Erkekler de Kadınlar Kadar Alışveriş Hastası
Erkekler de Kadınlar Kadar Alışveriş Hastası, Erkekler de, Kadınlar, Kadar, Alışveriş, Hastası, alışverişkolik Dr. Barış Önen Ünsalver, “tüketirken tüketen takıntı” diyor alışverişkoliklik için. Evde eşyaların birikmesine, kredi kartı borçlarına ve yalanlara neden olan bir takıntı. Üstelik bu takıntıya artık kadınlar kadar erkekler de yakalanıyor.
Fazla alışveriş yapmanın bir hastalık olabileceğinden Sophie Kinsella’nın Alışverişkolik serisi sayesinde haberdar olduk. Kadınların çoğunun “Ben de bir alışverişkolik miyim?” diye düşünmesine sebep olan bu kitaplar, okuyanların kendisini dizginlemesini sağladı. Roman kahramanı Betty ile bir alışverişkoliğin gözünden dünyaya baktık ve herkesin bir alışverişkoliğe çok rahat dönüşebileceğini gördük. Neydi alışverişkoliklik? Kalan son parayı bir eşarba yatırabilme, limitleri dolan kredi kartlarına rağmen bir yolunu bulup satın almaya devam etme, her canı sıkıldığında alışverişe çıkma, yapılan ekstra bir alışverişi saklayabilmek için her fırsatta yalanlara sığınma… Bir şeyler satın alabilmek için bahaneler üretme. Bunlar birkaç belirti.
Erişkin psikiyatri uzmanı Barış Önen Ünsalver, geçtiğimiz günlerde çıkan Alışverişkolik (Timaş Yayınları) kitabıyla bu durumun bir takıntıya hatta hastalığa dönüşebileceğine yeniden dikkat çekti. Üstelik bu kez sadece suçlu olanın kadınlar olmadığını da kitabında yazdı. Erkekler de en az kadınlar kadar alışveriş tutkunu. Dr. Ünsalver ile alışverişin nasıl bağımlılığa dönüşebileceğini ve takıntılı alışverişçi tiplerini konuştuk.
Alışveriş, nasıl bir bağımlılık haline gelebilir?
Diyelim kişinin temel birtakım problemleri var. Hayattan keyif almıyor. Kendini yetersiz hissediyor ya da çocukluğundan itibaren maddî ve manevî doyurulmaya alışmış. Bir şeylere bağımlı olmaya meyilli. Bu kişi maddeyle zevk almaya başlıyor. Çünkü güzel bir çanta almak o an ona mutluluk veriyor. O yaptığı şey kimyasal birtakım süreçleri tetikliyor. Kişi uyuşturucu aldığında veya tehlikeli sporlar yaptığında da salgılanan “dopamin” denilen bir maddenin artışı oluyor. Adrenalin bağımlılığı denir ama aslında o dopamin bağımlılığıdır. Çünkü o anda yaşanan o kimyasal değişim, kişiye öyle bir bedensel ve zihinsel hal verir ki o çok hoşuna gider ve bunu tekrar tekrar yaşamak ister.
Hepimiz zaman zaman mutlu olmak için alışveriş yapıyoruz. Tehlike nerde başlıyor?
Hayatınızı dolduracak başka şeyler yoksa veya hazzını öteleyemiyorsanız o zaman daha fazla alışveriş yapıp bağımlı hale gelebilirsiniz. İnsanlar belli dönemlerde çok alışveriş yapabilir ama bu mutlaka bağımlı hale geldikleri anlamına gelmiyor. Bunu hazırlayacak bir zemin lazım. Problem haline gelmesine rağmen çözüm aranmıyorsa önce problemli alışveriş davranışları gelişmeye başlar. Evde eşyalar birikir. Kredi kartı borçları ve aileye karşı yalanlar başlar. O aşamalarda kendini durduramıyorsa problem daha da derinleşip bağımlılığa dönüşecektir.
Alışveriş sırasındaki mutluluk kaybolduğunda ne oluyor?
Kişi kendini suçlu ve pişman hissediyor. Çünkü o para belki başka şeylere vermesi gereken bir paraydı. Eve gidip de elli tane gömleği arasına yeni gömlek sıkıştırmaya çalışırken de suçluluk duyuyor. Benim çok duyduğum bir şeydir, belli bir gelirin üstünde olan kişiler “Bir süre sonra beni mutlu etmiyor.” diyor. “10 tane ayakkabı alıyorum hiç mutlu olamıyorum.” Bu sefer de boşluk ve çaresizlik hissi çıkıyor ortaya. Maddiyat da mutluluk getirmeyince dehşete düşüyor insan: Peki neyle mutlu olacağım?
Kitaptaki örneklerin belirli bir gelir düzeyi olan insanlar üzerinden olduğunu görüyoruz. Alışverişkoliklik sadece gelir düzeyi yüksek olan insanlara has bir şey mi?
Hayır. Çok düşük rakama eşya satan mağazalar var. Kişinin gündelik harcayacağı miktar 20 liraysa, 20 lirayı evdeki bir ihtiyaca ayırmak yerine orada belki kullanmayacağı şeylere yatırıyor. Sadece gelir düzeyi düşük olan kişiler, bununla ilgili malî sorunları daha ciddi düzeyde yaşıyor. Daha erken dönemde bu problem haline geliyor. Oysa varlıklı kişiler, varlıklarının ne kadarının tükendiğinin farkında olmadıkları için problem daha kronikleşiyor, çözümü daha zor hale gelebiliyor.
Kitapta takıntılı alışverişçileri de birbirinden ayırmışsınız. Tek tip bir alışverişkolik yok mu?
Sorunlu alışveriş davranışı sergileyen kişiler, alışveriş şekli, aşırılığı tetikleyen özellikler yönünden alt tiplere ayrılır: zorlantılı-takıntılı, başkalarına görüntü verme çabasındaki, pazarlıkçı, başkalarına bağımlı, bulimik ve biriktirici. Aşırı alışveriş sorunu yaşayan kişilerin beklentileri farklıdır. Kimi başarılı olma fantezisini tetiklemek, kimi sırf heyecan duymak için alışveriş yapar. Bazıları ise parayı tüketince kendisini huzurlu hisseder. Başkalarına bağımlı alışverişçi tipleri var mesela. Bunlar, kendi ihtiyaçlarını ihmal etme pahasına insanlara bir şeyler verdiklerinde değerli olacaklarını düşünürler.
Bu kişiler, belki de her dışarı çıktıklarında alacak bir şeyler gözetliyorlar…
Kim neyle ilgiliyse onu daha fazla görür. Arkadaşlarıyla buluşmak için dışarı çıkmışsa bile alışveriş dikkatini çekiyor. Ama canı sıkkın olduğunda farkına varmadan da alışverişi düşünmeye başlayabilir. Mesela can sıkıntısına tahammül edemeyecek gibi gelir kişiye. Daha canı sıkılmadan aklına alışveriş yapmak gelir. Bunları biz terapilerde geriye dönerek ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Öncesinde ne yapmıştı kişi. Bir tetikleyici vardır ama farkında olmayabilir. 24 saat bunu düşünen vakalar var. Sürekli alışverişi düşünen kişinin ağır bir depresyonu ya da ciddi başka takıntıları vardır.
***
Erkekler koleksiyon yaptıklarını söylüyor
Alışverişkolikler daha çok kadınlar mı?
İlk yapılan araştırmalar, bunu ortaya koyuyordu. Zamanla erkeklerin de alışverişkolik olabildikleri, sadece onların biraz daha sinsice alışveriş yaptıkları anlaşılıyor. Araba, cep telefonu, bilgisayar almak gibi. Daha çok arkadaşlarıyla rekabet için vakit harcıyorlar. Forumlar kuruyorlar. Kadınlar alışverişten keyif aldıklarını söylemelerine rağmen erkekler “koleksiyon” yaptıklarını söylüyorlar. Aşırı tüketmek her iki cinsiyette de eş oranlarda belki ama kadınların bağımlı hale geçme riski daha fazla. Toplumsal olarak kadına bu rol verilmiş. Kadın sadece böyle rahatlayabilir algısı var.
***
Dr. Barış Önen Ünsalver’in alışveriş takıntısı olanlara birkaç önerisi var: Vicdan azabı oluşturan reklamlara dikkat!
Zaman zaman anlamsız alışverişler yapılması sakıncalı değil. Ama kişi kendini kontrol etmekte zorlanıyorsa, ben niye alışveriş yapıyorum, buna ihtiyacım var mı, ya da aldığım kişinin buna ihtiyacı var mı? şeklinde davranışlarının öncesini ve sonrasını sorgulaması gerekiyor.
Çok alışveriş yapan kişiler defter tutmalı. Kredi kartlarıyla taksitli alışveriş yapılıyorsa bunların bir ajandaya kaydedilmesi çok önemli. Kaç çift ayakkabım var? Başka bir ayakkabıya neden ihtiyacım var?
24 saat kuralı diyoruz biz. Kişinin planında olmayan bir alışveriş varsa bunu 24 saat ertelemeli. 24 saat sonra alması için halen bir mantıklı sebebi varsa o zaman gidip alsın.
Vicdan azabı oluşturan reklamlara karşı dikkatli olmak önemli. “Çocuğunuza şunu almazsanız siz kötü bir anne olursunuz.” “Anneler Günü’nde annenize şunu alın iyi evlat olun gibi reklamlara dikkat etmek lazım. Başka mutlu etme yöntemleri yok mu diye düşünmek lazım.
Kitap satın almayı alışveriş gibi görmüyoruz. Halbuki alınan 10 tane kitabın yarısı okunmuyor çoğu zaman. Kitabın da alışverişe dahil olduğu fark edilmeli.
SALİHA CÜVELEK