadece kendileri biliyor. Bir proje, teslimatı yapılıp parası alındığında bitmez. Bir proje bittikten sonra başarısı belgelenerek gerek basında gerek web sayfasında yayınlandığında biter. Bunu kendinize bir ilke olarak edinin. Bu başarıların anlatılmasının ne kadar büyük etkisi olduğunu uygulamada çok net görebiliyor olacaksınız.
4-Bilmediğiniz bir bilgiyi satın alın:
Tüm bunları nasıl yapacağınızı bilmiyor olabilirsiniz. Belki de şimdiye kadar farkında bile değildiniz. Bilmediğiniz bir bilgiyi şirket dışından satın almayı öğrenmek de emin olun zaman alıyor. Yıllar içerisinde bilgiyi nasıl seçmeniz gerektiğini (eğitim ile mi, bilen birini işe alarak mı yoksa bir danışman ile mi) ve o bilgiyi şirkete nasıl aktaracağınızı öğreneceksiniz. Bunun için illa ki büyük bütçelere ihtiyacınız yok. Şu an birçok devlet desteği bu konularla ilgili bütçe sağlıyor. Bir diğer çözüm de çalıştığınız kişileri riskinize ortak etmek olabilir.
Bir şirket sahibi olmanın bazı gereklilikleri var. Nereye gittiğinizi bilmek, bu yolculukta donanımlı olmak ve tüm bu süreci sürdürülebilir şekilde yönetiyor olmak gibi. Bunları yapmadan büyük hayaller ve isteklere ulaşmamız mümkün olmadığı gibi hayal kırıklıkları da kaçınılmaz.
Fas’ın önemli bilişim şirketlerinden birinin sahibi yakın bir arkadaşım “Ben şirketimi özgür olmak için kurmuştum ama bugün o özgür ben değilim” demişti. Arkadaşımın durumuna düşmek istemiyorsanız adımlarınızı bir daha düşünün.
Siz gelecek 20 yıla ne kadar hazırsınız? Sonu düşünerek mi adımlar atıyorsunuz? Bunları bir daha düşünelim isterseniz.
Gülay Özkan
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi, MBA Programı
www.gulayozkan.com