Avrupalılar Yunan krizinden ancak daha fazla Avrupa ile çıkabilirler
Yunanistan’a 2010 yılında, karşılığında borçları temizlemek için özelleştirmeler (50 milyar Euro’luk) ile bütçe kesintilerinin (6,4 milyar Euro) ve vergi artırımlarını birleştiren son derece ağır bir reçete dayatıldığında, 110 milyar Euro’luk yardımla en kötüsünden neredeyse kurtarılmış olduğu düşünülüyordu.
Oysa durum hiç de böyle olmadı. Yunanistan borçlarını ödemede yıkıma uğramak üzere: Ekonomisi batıyor, oluştuğu sanılan milli mutabakat dağılıyor (sendikalar 15 Haziran’a genel grev çağrısı yaptı) ve IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu’ndan oluşan troykanın uzmanları Yunanistan kamu hesaplarının ayrıntılı incelenmesinden sonra kararını verdi. Yunanistan, Avrupa yardımının devamının koşulu olan, geçen yıl yüzde 10,5 olan bütçe açığını yıl sonuna GSMH’nin yüzde 7,5’una düşürme sözünü muhtemelen tutamayacak.
Eğer Yunanistan düşerse İrlanda ve Portekiz daha ne kadar dayanabilir? Bu çerçevede, Yunanistan’ın devlet borcunun muhtemel yeniden yapılandırılması -piyasalarda yatırımcıların elinde tuttukları senetlerin hemen yüzde 30 ile yüzde 40 arasında değer yitirmesi anlamına gelecek olan 2010-11 borçlarının ödenememesi tüm Euro Bölgesi’ni etkileyebilir. Bazı ekonomi uzmanlarına göre sorun yeniden yapılandırmanın olup olmayacağı değil, ne zaman ve hangi koşullarda olacağıdır. Aslında yeniden yapılandırmayı seçmek bulunabilecek en kötü çözüm. Böyle bir karar tüm Euro alanı için sarsıcı olacaktır ve yıllar boyu finans piyasalarına girmesi reddedilen Yunanistan için de olumsuz sonuçlar getirecektir.
Aslında Avrupa tuzağa düştü ve seçeneği yok: Yunanistan’ın borcunu ödeyemezlik durumu -‘yumuşak’ olsa bile- kuşkusuz Avrupa Pazarlarını ve Avrupa borcunu kaosa sokmuş oldu. Verdiği sözlere gitgide daha fazla uymaz hale gelen bir ülkeye borç vermeyi sürdürmek sorunu daha ileriye atmaktan dolayısıyla ağırlaştırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Yunanistan borçlarının tümünü ödemelidir ama kendisine bugün empoze edilenden daha makul faizlerle. Bu da uzun vadede tek uygulanabilir çözüm olan Yunanistan borcunun tümünün ‘Avrupalılaştırılması’nı, yani Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM) tarafından tüm senetlerin ve devlet borçlarının satın alınması ve Yunanistan’ın borçlarının tümünün bu kurumlara daha makul faizlerle ödenmesini gerektirmektedir.
Yunanistan borcunun bu ‘Avrupalılaştırılması’ Avrupa dayanışması adına uygulanan faizin belirgin bir biçimde düşürülmesine olanak sağlayacak, özellikle de Euro alanındaki kırılgan ülkelerde yayılmasını engelleyecektir. Buna karşılık olarak, Avrupa Birliği’nin de iki paralel yolu izleyerek daha büyük bir Avrupa entegrasyonu yoluna kararlı olarak girmesini öneriyoruz. İlk olarak Yunanistan vakasında Yunanistan’ın bütçe harcamaları ve rekabet gücündeki temel tercihleri üzerindeki denetim hakkını ağırlaştırmayı empoze ederek. Buna paralel olarak Avrupa Birliği kapsamında temel önemde bir federal nitelikli bir sıçrama yaparak; Euro alanındaki bir ülke yardım istediğinde Maliye Bakanları Konseyi’ni bazı ulusal ekonomi kararları hakkında genel veto hakkıyla donatılmalıdır. Bu durum ikinci aşamada Jean-Claude Trichet’nin önerdiği gibi gerçek anlamda bir “Euro alanı Maliye bakanlığı” kurulana kadar devam etmelidir. Avrupa Maliye Bakanlığı’nın şu konularda doğrudan sorumlulukları olmalıdır: (1) Bütçesel ve rekabete ilişkin politikaların takibi; (2) Avrupa Birliği’nin bütünleşmiş finans sektörünün denetimi ve düzenlenmesi; (3) Avrupa konfederasyonunun uluslararası bütünleşmiş finansal sektörü nezdinde temsili. Avrupalılar Yunan krizinden ancak ve ancak daha fazla Avrupa ile çıkacaklar! Le Monde 9 Haziran 2011