PANDEMİYLE ilgili olarak son yapılan tahminlerin en karamsarı, Dünya Bankası’nın eski başkanından geldi. Robert Zoellick, mevcut krizi yenebilmek için bütün ülkelerin birlikte çalışmaması halinde dünyanın 1900’lü yıllardaki görünümüne benzeyeceği konusunda uyarıda bulundu. ABD ve Çin arasındaki gerilimi, küresel ekonominin yeniden kendine gelebilmesi çabalarına ciddi bir tehdit sayan Zoellick, İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye yaptığı açıklamada, tek çarenin zıtlaşma değil, işbirliği olduğunu söyledi. Kariyeri boyunca altı ABD başkanın; danışmanlık yapmış olan Robert Zoellnick, “Küresel ekonominin resesyondan çıkmasının tek yolu, işbirliğidir” dedi. ABD Dışişleri Bakan Yardımcılığı da yapmış olan eski başkan, sözlerine şöyle devam etti:
“Öyle görünüyor ki, ülkelerarası ilişkiler, serbest düşüşte. Son derece tehlikeli bir durumdayız. Bu krizin ne zaman dibe vuracağını bilmiyoruz. Dibe vuracak mı onu da bilmiyoruz. Büyük güçler, acımasız bir rekabet içinde oldukları sürece dünya, 1900’lere daha çok benzeyecek. Ülkeler, küreselleşmeden çekilmeye başlarsa, ulusal çıkarlarını gözetmeyi tercih ederse geri dönüş senaryosunun gerçekleşme ihtimali yüksek olacak.”
“BAŞARI İŞBİRLİĞİYLE GELİR”
Zoellick, 2007-2012 yılları arasında, tam da küresel krizlerin dünyamızı kasıp kavurduğu bir dönemde Dünya Bankası başkanı olarak görev yapmıştı. “Finansal erime” olarak görülen o krizi yatıştırmak için hem uluslararası Para Fonu IMF ile hem de hükümetlerle yakın işbirliği içinde çalışmıştı. Zoellick’e göre özellikle 2008-2009 krizi çok ciddi bir tehditti. Bu tehdit, 20 sanayileşmiş ülkenin oluşturduğu G20 grubunun yanı sıra o zamanlar ABD’nin başkanları olan George Walker Bush ve Barack Obama ile Birleşik Krallık başbakanı Gordon Brown’ın işbirliğiyle bertaraf edildi.
“Samimi söylemem gerekirse Çin bile güçlü ekonomik programlarıyla işbirliğine katkıda bulundu. Ama bugün böyle bir işbirliğinin olmadığını görüyoruz” diye konuşan Zoel-ick, mevcut ABD yönetimini, Çin’i her fırsatta suçlamak ye-ine onunla işbirliği yapıp pandemiye bir çözüm bulmak için birlikte çaba harcamaya davet etti.
“SESSİZ DEVRİMİN MİMARI”
Cumhuriyetçi Parti’nin taraftarı olduğunu vurgulayan Zoellick, daha önce danışmanlığını yaptığı Cumhuriyetçi başkanlar baba George Bush ve oğlu George Walker Bush’un bir dereceye kadar başarılı olduğunu ama bugün ofisinde olan Cumhuriyetçi başkan (Trump) için aynı şeyleri söyleyemeyeceğini kaydetti. Zoellick şöyle devam etti:
“Trump’ın başkanlığına başından beri karşıydım, şimdi de karşıyım. Kendisine sadece pozisyonu ve siyasi kararlarından dolayı değil aynı zamanda karakterindeki kusurlarından dolayı da muhalifim. Anayasa ve kurumlar için yaptıklarından endişeliyim. Bu pan-demi döneminde başka başka boyutlar görmekteyiz”
Zoellick, Dünya Bankası’nın ll’inci başkanıydı. ABD’nin çok uluslu yatırım bankası ve finansal hizmetler şirketi The Goldman Sachs Group’ta yönetici olduktan sonra siyasi kadrolara danışmanlık yapan Zoellick, Alman kökenli bir aileden geliyor. Kendisi, İngiliz Financial Times gazetesi tarafından, “Dünya Bankası’m kurtaran sessiz devrimin mimarı” olarak gösterilmişti.
1900’ler ama hangisi?
Dünya Bankası eski başkanı Robert Zoellick’in, “1900’lere dönebiliriz” tahmini hangi zaman dilimini işaret ediyor acaba? Çünkü 1900’ler hem 1900-1909 aralığını hem de 1900-1999 aralığını gösteriyor. Birinci aralık, Miladi Takvim’e ya da Gregoryen Takvim’e göre 1 Ocak 1900’de başlıyor ve 31 Aralık 1909’da sona eriyor. Edward dönemine göre ilk on yıl, 1901’de başlıyor, 1910’da bitiyor. Süre yine aynı. İkinci aralığa gelecek olursak bu süre bir yüzyıl. O da 20’nci yüzyıl. Biz, 1900-1909 arasına bir göz atıyoruz:
• 1900’lerin başında dünya ekonomi güçleri bugünkünden pek farklı değildi. Ama birinci sırada sürpriz bir ülke vardı. ABD, üçüncü sıradaydı. Rusya ve Çin, listede yoktu. İlk 10 sırasıyla; Yeni Zelanda (4 bin 320), Avustralya (4 bin 290), ABD (4 bin 095), Belçika (3 bin 650), Hollanda (3 bin 535), İsviçre (3 bin 530), Almanya (3 bin 135), Danimarka (2 bin 900), Avusturya (2 bin 890) ve Fransa (2 bin 850) idi. Parantez içindeki rakamlar, o yıldaki kişi başına düşen geliri, uluslararası dolar olarak gösteriyor. Rakamlar yüksek gözükebilir.
Ama 1900’de dünya nüfusu 1 milyar 600 milyon kadardı. Bugün 7 milyar 800 milyon.
• Ülkelerin gayrisafi iç hasılaları, uluslararası dolar ile ölçülüyordu; bugünkü gibi. Halbuki dolar, önceleri son derece değersiz bir para birimiydi. ABD’nin İngiliz işgaline karşı direnişinden doğmuştu. Savaşı finanse etmek için kağıt para basmak zorunda olan Amerika, “dolera” olarak bilinen İspanyol piaster’ını benimsemiş, adına da “Continental dollar” veya kısaca “dollar” demişti. Kongre, dolar adıyla tedavüle kağıt para çıkarılmasını 1775’te kabul etti. Ancak doların değeri hızla düştü ve 1780’deki değeri, ilk çıkarıldığı yıldaki değerinin binde biri oldu. Değersiz şeyler için “bir kontinental bile etmez” sözü sıkça kullanıldı. Fransız tarihçi Rene Sedillot (1906-1999), “Dünya Ticaret Tarihi” adlı kitabında Amerika’da bir berber dükkanının duvarlarının, duvar kağıdı yerine daha ucuz olduğu için banknot dolarlarla kaplandığını yazar (Bugün de ABD Doları desenli duvar kağıdı satın alabilirsiniz).
• 1900’ler otomobillerin emekleme dönemini geçtiği yıllardı. Önceleri buhar gücü ve elektrikle çalışan verimsiz araçlar artık güçlü, içten patlamalı motorlarla hareket ediyordu. Chicago yarışında ilk kez benzinli otomobiller, elektrikli otomobilleri geçti. Rudolf Diesel, kendi adıyla anılan motoru yapıp Paris Dünya Fuarı’nda sergilediğinde önceleri bitkisel yağ kullanmıştı. Dünyanın her yerinde otomobil fuuarları açılıyor, yarışlar düzenleniyordu. Yüzden fazla şirket, elektrikli otomobil üretiyordu. Suda giden otomobiller fikri bile ortaya atıldı. Fakat böyle bir otomobil 1960’lara kadar yapılamayacaktı.
• 20’nci yüzyılın başlarında göklere hava gemileri hakimdi. Prusyalı emekli bir subay olan Kont Ferdinand Graf von Zeppelin, Almanya/ Friedrichshafen’deki Constance Gölü’nde kendi adıyla anılan ilk hava gemisinin denemesini başarıyla gerçekleştirdi. Uçuş, 18 dakika sürdü. “LZ1” (Luftschiff Zeppelin – Hava Gemisi Zeppelin) adıyla bilinen 128 metre uzunluğunda, puro biçimindeki hava gemisi, hidrojen gazıyla havalanıyor, iki adet, 16 hp gücündeki Daimler motoruyla hareket ediyordu. Yüzlercesi yapıldı ve yolcularını uzun seyahatlere, hatta dünya turlarına çıkardı.
Birinci Dünya Savaşı’nda (1914-1918) bile askeri amaçla kullanıldı. 1937’deki Hindenburg faciası, son noktayı koydu. Dünyanın en büyük zeplini Hindenburg, ABD’nin New Jersey eyaletindeki Lakehurst hava üssüne inmeye çalışırken yanarak düşmüş, kazada yolculardan ve mürettebattan 36 kişi ölmüştü.
• Eastman Kodak şirketi, “Brownie” adını verdiği kameralarla fotoğraf çekmeyi basit ve düşük maliyetli bir hobiye dönüştürdü.
O zamana kadar fotoğrafçılık, ağır, hantal ve pahalı makinelerle yapılıyordu. Herkesin harcı değildi. Kodak, “Siz sadece deklanşöre basın, gerisini biz hallederiz” sloganıyla büyük ilgi topladı. Makineyi şirketin bir şubesine götürüyor, birkaç gün sonra basılı fotoğraflarla birlikte yeni takılmış filmiyle makinenizi geri alıyordunuz.
• 1901’de İtalyan mucit Guglielmo Marconi, ilk radyo sinyalini kablosuz olarak göndermeyi başardı. Telsiz iletişim ve radyo çağı başlamıştı. İcadını önce annesine anlatan Marconi, “Eee, ne var bunda?” cevabını alınca hayal kırıklığına uğramıştı ama annesi, oğlunun ne büyük bir icat gerçekleştirdiğini görecek kadar yaşadı.
• 1902’de dünya, yazları serinlemenin yolunu buldu. ABD’nin New York eyaletindeki Angola kasabasından Willis Carrier, bir odanın ısısını ve nem oranını kontrol edebilen bir iklimlendirme cihazı (klima) icat etti. İnsanlığın sıcağa karşı bulduğu çareden öte, besin maddelerinin bozulmadan uzun süre saklanmasını sağlayan bu icat, milyonlarca insanın sağlıklı ve ucuz yiyecek maddelerine kolayca erişimini sağladı.
• 1903’te ABD’nin Ohio eyaletinin Dayton kentinde bisikletçilik yapan Orville Wright (1871-1948) ve Wilbur Wright (1867-1912) kardeşler, ilk uçuşu gerçekleştirdi. İki kardeş, Kuzey Carolina’nın Kitty Hawk kasabası yakınlarındaki tepelerde dört yılda bin kadar başarılı planör uçuşu yapmıştı. Ancak onlar motorlu bir uçakla uçmak istiyordu.
Uygun bir motor bulamayınca motoru kendileri yaptırdılar. 17 Aralık günü dünyanın ilk, motorlu ve kontrollü uçuşunu gerçekleştirdiler.
O gün dört uçuş yapıldı. Dördüncü uçuş en iyi denemeydi. Wilbur, 57 saniye uçtu ve 260 metre boyunca havada kaldı. Ancak inişte motor ve kanatlar zarara uğradı. O yıl başka uçuş olmadı. Kardeşlerin uçuşları da, kamuoyunda yeteri kadar yankı bulamadı. Uçuş denemelerini bir gazeteci şu sözlerle küçümsemişti: “57 saniye mi? 57 dakika olsaydı belki haber konusu olurdu”.
• 1904’te Panama Kanalı’nın yapımına başlandı. İnşaat on yıl sürdü. Orta Amerika’ya kanal açma fikri ilk kez 16. yüzyılda İspanyollar tarafından geliştirilmişti. Ancak teknik yetersizlikler, zorlu doğa şartları, yüksek maliyet ve deniz seviyesinden olan farklı yükseltiler, kanalın yapımını 400 yıl kadar geciktirdi. Kanalı kazmaya, Süveyş Kanalı’nı da açmış olan Fransız girişimci Ferdinand de Lesseps başladı. Bu amaçla kurduğu şirket pek çok güçlükle karşılaştı. Süveyş, deniz seviyesinde bir kazıydı. Ancak Panama’da 150 metre yükseklikteki tepeler arasından deniz seviyesinde kazı yapmak imkansız denecek kadar zordu. Asıl büyük zorluk, sıtmaydı. 25 bin işçi, bu hastalıktan ve inşaat kazalarından ölmüştü. 1903’te Fransızların pes etmesi üzerine Panama, ABD’ye satıldı. Amerikalılar inşaata 1904’te başladı.
• 1908’de Ford’un efsanevi T Modeli ABD’de piyasaya çıktı. “Tin Lizzie” (Teneke Lizzie) adı verilen araba, ucuzluğu ile gerçek bir “halk otomobili” idi. 4 silindirli, 20 hp gücünde motoru vardı. Kullanılması ve tamiri çok kolaydı. 1927’ye kadar üretildi. Üretim rakamı 16 milyon 536 bin 75’e ulaştı. Bu rekor 1972’ye kadar kırılamadı. Önceleri 825 dolar olan fiyatı 260 dolara kadar düşmüştü. Çünkü Henry Ford, otomobil üretiminde hareketli bant yöntemini bulmuştu. Böylece kısa sürede çok fazla otomobil yapılabiliyordu. Otomobili oluşturan parçalar, hareketli bandın her aşamasında teker teker takılıyor, bir saat 33 dakikada otomobili ortaya çıkarmak mümkün oluyordu.
ALEV RIGEL